Toplu konutlar, kentsel dönüşüm ve nüfus artışının bir sonucu olarak daha fazla önem kazanmaya devam ederken yapılan binaların görselliği ise özellikle ülkemizde oldukça eleştirilen konulardan biri. Sadece Türkiye’de değil başka ülkelerde de görsellik hiçe sayılırken bakınca insanın içini açan toplu konut projeleri de yok değil. Hele bazıları var ki suyun üzerinde yüzüyor. (Şaka değil)
Türkiye’de özellikle büyükşehirlerde çok katlı yapılara olarak karşımıza çıkan toplu konutlar, başka ülkelerde adeta şehirle içe içe girmiş ve ahengi tamamlayan çizgiler taşıyor. Yeşiller içerisinde kurulmuş konutlar ve sürdürülebilirlik adına yapılmış birçok mimari tasarım var.
Ülkemizde genellikle dağ başlarında bulunan toplu konutların, diğer ülkelerde nasıl inşa edildiğini merak ettik. Arazi yokmuş gibi suyun üzerine olanları da içerikte göreceksiniz. Verandanızdan istediğiniz her an suya atladığınızı ya da yüzerken televizyona da bakabileceğinizi bir düşünün.
Önce bizdeki toplu konut örneklerine, daha sonrasında ise dünyadaki projelere bakalım.
En sonda ise başarısız tasarımlar ile dünyada ünlü olan toplu konutları göreceksiniz.
Meryem Dağı, TOKİ’nin dağı oldu.
2020 Elâzığ depreminden sonra inşa edilen TOKİ; çorak arazide, tek bir evin bile bulunmadığı yere inşa edildi. Kaya zeminde depremin daha az etkili olduğu sebebiyle Meryem Dağı’na yapılan bu evler, şehir merkezinden oldukça uzak. Kurak arazide yer alan TOKİ’de 24 bin 83 konut yer alıyor.
Şehrin kalbine saplanan hançer: Bursa Doğanbey TOKİ
Türkiye’nin tartışmalı TOKİ örneklerinin başında Bursa Doğanbey geliyor. Bu sefer dağın etekleri yerine şehrin tam merkezine yapılması ve 22 katlı olması tepkilere neden olmuştu. Yaklaşık 3 bin 200 hanenin yer aldığı TOKİ’yi Bursa’nın neresinden bakarsanız bakın maalesef görebilirsiniz.
Türkiye’den daha fazla örnek vermeye gerek olmadığını düşünüp (hepimiz az çok nasıl ve nerelerde olduğunu biliyoruz) dünyanın örnek gösterilen toplu konut projelerine geçiyoruz.
Sa Pobla sakinlerinin kendini tatilde gibi hissettiğine eminiz ama kanıtlayamayız.
İspanya’nın Mallorca kentinde yapılan Sa Pobla Sosyal Konut Projesi, sadeliği ile büyülüyor. Bireysel ihtiyaçların da gözetildiği tasarım, alışkın olduğumuz sosyal konutlardan epey farklı. Tatil beldesini de andıran bu proje; 2013 Architecture Plus Ödülleri’nde “En İyi Konut Mimarisi Projesi” kategorisinde birincilik ödülüne layık görülürken 2013 FAD Mimarlık Ödülleri ile XII İspanya Mimarlık ve Şehircilik Bienali 2013’te finalist oldu.
Kentsel dönüşüm dediğin böyle olur.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de eski bir demir satıcısı tesisi yerine inşa edilen Le Lorrain, dünyadaki etkileyici sosyal konut projeleri arasında gösteriliyor. Arsanın tamamıyla temizlenip açılması ile yapılan sosyal konutlar, bulunduğu caddeye de ferahlık kazandırıyor. Çağdaş mimari tasarımlardan biri olan Le Lorrain’de her apartmana özel bahçeler de var.
Sadece dönüşmekle kalmamış aynı zamanda sürdürülebilir de olmuş.
Belçika’dan bir örnek daha verilebilir. Çünkü bu proje sürdürülebilirlik konutlar arasında yer alıyor. Brüksel’deki Savonnerie Heymans, eski bir sabun fabrikasından 42 adet konuta dönüşüyor. Stüdyo daireler, dubleksler ve çatı katlarının da olduğu komplekste oyun alanı, mini orman bahçe, 3 boyutlu peyzajlı park gibi çeşitli tesisler yer alıyor.
Sürdürülebilirlik için ise binada ısı ve ses yalıtımı kullanılarak 11 metrekarelik alan sadece 15 kW enerji ile ısıtılıyor. Güneş paneli bulunan komplekste aynı zamanda yağmur suyu, tuvalet vb. ihtiyaçlar için değerlendiriliyor.
Dünya üzerinde sürdürülebilir sosyal konut projelerine örnek.
Kanada Vancouver’de şehir evlerinden oluşan Quayside Village konut projesi şehirden uzak olmadığı gibi park, restoran, pazar ve okul gibi birçok ihtiyaç merkezine oldukça yakın. Tekerlekli sandalye erişimi bulunan projede, sürdürülebilirlik ön planda. Bu anlamda da evlerde ahşap kapılar, meşe zeminler ve vitray pencereler kullanılmış. Duş ve çamaşırhaneden alınan sular ise yeniden kullanım sistemi ile değerlendiriliyor.
