Netflix dizileri yüzünden adını sık sık bölgedeki uyuşturucu kartelleri ile anıyor olsak da aslında Peru, coğrafi bakımdan Güney Amerika’nın ve hatta dünyanın en dikkat çekici ülkelerinden bir tanesi. Gelin Peru hakkında bazılarını ilk kez duyacağınız sıra dışı bilgilere yakından bakalım.
Peru denilince pek çoğumuzun aklına ilk gelen uyuşturucu kartelleri olacaktır. Normal çünkü bölgede bulunan suç örgütleri hakkında sayısız dizi ve film yapıldı. Tabii koca bir ülkeyi yalnızca illegal işlerle anmak pek doğru değil, özellikle de bu ülke Peru olunca. Peru, coğrafi bakımdan Güney Amerika kıtasının ve hatta dünyanın en dikkat çekici ülkelerinden bir tanesidir.
Peru iklimi bile başlı başına bir inceleme konusu çünkü ülkenin bir yanında çöller varken diğer yanında Amazon ormanları var. Bu farklı coğrafi koşullar ülkenin iklimini ve hava durumunu benzersiz hale getiriyor ve elbette bu benzersiz iklim de ister istemez yerel halkın kendine özgü bir kültür geliştirmesini sağlıyor. En iyisi gelin Peru hakkındaki ilginç bilgilere biraz daha yakından bakalım.
Peru hakkında bazılarını ilk kez duyacağınız sıra dışı bilgiler:
- Kötüye kullanılmasa aslında koka yaprakları son derece yararlı.
- Peru tam bir patates cenneti.
- Peru’da onlarca farklı iklim aynı anda yaşanıyor.
- Sörf, Peru’da icat edildi.
- Peru’da başlayan Amazon Nehri tüm bölgeye hayat veriyor.
- Ülkede onlarca farklı dil konuşuluyor.
- Peru’nun içinde Mars gezegeni var.
- Dünyanın en yüksek gölünde gizemli bir şehir saklı.
- Peru demişken Machu Picchu’dan bahsetmemek olmaz.
- Paracas Yarımadası’na giderseniz biraz ürpebilirsiniz.
Kötüye kullanılmasa aslında koka yaprakları son derece yararlı:
Peru’da bu kadar uyuşturucu karteli olmasının nedeni, ülkenin yerel bir bitkisi olan koka yapraklarından bu maddelerin üretiliyor olması. Ancak insanları zehirlemek için işlenmese aslında koka yaprakları son derece faydalı. B vitamini, C vitamini ve demir açısından zengin olan koka yaprağından yapılan bir çay yerel halk tarafından binlerce yıldır şifa niyetiyle kullanılıyor. Peru’da bir kafeye gidip koka yaprağı çayı içmeniz mümkün.
Peru tam bir patates cenneti:
Daha önce buradaki yazımızda da anlattığımız gibi aslında domates ve patates gibi bugün dünya mutfağının vazgeçilmezi olan sebzeler, hayatımıza çok da uzak bir zamanda girmedi. Çünkü bu tür sebzeler Amerika kıtasının keşfedilmesi ile bilinir oldu ve oradan dünyaya yayıldı. Kıtada patatesin anavatanı ise Peru.
Peru’da bugüne kadar keşfedilmiş 3 binden fazla patates çeşidi bulunuyor. Bunların her birinin boyu, rengi, dokusu ve tadı farklı. 8 bin yıldır bölge halkı tarafından yetiştirilen patatesin kullanılmadığı Peru yemeği yok desek yanlış olmaz. Hatta öyle ki ülkenin farklı noktalarında yalnızca patates yemekleri yapan özel restoranlar bulmanız bile mümkün.
Peru’da onlarca farklı iklim aynı anda yaşanıyor:
Cennet vatanımızda dört mevsim aynı anda yaşanıyor diye seviniyoruz ama siz bir de Peru’yu görün. Literatürde tanımlanmış 32 farklı iklim çeşidinden tam 28 tanesini aynı anda Peru’da görmek mümkün. Çünkü ülkenin bir yanında And Dağları, diğer yanında Amazon ormanları, bir tarafta sahil kenarı, bir tarafta ise çöller var. Arequipa bölgesi yılın 300’den fazla gününü güneşli geçiriyor ve neredeyse hiç bulut yok.
Sörf, Peru’da icat edildi:
Bir tahta ile dalgaların üzerinde kayarak kıyıya gelinmesi üzerine kurulu bir spor olan sörf, aslında Peru yerel halkının binlerce yıldır doğal olarak yaptığı bir ulaşım yöntemi. En eskilerinin 2 bin yıl öncesine tarihlendiği kamıştan tahtalar yapan yerel halk, bu tahtalar üzerinde yüzüp denizde açılarak balık avlıyor ve işleri bitince de dalgalar üzerinde süzülerek kıyıya varıyorlar. Huanchaco kasabası bu spor için tam bir cennet olduğu için her yıl sayısız turist bu küçük kasabaya sörf yapmaya geliyor.
