1 dakikadan uzun süre geçirmediğimiz asansörlerde garip bir şekilde müzik çalıyor. Peki bunun sebebini hiç düşünmüş müydünüz? Aslında başta amaç farklıymış…
Piyano ve caz gibi yumuşak ve hafif enstrümantal seslerle ilişkilendirilen asansör müziği; aslında başta asansörler için tasarlanmamış.
“O hâlde ne için tasarlanmış?” diyorsanız sizi içeriğimize doğru alalım.
Asansör müziği, sıradan bir fon müziği gibi görünse de aslında ilginç bir geçmişe sahip.
Asansör müziği ilk olarak fabrikalarda çalışanların verimliliğini artırmak için kullanılmış ve “Muzak” adı verilen bir müzik türü olarak tanınmış.
Bu müziğin yaratıcısı, ABD Ordusu’nda görev yapan George Owen Squire. Squire, müziğin çalışanların ruh hâllerini etkileyip üretkenliği artırabileceğini keşfetmiş ve “Stimulus Progression” adını verdiği bir teknik geliştirmiş.
Bu teknik, müziğin tempolarını artırarak 15 dakikalık bloklar halinde çalışıyor ve dinleyicinin müzikten yorulmasını engelliyor.
Kullanım alanları değişse de amaç hep aynı kalmış.
Muzak, zamanla sadece fabrikalarda değil, alışveriş merkezlerinde, doktor muayenehanelerinde ve hatta uzayda bile kullanılmış. Amaç ise hep aynı: İnsan davranışlarını etkilemek.
Özellikle alışveriş merkezlerinde, müşterilerin daha uzun süre mağazada kalmalarını sağlamak için kullanılırken diğer yerlerde sakinleştirici bir etki yaratmak için tercih edilmiş.
Zamanla bu yayılma asansörlere de sıçramış.
Muzak, insanların o dönemde yaygın olmayan ve ürkütücü olarak görülen asansör yolculuklarını daha rahatlatıcı hâle getirmek için kullanılmış. İşte bu gelenek zamanla devam etmiş ve asansör müziği, dünyanın dört bir yanındaki asansörlerde yaygınlaşmış.
Hatta günümüzde Muzak, modern müziğe de ilham kaynağı olmuş. Ünlü müzisyen Brian Eno, ambient müzik türünü yaratırken asansör müziğinden esinlenmiş. Eno, David Bowie, U2 ve Coldplay gibi büyük sanatçılarla çalışarak bu türün etkisini günümüz müziğine taşımış.