20. Yüzyıl, insanlık tarihinde çeşit çeşit diktatörle karşılaştı. Kimisi bu listenin başına Stalin’i alırken kimisinin bir numarası hâlâ Hitler. Peki ya Pol Pot?
Kamboçya’yı bir tarım ülkesi hâline getirmek için milyonlarca insanı katleden, tarihe “Kızıl Kmerler Katliamı” olarak geçen bu olay, nasıl yaşanmıştı?
1970’lerde birkaç yıllık iktidarı, insanlara yüzlerce yılmış gibi eziyet ve işkenceyle sonuçlandı. Kamboçya tarihinin kanlı lideri Pol Pot, ülkeyi bir tarım ülkesine çevirecekken bölgeyi nasıl kana buladı?
Pol Pot adıyla bilinen, gerçek adı Saloth Sâr olan diktatör, varlıklı bir ailede dünyaya gelmişti.
Ailesinin hakkında söylediklerine göre çocukken merhametli, düşünceli ve inançlı biriydi. Ne var ki 6-7 yaşlarında babasının isteğiyle, daha fazla deneyim kazanmak için Kamboçya Kralı’nın sarayında çalışan kuzeninin yanına gönderildi ve o ‘ayrıcalıklı’ sınıfa bu şekilde dahil olmuştu.
1935’te Fransızların Katolik okulunda eğitimine başlamıştı. Kamboçya, o dönemler monarşi ile yönetilirken başta bulunan kralın sadece ismi vardı. Asıl gücü elinde tutan tahmin edeceğiniz gibi Fransız sömürgecilerdi.
Pek iç açıcı bir eğitim hayatı sürmeyen Pol Pot, her nasıl olduysa kazandığı radyo televizyon mühendisliği bursu için sömürgecilerin şehrine, Paris’e gitti.
Paris’te esen komünizm rüzgârına kendini kaptıran Pol Pot, Karl Marx’tan birkaç şey okumaya çalışsa da bu tumturaklı sözlere kafası basmadığı için Stalin okumaya başlar. İşte ipler de burada kopar, zira acımasız bir diktatörün doğuşu da ömür boyu stalinizmi savunacaktı.
Memleketini nasıl daha iyi hâle getirebileceğini düşünmekten komünist olan Pol Pot, 1963’te bizim de bildiğimiz adıyla Kızıl Kmerler örgütünü kuracaktı.
Kızıl Kmerler, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya’da iktidarı elinde tutan, radikal bir komünist hareketti.
1967’de Pol Pot liderliğinde Kamboçya Komünist Partisi’nin silahlı kanadı olarak kuruldular ve 1975 yılında iktidarı ele geçirerek ülkeyi yönetmeye başladılar. Bu rejim, ülkenin tarihine damgasını vurarak yaklaşık 2 milyon insanın ölümüne yol açtı.
Pol Pot ve yandaşları, ülkeyi “sosyalizmin inşası” adı altında radikal değişikliklere tabi tutarak geniş çaplı bir terör ve baskı dönemi başlattılar. Şehirler boşaltıldı, milyonlarca şehir sakini zorla kırsal bölgelere yerleştirildi ve bu insanlar zorla pirinç tarlalarında çalıştırıldı.
Eğitimli, entelektüel, dini inançları olan ya da diğer sosyal sınıflara ait kişilere yönelik sistematik bir soykırım gerçekleştirildi desek yeridir. Okullar kapatıldı, hastaneler yıkıldı ve tüm iletişim araçları tahrip edildi. Kızıl Kmerler’in uygulamaları, sadece siyasi muhalifleri değil, aynı zamanda sıradan köylüleri de hedef aldı.
Ülke, dış dünyadan izole edildi ve iletişim tamamen yasaklandı.
Her türlü bireysel ifade, ticaret ve özel mülkiyet artık yasaktı. İnsanlar, kişisel eşyalardan ve ailevi bağlardan mahrum bırakılarak sıkı bir denetim altına alınmıştı. “Ölüm tarlaları” olarak bilinen kamplarda ölüm cezası, işkence ve zorla çalıştırma yöntemleri uygulanıyordu.
Pol Pot’un iktidara gelmesinin ardından başkent Phnom Penh ve diğer şehirlerde yaşayan milyonlarca insan, zorla kırsal bölgelere gönderildi. Şehirler tamamen boşaltıldı ve tüm şehir nüfusu, kırsal alanlarda pirinç tarımı yapmaya zorlandı. Şehirdeki tüm yaşam biçimleri, eğitim ve sağlık hizmetleri yok edildi.
Kamboçya’yı tarım ülkesine çevirme amacıyla kolektif çiftlikler kuruldu.
Bu çiftlikler, tüm tarımsal üretimin tek bir çatı altında toplandığı büyük kolektif işletmelere dönüştürüldü. Bireysel mülkiyet ve özel girişim ise yasaktı. Herkes, bu kolektif çiftliklerde çalışmak zorundaydı.
Üstelik herkes, tarım işinde kullanılmak üzere eğitiliyordu. Zorla olan bu eğitimler, ağır koşullar barındırıyordu. Tarımsal üretimi destekleyecek modern bir alet yasaktı, hastane ve birçok kurum kapatıldı. İnsanlar, insanlık dışı şartlar altında köle gibi çalıştırılıyordu.
Aile kavramı yok oldu.
Aileler, farklı bölgelere ayrıldı ve bireysel olarak bölgesel tarım işlerinde çalıştırıldı. Aile bağları parçalandı ve bireyler, devletin belirlediği çalışma ve yaşam alanlarına zorla yerleştirildi. Çocuklar, ailelerinden ayrılarak, devletin kontrolündeki eğitim kamplarında yetiştirildi. Artık hiç kimse birbirini tanımıyor, sadece devlet için çalışıyordu.
Üretimi aksattığı düşünülen kişilere acımasız işkence ve idam yöntemleri uygulanıyordu. Tüm bunlara karşı çıkanlar mı? Sonucu sadece ölümdü. Zaten tüm bunlar da büyük bir kıtlık ve ekonomik çöküşle sonuçlanacaktı.
Üretim, merkezi planlama ve teknolojinin yasaklanmasıyla yeterli gıda üretilemedi. Kıtlık ve hastalıklar kaçınılmazdı, sonucunda ise milyonlarca insan öldü.
1979’da Vietnam’ın Kamboçya’yı işgal etmesiyle Kızıl Kmerler’in iktidarı sona erdi.
Pol Pot ve Kızıl Kmerler, ülkenin dağlık ve ormanlık bölgelerine çekildiler, insanlar ise komşu ülkelere kaçmakta çözümü buldu. Pol Pot, 1998’de Tayland sınırında sağlığı kötüye giderek ömür boyu ev hapsi yaşadı.
Kızıl Kmerler’in rejimi, diktatörün ölümünden sonra da devam etmişti. Üstelik dava ve cezalar bile yeni yeni çözülüyordu. Ülkenin en karanlık dönemlerinden birini yaşatan Pol Pot’un tarım toplumuna dönüşüm vizyonu ise ideolojik bir ütopyadan başka bir şey değildi.