İnsanlık olarak, tarihi gelişmeler de dahil pek çok fikirde ayrışmalar yaşayabiliriz. Peki hiç, tarihin kendisi konusunda fikir ayrılığı yaşadık mı? Cevabı “hayır” gibi görünse de aslında yaşandı!
Yoldan geçen herhangi birine, hangi tarihte olduğumuzu sorduğumuzda 2023 diyecektir. Ancak tarihçi Heribert Illig’e göre işler böyle yürümüyor.
Ortaya attığı “Hayalet/Hayali Zaman Hipotezi”ne göre tarihin hatırı sayılır bir kısmı asla yaşanmadı!
Varsayıma göre, şu anda 1726 yılındayız!
İlk olarak 1991’de Heribert Illig tarafından ana hatları çizilen ve 1995’te Dr. Hans-Ulrich Niemitz’in geliştirdiği Hayali Zaman Hipotezi’ni doğru varsayarsak şu anda 1726 yılında yaşıyoruz. Yani aslında Gregoryan takvim gerçek değil ve Orta Çağ yaşanmadı.
Kulağa saçmalık gibi gelebilir ancak tarihçi Heribert’in akıl sağlığı gayet yerinde ve bu varsayımı kanıtlar nitelikte delillere sahip olduğunu söylüyor. İddiasına göre, fiziksel kanıtlar değiştirildi, yanlış beyan edildi ve belgelerde sahtecilik yapıldı. Kısacası, Erken Orta Çağ’daki MS 614-911 yılları arasındaki 297 yıl hiç yaşanmadı!
İddialar, meşrutiyet kazanmak için belgelerle oynadıklarını söylüyor.
Bu teoriye göre, Roma imparatoru III. Otto, Papa II. Sylvester ve Bizans imparatoru VII. Konstantin birleşerek o dönemin belgeleriyle oynadılar ve III. Otto’nun meşrutiyeti kazanmasını sağladılar.
Diğer bir ihtimalde ise, takvim hatası olduğu iddiası. 1582 senesinde Papa Gregory XIII, Gregoryen takvimini ortaya çıkardı. Gregoryen takvimden önce, Jül Sezar’ın MÖ 48’de tanıttığı Jülyen takvim kullanılıyordu. Takvimi Güneş yılına bağlamak adına, Jülyen takvimindeki her dört yılda bir oluşan artık yıla fazladan bir gün eklendi.
Başka tarihçiler, bu varsayımı desteklemedi.
Ancak bir sorun vardı. Güneş yılı, 365.24219 gün olduğu için, Jülyen takvimi her 128 yılda bir gün kazanıyordu. Bunun için Papa Gregory, tarihi 13 gün kaydırması gerekirken, yanlışlıkla 10 gün kaydırdı…
Böylece ortaya bir ihtimal çıktı: aradaki 297 sene var olmadan uyduruldu. Ancak bu hipotez, diğer tarihçilerin desteğini alamadı ve sadece eğlenceli bir “varsayım” olarak kaldı. Ne dersiniz, sizce böyle bir şeyin olması mümkün mü?