Artık reçeteler elektronik olarak yazılsa da sistem donduğu zamanlarda veya nöbetlerde doktorlar reçeteyi elle yazabiliyor. Adeta kendilerine özel bir alfabe oluşturan doktorların bu alfabe kodlarını da bir tek eczacılar biliyor. Doktorların reçeteleri neden anlaşılmaz bir şekilde yazdığını sizin için açıklayalım.
Tek bir harf değişikliği ile tamamen farklı amaçlar için kullanılan ilaçlar var. Bu yüzden doktorun yazdığı reçetenin okunabilir olması oldukça önemli. “Eczacılık fakültesi o yazıyı okumak için açılmış.” şeklinde espriler dönen bu durumdan aslında eczacılar da muzdarip olabiliyor.
Bazı zamanlar eczacıların da okuyamadığı bu reçeteler için, eczacıların dediğine göre, ilk önce doktorlara ulaşmaya çalışılıyor ve ulaşamazlarsa meslektaşlarının olduğu WhatsApp gruplarına reçetenin fotoğrafı gönderiliyor. Peki bunca zahmetin altında yatan anlaşılmaz doktor yazısının sebebi ne?
Tahminlerden birine göre öğrencilik yıllarından kalan not tutma alışkanlıkları bu yazı şeklinde rol oynuyor.
Tıpçılar öğrencilik dönemlerinde ders boyunca hemen hemen her bilgiyi not almalı. Bu yüzden en yaygın tahmine göre, öğrenciliklerinde daha hızlı yazabilmek adına geliştirilen bu yazma şekli zamanla yazı stilleri olarak oturuyor.
Reçetelerde sık sık karşılaştığımız harflerin uzun ve sağa kaymış görüntüsü kalemi gevşek tutmaktan kaynaklanabiliyor. Buradan yola çıkarak doktorların öğrencilik hayatında not tutma alışkanlıklarını sürdürdüğü tahmin ediliyor.
Günde onlarca reçete ve evrak doldurdukları için işlerini hızlıca bitirmeye çalışıyor olabilirler.
Reçete deyip geçmemek lazım. İçinde ad, soyad, tarih, protokol numarası, teşhis ve ilaç isimleri bulunuyor ve doktorlar bu reçetelerden günde hemen hemen 80-100 tane yazıyor. Bununla da bitmiyor, hastaların kimlik numaraları ve diğer bilgileri protokol defterine işleniyor.
Ayrıca istirahat ve sağlık raporları, konsültasyon kağıtları, tetkik istem kağıtları, gebe takip kartları derken günde onlarca yazı ve evrak işleriyle uğraşıyorlar. Tüm bu işlere bakıldığında hızlı ve karmaşık yazmalarına çok da şaşırmamak lazım gibi duruyor.
Reçetede yazılanların bize tanıdık gelmemesi de bu düşüncemizi geliştiriyor olabilir.
Doktorların reçeteye yazdığı ilaç isimleri bizim pek de aşina olduğumuz sözcükler değildir. Yani aslında onlar anlaşılır bir biçimde yazsa da terimler bize tanıdık gelmediği için “okunmaz” görünebilir.
Elbette bizim genelleme yapmamızın da etkisi var.
Birçok meslek grubundaki insanın el yazısının başkaları tarafından görülmesine gerek olmaz fakat doktorların yazdıkları hastalara, hemşirelere ve eczacılara ulaşır. Yani aslında dünyadaki insanların bir kısmının yazısı kötü, diğer kısmının güzeldir ve doktorların içinde de güzel yazanlar vardır.
Fakat biz kötü bir doktor yazısı gördüğümüzde onu direkt olarak meslek grubuna genelleriz, iyi bir doktor yazısı gördüğümüzde ise pek umursamayız. Bir bankacının el yazısı da kötü olabilir ancak onu görmeyiz veya mesleğine genellemeyiz.