Son 30 yılda adeta bir şehir efsanesine dönüşen “Ağlayan Çocuk” resmi, Türkiye’de çok sayıda dükkan, ev ve otobüs camlarının duvarlarını süsledi. Ancak 1950’lerden beri İngiltere’de yaklaşık 250.000 satan bu tablonun hikâyesi, oldukça çetrefilli yanlış anlaşılmalarla dolu.
Bu “Ağlayan Çocuk” tablosunu -namıdiğer “Çiko”-, her birimiz mutlaka bir yerlerden hatırlar. Oldukça masum görünüşü ve gözyaşları ise onu bizden biri gibi benimsememize ve her yere asmamıza sebep oldu.
Peki Çiko, yanlış bilinenlerin aksine aslında nasıl bir hikâyeye sahip?
Dünya çapında milyonlarca satan bu tablo, popüler olduğu ilk zamanlar oldukça fazla sevildi.
Ancak sonrasında İngiliz basının kurnazlığına kurban giderek “lanetli” damgası yedi. 1950’lerden itibaren dünyanın her köşesinde dolaşmaya başlayan bu resmin, ressamı tarafından çok farklı versiyonları yapıldı. Aslında bu tablonun orijinalindeki çocuk kumral ve ela gözlüydü ancak ressamın yaptığı diğer eserlerle, sarışın ve mavi gözlü olan şekilleri de oldukça yayıldı.
Hatta bu ünlü çocuğun bazı tablolarda yaşı büyültüldü, bazılarında küçültüldü. Birkaçında ise cinsiyeti değiştirilerek, kız halini aldı. Değişmeyen tek şey ise insanın içini parçalayan masumane bakışları ve gözyaşlarıydı.
Gelelim tablonun “sözde” lanetine.
Aslında her şey İngiltere’de çıkan bir yangınla başladı. İngiliz “The Sun” gazetesinin(hiç güvenilir değildir) yayımladığı bir habere göre bir itfaiyeci, yangın çıkan evlerdeki tüm eşyaların kül olduğunu ancak bu posterlerin hiç zarar görmediğini öne sürdü.
Devamında o dönem itfaiyecilerinin hiçbiri, bu ağlayan çocuk resmini evlerine sokmadı. Böylece haberleri okuyan ve evlerinde bu posterin asılı durduğu herkes, paniğe kapıldı. İşin aslı bu yangınların elektrikli sobaların perdeye veya yatağa yakın tutulması ve ocakların açık unutulmasıydı.
O dönemde İngiltere’nin yoksul mahallelerinde bu posterin yaklaşık 50 bin kopyası satılmıştı. Ne tesadüftür ki yangınlar da genellikle bu mahallelerde çıkmıştı ya da algıda seçicilik oluşmuştu.
İşler daha da ciddileşti ve gazetenin çağrısı üzerine iki binden fazla insan, evlerindeki posterleri, aldığı gazeteye geri yolladı. Posterler uğursuzluk getireceği korkusuyla, toplu halde yakılarak imha edildi.
Devamında binlerce insan, gazeteyi arayarak, bu poster yüzünden başına gelenleri anlattı. İnsanların iddialarına göre; resimden geceleri ağlama sesleri gelmiş, gözyaşları kan rengine bürünmüş, resim beklenmedik şekilde sallanmaya ve titremeye başlamıştı.
İtfaiye yetkilileri sonradan tüm bu yangınların ihmaller sonucu ortaya çıktığını açıklasa da İngiliz gazetesinin bu asılsız haberi, toplum tarafından çoktan benimsenmişti.
Her yerde görmeye alışık olduğumuz bu ağlayan çocuk resmi, aslında İtalyan ressam Bruno Amadio’ya ait. Sağlıklı olduğu yıllarda turistlere resim satarak geçimini sağladığı bilinen Bruno, bunun dışında 26 tabloya daha imzasını atmış.
Daha çok Giovanni Bragolin olarak bilinen sanatçı, kimilerine göre eserlerinde çingene çocuklar olarak anılan ağlayan çocukları resmetmiş. Bruno bu tabloyu kaleme alırken, hiç şüphesiz işin buralara geleceğini aklına getirmemişti.
Bonus: Bizim için bu tablo, Avrupa Yakası’ndaki Burhan Altıntop’un sevimli Çiko’sundan başkası değil.
Bir de ismi lazım olmayan bir dergiyle de özdeşleşmişti tabii.