Berlin Olimpiyatlarında 11 Ağustos 1936’da Türkiye’nin gururla taşıdığı bir şampiyon çıktı; İstiklâl Marşı’nın gururla yankılandığı, 100 bin kişinin nefesini tuttuğu anlar yaşanmıştı. Türk spor tarihine adını altın harflerle yazdıran o kişi Yaşar Erkan’dı.
Ülkemizin ilk gurur kaynağı, şampiyonu ve güreşte birincisi olan Erkan’ın hikâyesi öylesine gurur verici ki…
Üstelik Mustafa Kemal Atatürk de kendisiyle bu gururu paylaşmış, soyadı bile vermişti.
Yaşar Erkan, güreşin toprağında doğduğu gibi büyüyen bir efsanenin ilk adımlarını attı.
Erzincan’ın Refahiye ilçesinde başladı her şey. Babasının yönlendirmesiyle başladığı bu yolculuk, onu dünya çapında bir şampiyon yapacaktı. İlkokul yıllarında Yaşar’ın enerjisi ve yeteneği, akranlarını kıskandıracak kadar dikkat çekiciydi…
Herkesin dikkatini çeken Erkan, milli takım antrenörü Raoul Peter’in de gözüne girmişti. Avrupalı bir güreşçi gibi yetişmesini sağlayan Peter, onun grekoromen stilde ustalaşmasını sağladı. Ancak Yaşar’ın asıl sınavı, Berlin Olimpiyatları’nda başlayacaktı.
Milli takıma seçildiğinde henüz 21 yaşındaydı. Balkan şampiyonalarında gösterdiği üstün performanslar, onun uluslararası alanda tanınmasını sağladı.
Ancak adını duyuracak olan gerçek zafer, Berlin’de yaşadı.
Tüm rakipleri karşısında üstün bir performans sergileyen Erkan, Danimarka, Japonya ve İtalya’yı ardı ardına mağlup etmişti.
Final mücadelesinde, tüm gözler onun üzerindeydi. Türk sporcusu, kararlılıkla mindere çıktı ve rakiplerini alt etmek için son gücünü harcadı. Her hamlesiyle, Türk milletinin onuru ve gururu adına savaşıyordu.
Ve beklenen o an geldi… Sevinçlerin dolup taştığı tribünde, Yaşar Erkan olimpiyat şampiyonu ilan edildi.
Ne televizyon ne de radyo vardı… Ülkemizin bu sevincini yalnızca bir avuç insan Erkan’la paylaşıyordu. Haberleşme imkanlarının kısıtlı olduğu bir dönemde, Türkiye’ye ulaşan şampiyonluk haberi de milleti coşturmaya yetmişti.
Berlin Olimpiyatları’nda elde ettiği başarı, bir efsanenin doğuşunu da sağlamıştı. Aynı yıl Balkan şampiyonalarında da başarılar gösterdi. Balkan Şampiyonluğunu iki yıl daha elinde tuttu.
Fakat onun en büyük mutluluğu, Atatürk’ten aldığı tebrik telgrafıydı…
Olimpiyat madalyası şüphesiz büyük bir onurdu, ama onun için gerçek zafer; Türk milletinin gönlünde taht kurmuş olmaktı. Atatürk’ün telgrafında şu cümleler yer alıyordu:
“Kendin küçüksün ama memleket için önemli bir iş yaptın. Adın artık Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar!”
Ulu Önder’imiz, kendisine çeşitli hediyeler ve ev de armağan etti. Tabii bir de hepimizin onu tanıdığı Erkan soyadı, aslında Atatürk’ten kendisine hediyeydi.
Çaresiz anlamına gelen “Nacar” soyadını değiştirerek bir topluluğun ileri gelenlerinden anlamına gelen “Erkan” soyadını kendisine bahşetti.
Erkan, spordan hiç kopmadı. Aktif sporu bıraktıktan sonra bu kez yeni milli gururlarımızı yetiştirmek için Türk Milli Güreş Takımı’nda antrenörlük yaptı. Bugün ise hâlâ adını ülkemizde gururla taçlandırıyoruz.