Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanını belirlememize sayılı günler kaldı. Tüm ülkenin bitki örtüsü şimdiden siyaset olmuş durumunda ve eminiz ki pek çoğumuz başımıza gelecekleri merak ediyoruz. Ancak en çok merak edilen konulardan birisi oylarımızın bulunduğu sandıkların güvenliği.
Daha önceki seçimlerde yaşadığımız sorunları hepimiz hatırlıyoruz. Örneğin 2018 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin sistemleri çökmüş ve partililer ciddi problemlerle karşı karşıya kalmıştı. Bu sebeple de çok sayıda insan benzer sıkıntıların önümüzdeki seçimde de yaşanmayacağından ve seçimlerin ‘güvenli’ olduğundan emin olmak istiyor.
Biz de bu sebeple bir bilene danışalım dedik ve seçim konusunda yaptığı araştırmaları bir kitap haline getirmiş Seçil Türkkan’a ulaştık. Kendisi bir araştırmacı, gazeteci ve “Seçim Güvenliği için Sandıkları Korumak” adlı kitabın yazarı. Kitabın içeriğinde ise 2018’den bu yana topladığı veriler ve yaptığı tespitleri bulabilirsiniz. Kendisine güvenlikle ilgili endişeleri, sistemlerin nasıl işlediğini sorduk ve kendi cümleleriyle bize verdiği cevapları sizler için derledik.
Neler “seçim güvenliği” çalışmalarının kapsamına girer, neler girmez? Örneğin seçim öncesi yaşanması muhtemel terör olayları ve sosyal medya dezenformasyonu bu güvenlik çalışmalarının kapsamında mı ele alınıyor, yoksa seçim güvenliği sadece “oyların atılmaya başlandığı ve sayımın tamamlanıp tasdiklendiği” sürece ilişkin önlemleri mi kapsıyor?
“Seçim güvenliği öncelikle insanların duygu dünyasında başlıyor aslında. Sorumluları bu konu hakkında ne kadar şeffaf, ne kadar açıklayıcı ve güven tazeleyici davranırsa, kamuoyunun bu konudaki duygu durumu da buna göre şekilleniyor. Kamuoyunun seçim güvenliğine dair herhangi bir endişesi yoksa tartışılabilen şey halk çoğunluğunun sandık iradesine yansıtılabilmesi, seçimin demoratik yapımına dair süreçlerin izlenmesi, raporlanması oluyor. Ancak Türkiye’de bir sandık hareketinin ortaya çıkışıyla şunu anlıyoruz; insanlar sisteme güvenmiyor.“
Siyasi partilerin, seçim güvenliğini sağlamak için başvurdukları alternatif yollar ne kadar güvenilir? (2018 seçimlerinde CHP’nin sistemlerinin çökmesi gibi)
“Bu konu elbette tüm siyasi partilerin konusu ancak ilk sorumlu tutacağımız ve sorumlu olduğu için hesap da sorulması gereken kurum bana kalırsa iktidarda olan siyasi parti olmalı, zira Türkiye’yi yöneten ve hatta sonraki yıllar için de buna talip olacağını söyleyen parti de o. Dolayısıyla buradan başlarsak Ak Parti hükümeti halka güven verme konusunda sınıfta kalıyor. Zira seçimleri düzenleyen Yüksek Seçim Kurulu ile olan siyasi ilişkisi, kurumların kendilerine bağımlı hale gelişi öncelikle insanların güvenini kıran unsurlar. Bunun yanında, kitap çalışmam için röportaj yaptığım kişilerin güvenini özellikle kıran ve tekrarlayan fenomenler var. Bunlardan biri YSK’nın mühürsüz oyların geçerli sayılması yönlü kararı, ikincisi ise ilk seçimde arada 13 bin fark olduğu için tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri. Bu ikisinin de sorumluluğu Ak Parti’de.
Yani bu fotoğrafa bakınca siyasi partilerin, seçim güvenliğini sağlamak için aldıkları alternatif yollar, daha çok almak zorunda oldukları ekstra önlemler haline geliyor. Pozisyonu böyle tariflemek doğru olan.
Seçim güvenliği ve müşahitler partilerin gönüllülerin bu konuyu gündeme getirmesinden önce pek de üzerine düşündükleri, çalıştıkları bir alan değildi ancak 2014 seçimlerinde Oy ve Ötesi’nin ortaya çıkışı ile birlikte özellikle muhalif partilerin sahiplendiği bir gündem halini aldı. Bahsettiğiniz zaman ise 2018’deki Adil Seçim Platformu’nun kurulduğu döneme denk geliyor. Her ne kadar CHP’nin ismi öne çıktıysa da bu platform da irili ufaklı sivil toplum örgütlerinin çabasıyla da kuruldu. Hatta bileşenlerinin tam isimlerini sayarsak kastettiğim şey daha anlaşılır olacak; Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Emek Partisi, DİSK, KESK, Birleşik Kamu İş, Mülkiyeliler Birliği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Demokrasi İçin Birlik, Hak ve Adalet Platformu, Birleşik Haziran Hareketi, Memleket Biziz, Hürriyet Hareketi, Sandık Gücü, Sensiz Olmaz, Seçim Süreci Meclisleri, Oyum Güvende, Anıtpark Forum, Seçim 2018 Yurttaş Haber Ağı.