Dünyanın ilk yüzen toplu konut projesi
Hollanda’daki Schoonschip, en ilginç toplu konut projesi bu olabilir. Çünkü bu evler suyun üzerine yapıldı. “Dünyanın ilk yüzen toplu konut projesi” olan bu tasarım küresel ısınma ile su seviyesinin yükselmesi ihtimaline karşı yapılıyor.
Amsterdam’ın IJburg semtinde yapılan yüzey evlerde insanlar verandasında oturup kahvelerini yudumluyor, hem de suyun üstünde. 36 evden oluşan projede ise sakinler kendilerini oldukça rahat hissediyor. Projeye göre su seviyesi yükseldikçe evler de yükselecek ve dalgalanmalarda dengelerini sağlayabilecek.
Düzensiz gibi gözükse de yine de kendine has bir düzeni olan Tetris Evleri
Slovenya’nın Ljubljana kentindeki Tetris Sosyal Konut Projesi, meşe döşeme ve granit fayans gibi uygun maliyetli ama kaliteli malzemelerden inşa edildi. Yoğun bir otoyolun üzerinde yer almasını telafi etmek için ise evlerin balkonları ve pencereleri, otoyoldan 30 derecelik bir açıyla yerleştirildi. Bu yerleşim sayesinde de hiçbir balkon veya pencereden diğer daireler görünmüyor.
Buz dağından körfez manzarası
Danimarka’nın ikinci büyük şehri Aarhus’ta yapılan The Iceberg, kullanılmayan bir terminal limanına yapıldı. 200 hanenin bulunduğu proje, sadece bulunduğu konum değil tasarımı ile de ilgi çekiyor. Aarhus Körfezi manzarasına sahip The Iceberg’in görünüşü başta basit gibi gelse de aslında belirli bir amaç için yapılıyor. Her bir dairede görüş açıklığı sağlamak ve güneş ışığını en üst düzeye çıkarmak için bina çevresi pürüzlü çizgilerle kesiliyor.
Dünyanın etkileyici toplu konut projelerinde liste oldukça uzun.
Birçok ülke, toplu konutlarda sadece sağlamlığı göz önüne almayıp estetikliği, kullanım kolaylığını, yaşanabilirliği ve daha birçok detayı düşünerek tasarımlar gerçekleştiriyor.
Kiminde insanların evleri benimsemesi öne çıkarken kiminde de sürdürülebilirlik adına farklı tasarımlar yapılıyor. Bu kadar güzel projelerin ardından dünyadaki kötü birkaç örneği de inceleyelim.
Başarısızlık Örneği Pruitt-Igoe / Amerika
Dünya üzerinde en kötü sosyal konut projeleri olarak gösterilen projelerden biri olan Pruitt-Igoe, St. Louis’e 1954 yılında inşa edildi. 33 tane 11 katlı binadan oluşan proje, en başında evsizleri insanlık dışı koşullardan kurtarmak için yapıldı. Amaç gettoları ortadan kaldırmaktı ama süreç pek öyle ilerlemedi.
Apartmanlar tam bir suç yatağına döndü. Kısıtlı bütçe ile yapılması sonucu apartmanlarda arızalar başladı, fare istilası oldu ve artık bina dökülmeye başladı. 1970’lerde ise hükûmet tarafından canlı yayında binalar yıkıldı. Mimarlık Tarihçisi Charles Jencks, bu sosyal konutu “mimarlığın toplumsal sorunları çözmedeki başarısızlığı” olarak değerlendirdi.
Aillaud sakinleri, şehre küçücük camlardan bakıyor.
Paris’in Nanterre banliyösünde 1973 yılında inşa edilen kuleler, II. Dünya Savaşı’ndan sonra şehirdeki konut sıkıntısına yanıt olarak tasarlanıyor. Çok katlı toplu konutlar arasındaki Aillaud Kuleleri’nde 1607 daireyi kapsayan 18 kule bulunuyor. Projenin amacı modern ütopya geliştirme olsa da bu başarılamadı ve toplu konutlar tam bir suç ve yoksulluğun baş gösterdiği binalara dönüştü. Yıkılacağına dair raporlar olsa da henüz bir ilerleme yok.
Tetris bloklarına benzetilen Stavropol’deki toplu konut projesi
Bir dönem sosyal medyada oldukça konuşulan Rusya’daki Sovyet Toplu Konutları, Türkiye’dekilere de oldukça benzetildi. Görselliğin önemsenmediği bu toplu konut labirentinden çıkmak biraz zor olsa gerek.
Gerek Türkiye’de gerekse dünyada iyilerin ve kötülerin yer aldığı birçok proje mevcut. Sadece sığınmak amacıyla değil şehir planlamasına uyum sağlamak için de yapılan toplu konutların, tüm dünyada yaygınlaşmasını umarız. Sizin örnek göstereceğiniz iyi ya da kötü toplu konut projeleri varsa yorumlara bekliyoruz.