Peru’da başlayan Amazon Nehri tüm bölgeye hayat veriyor:
6400 kilometrelik uzunluğu ile dünyanın en uzun nehirlerinden bir tanesi olan Amazon Nehri, Peru’da bulunan Mantaro Nehri’nden başlıyor. Nehir etrafında oluşan Amazon Havzası Peru’un yüzde 60’ını kaplıyor. Bu havza sayısız bitkiye, kuşa, memeliye ev sahipliği yapıyor. Bölgede yalnızca doğal hayat değil, insan hayatı da nehir üzerine kurulu. Iquitos isimli bir şehir öyle konumlanmış ki buraya yalnızca nehir yoluyla ya da hava yoluyla gidilebiliyor. Elbette bu durum turistleri de kendine çekiyor.
Ülkede onlarca farklı dil konuşuluyor:
Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde aynı anda birden fazla dil konuşulması alıştığımız bir durum. Çünkü bu bölgede yaşayan insanlar dağınık kabileler halinde bugüne kadar geldikleri için köy köy bile dil değişebiliyor. Peru’da bugün bilinen tam 72 farklı dil aktif olarak hala konuşuluyor. Ülkenin resmi dili tabii ki İspanyolca ama tek değil. Peru’da İspanyolca ile birlikte aynı zamanda eski bir İnka dili ve Aymara dili de resmi dil olarak kabul ediliyor. Fakat nereye giderseniz gidin herkes İspanyolca anlayacak ve konuşacaktır.
Peru’nun içinde Mars gezegeni var:
Kulağa garip geldiğini biliyoruz, anlatalım; Peru’da bulunan Atacama Çölü dünyanın en kurak bölgesidir. Çölün bazı kısımlarına son 30 yılda tek damla bile yağmur düşmedi. Yani bölge neredeyse Mars gezegeni ile aynı iklime sahip. Bunu biz değil, uzmanlar söylüyor. Hatta öyle ki bir dönem uzay bilimciler Atacama Çölü’ne gelerek burada çalışmalar yaptılar ve hem insanların hem de araçların Mars yüzeyinde nasıl hareket edecekleri konusunda test çalışmaları yürüttüler. Peru çok ilginç bir yer derken şaka yapmıyorduk.
Dünyanın en yüksek gölünde gizemli bir şehir saklı:
Peru ile Bolivya sınırında bulunan And Dağları, sayısız güzelliğe ev sahipliği yapıyor. Bu güzelliklerden bir tanesi de Titicaca Gölü. Denizden yüksekliği 3812 metre olan bu göl, dünyanın en yüksek gezilebilir gölü unvanını taşıyor. Titicaca Gölü aynı zamanda Güney Amerika’nın en büyük gölüdür. Daha ilginç olan ise gölün derininde bir şeylerin saklı olması. 1970’li yıllarda şehir efsanelerini araştıran bir grup uzman Titicaca Gölü’nün derinlerinde koca bir şehir olduğunu keşfettiler. Muhtemelen göl henüz oluşmadan önce kurulmuş olan bu şehir hakkındaki araştırmalar hala devam ediyor.
Peru demişken Machu Picchu’dan bahsetmemek olmaz:
Dünyanın en etkileyici insan yapımlarından bir tanesi olan Machu Picchu, Peru’da bulunan bir antik kent. 1911 yılında keşfedilmiş olan Machu Picchu’nun 15. yüzyılda bölgenin yerlileri olan İnkalar tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Yaklaşık beş kilometrekarelik bir alana yayılmış olan kentte 150 farklı bina ve 3 bin taş basamak bulunuyor. Machu Picchu, 2007 yılında Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan bir tanesi olarak seçildi.
Paracas Yarımadası’na giderseniz biraz ürpebilirsiniz:
Peru’da bulunan Paracas Yarımadası, dünyanın ilk yapay kafatası deformasyonlarıdan birine ev sahipliği yapıyor. Açıklayalım; bölgede bulunan 2 bin yıllık kafatasları tuhaf bir koni biçimine sahip. Hayır, bu kafatasları uzaylılara ait değil. Tahminlere göre eski dönemde ada halkı sosyal sınıflara ayrılıyordu. Bir sınıf, bebeklerinin kafalarını özel bir yöntemle bağlıyor ve kafalarının bu şekilde olmasını sağlıyordu. Böylece sosyal sınıf ayrımı, biyolojik bir farklılık olarak da kendini belli ediyordu.
Güney Amerika’nın en dikkat çekici ülkelerinden bir tanesi olan Peru hakkında bazılarını ilk kez duyduğunuz sıra dışı bilgilerden bahsettik. Bu güzelim ülkeyi yalnızca uyuşturucu kartelleri üzerinden tanıtmak da sinema dünyasının ayıbı olsun.