Nihayetinde bu bileşenler içinde CHP en büyük yapı olduğu için amiyane tabiriyle başarısızlık onların üzerine kaldı. Sistem çökmeseydi bu “başarı” da onların üzerine kalacaktı. Bu bana hakkaniyetli gelmiyor. O yüzden 2018 denemesi, aslında önü tamamen kapatılmış bir seçim güvenliği sisteminde muhaliflerin sistemi iyileştirmek için bulduğu yöntemlerden biriydi. Maalesef bir aşamada çalışmadı ve ıslak imzalı tutanakların merkeze ulaştırılmasında sorun yaşandı. Ama yine büyük fotoğrafa bakarsak, seçimin muhalefet açısından kaybedilmesinin sebebi bu değil, değil mi? Adil Seçim Platformu’nun önemi şuydu; büyük, hiyerarşik ve ister istemez doğası gereği hantal olan partiler gönüllülerle çalışmış oldu. Üstelik yanyana gelmeyecek pek çok oluşum da bu yapıda omuz omuzaydı. Başarılı ya da başarısızlıktan çok, önemli bir deneyim olarak görüyorum bu yüzden kendisini. Keşke yazılımı çökmeseydi ve daha iyi yapılabilseydi diyebiliriz ama eleştiriyi şöyle kurmak da mümkün; O zaman keşke yüzde yüz güvenilir bir seçim sistemimiz olsaydı da böyle bir yapının kurulmasına da gerek kalmasaydı.
Toplarsam, eğer siz ülkeyi yönetirken demokratik hakların tümünü bir sandığın içine tıkarsanız, sandıkları korumak da oy vermek de bir siyasi protestoya dönüşür ve karşınızda yeni katmanlı “gönüllü” hareketler bulursunuz. Olan da bu.”
Yurt dışında seçimlerin sonuçlarını değiştirmeye yönelik pek çok örnek olay gördük. Örneğin Cambridge Analytica skandalı gibi, ki ardından 20’den fazla ülkede benzer bir yola gidildiği de anlaşılmıştı. Türkiye’deki seçimler de daha önce aynı kaderi paylaşmış olabilir mi? CB seçimleri için böyle bir ihtimal masada mı?
- 31 Mart 2019 Belediye Seçimleri
“Bunlara ek yapalım, Oxford İnternet Enstitüsü raporlarına göre 2020’de en az 81 ülkede sosyal medyada organize manipülasyon kampanyaları da düzenlendi. Bu araştırmaların kuşkusuz daha detaylıları da vardır. Türkiye’de bahsettiğimiz “sosyal medya troll” tartışmalarını bunlardan azade düşünemeyiz bana kalırsa ama bu gibi konularda korkuya ve yargılara varmadan konuşmak için verilere ihtiyacımız var.
Seçimler yaklaşırken tüm taraflar ellerindeki kartları oynayacak dolayısıyla sosyal medya tüm bu oyunun büyük bir parçası olacak elbette. Burada tüm tuzaklara basmamak için internette her gördüğümüze inanmamak yapacağımız ilk şey olabilir.
Bunun yanında Türkiye seçimleri için bahsedebileceğimiz şey bir nebze daha başka bir şey; olağandışı oylar. Bu, şu anlama geliyor; örneğin bir sandıkta bir partinin tulum çıkarması… Prof. Ali Çarkoğlu söyleşimizde “Forensic analysis of Turkish elections in 2017-2018” isimli makaleden bahsederek detaylandırmıştı. Makalede 2018 seçimlerinde 1,5 – 2 milyon oyun yer değiştirmiş olabileceği söyleniyor.
Bu gibi hadiseler ise daha çok sandık başında bağımsız gönüllülerin bulunmadığı yerlerde yaşanıyor. İç Anadolu, İç Karadeniz ile Kürt ve Arapların yoğunlukla yaşadığı yerler gibi bir çerçeve çizmişti bana Prof. Ali Çarkoğlu. Bu gibi dengesizliklerin önüne geçebilmemiz için de gerekiyor bağımsız sandık gönüllüleri.”
İnsanların fikirlerini değiştirmeye yönelik planlı şekilde yayılan dezenformasyon yoluyla manipülasyon yapılması, seçim güvenliği çalışmalarının kapsamına girer mi?
“Güveni tesis etmek ya da sarsmaya yönelik her şey bana kalırsa bu kapsama girer.”
Seçim güvenliğini savunmak için illaki bir siyasi parti ya da STK’ya dahil olmaya gerek var mı? Dahil olmanın bağımsız şekilde mücadele etmekten ne farkı var?
“Seçim güvenliği bir yurttaş olarak evde oturduğunuz yerde de talep edebileceğiniz bir şey elbette ama bunu örgütlü bir şekilde yapmak, bir organizasyonla “seçim güvenliği” için çalışmak bir kar topunu büyütmeye benziyor. Bence aradaki fark da böyle.
Yurttaş olarak seçim güvenliğinin talep edilmesi ise temel haklarımızdan. Katılımcılığın, Meclis’te fikirlerimizin temsil edilmesinin amasız, fakatsız ilk koşulu.”
Diyelim ki seçim günü bugüne kadar görülen şaibelerden çok daha ciddi sorunlar yaşandı. Böyle bir durumda vatandaşların yasal hakları nedir?
“Yazdığım gönüllü sandıkları koruma hareketi yasalarda yazmayan ama yasalara aykırı da olmayan yollardan biri. Bana kalırsa halk kendi öngörüsü ve ihtiyaçlarına göre olanı biteni gerektiğinde kendisi yaratabiliyor da yani. Yasallıkla ilgili konuşacaksak yasaları aşan herhangi bir şaibeye rastlayacağımızı düşünmüyorum; Ancak bu kişilerin bulunduğu yerlerde sandıklarını koruması ya da korunduğundan emin olması ile mümkün.”
Seçil Hanım’a göre seçime gün sayarken hala halletmemiz gereken pek çok sorunumuz var fakat seçim güvenliğini sağlamak için ‘biz’ de destek olabiliriz. Kendisi de cümleleriyle konuyu net bir şekilde açıkladı. Peki sizin seçim ve seçim günüyle ilgili planlarınız neler?