Her bir medeniyet ve o medeniyetin insanları, şüphesiz birbirinden farklı geleneklere ve alışkanlıklara sahiptir. Antik Romalı kadınlar da tıpkı Orta Çağ kadınları gibi bambaşka geleneklere sahipti.
Antik Roma kadınlarının güzellikten evliliğe, çocuk sahibi olmaktan boşanmaya kadar şimdiye kadar hiç duyulmamış yaklaşımları vardı.
Gelin Antik Roma kadınlarının hayatına daha yakından bakalım.
Antik Roma kadınlarının çocukluk dönemi, oldukça kısa sürerdi.
Çünkü kız çocuklarının erkenden evlenmesi gerektiği düşünülüyordu. Ortalama 12-13 yaşına geldiklerinde evlenmeleri için teşvik edilir, kısa sürede çocuk sahibi olmaları beklenirdi. Bunun en önemli sebebi, o dönemde bebek ölüm oranlarının çok yüksek olmasıydı.
Antik Romalıların düşünce tarzlarına göre bir kadın ne kadar erken evlenirse o kadar çok çocuk yapabilirdi ve böylece nüfus artardı.
Doğum yapan varlıklı Antik Roma kadınlarının emzirmesine, ilginç bir şekilde müsaade edilmezdi.
Bunun yerine köle olarak görülen ya da sütanneliği yapan herhangi bir kadın, çocuğu emzirebilirdi. Bu uygulamanın nedeni de annenin, emzirdiği zaman bitkin düşeceği endişesiydi.
Fakat bir diğer tarafından dönemin filozofları, anne sütünün çocuğun sağlığı ve ahlaki karakteri için en iyisi olduğunu öne sürüyordu. Çünkü onlara göre sütannelerin veya kölelerin kötü karakteri, emzirme sırasında bebeğe geçebilirdi.
Ancak filozoflar böyle düşünse de zengin Romalı kadınlar, bebeklerini emzirme taraftarı değildi.
Boşanma durumunda ise çocukların velayetini anneleri değil babaları alırdı.
Antik Roma’da boşanmak tahmin edilenenin aksine oldukça basit ve yaygındı. Boşanmak için yasal bir prosedür yoktu. Evlilik, erkek veya kadının “Senden boşanıyorum” demesi ile fiilen sona ererdi.
Babalar, evlilikten sonra da kızları üzerindeki yasal velayete sahip oldukları için boşanma işlemlerini kadınların babaları yürütürdü. Ayrıca bu düzenleme ile kadınların çeyizleri, tekrar baba evine dönebiliyordu.
Ne yazık ki kadınların kendi çocukları üzerinde hiçbir yasal hakkı yoktu. Bu sebeple boşanmanın ardından babalar, doğrudan velayetin sahibi olurdu.
Antik Roma kadınları maalesef sınırlı bir eğitim düzeyine sahipti.
Çünkü bu dönemde kadınların eğitim alması oldukça tartışmalı bir konuydu. Roma’nın üst ve orta sınıflarındaki kız çocuklarının çoğu, temel okuma ve yazma becerilerine sahipti. Bazı aileler ise özel hocalar tutarak kızlarının eğitimini biraz daha ileri bir seviyeye taşıyabilirdi.
Ancak yine de kadınların fazla eğitimli olması, eşleri ve çevre tarafından pek hoş karşılanmazdı. Bu sebeple kadınların eğitimi sınırlandırılırdı.
Bu dönemin kadınları için güzel görünmek, en önem verdikleri şeydi.
Çünkü bu dönemde kadının dış görünüşünün, erkeğin yansıması olduğu düşünülürdü. Bu sebeple kadınlar, iyi görünmek uğruna birçok güzellik trendi geliştirmişti. Yani kadınlar oldukça baskı altındaydı.
Kendi güzellikleriyle eşlerini en iyi şekilde temsil etmek istiyorlardı. Bu nedenle Antik Roma’da hızlı gelişen bir kozmetik endüstrisi vardı. Örneğin bal ve gül yaprakları, cilt bakımının vazgeçilmeziydi.
Sivilceler için önerilen tedaviler arasında tavuk yağı ve soğan vardı. Öğütülmüş istiridye kabukları da peeling olarak kullanılırdı. Yine ezilmiş solucanlar ve yağ karışımının gri saçları kamufle ettiği düşünülürdü. Hatta bazı araştırmacılar, timsah dışkısının bir tür allık olarak kullanıldığından da bahsetmişti.