Gökdelenleri ve tarihî yapıtlarıyla New York, bakışları yukarıya doğru çekse de ayakların altında çok daha fazlası var. Şehir, gizli tüneller ve yeraltı alanlarından oluşan ilginç bir dünyayı gizliyor.
Yaklaşık 400 yıllık tarihi boyunca sürekli gelişen bu şehir, binaların ve tünellerin gelip geçtiğine tanık oldu ancak bu yeraltı alanları zamana karşı ayakta kalmayı başardı. Hatta bu karanlık bölgelere gitmek isterseniz bazılarını rehberli turlarla keşfedebilirsiniz.
Bakalım “hiç uyumayan şehir” olarak andığımız New York’un bilmediğimiz yüzü olan yer altında bizi neler bekliyor?
Hayaletlerin yeraltı sığınağı: Aziz Patrick Katedrali ve yer altı mezarlıkları
200 yıllık Aziz Patrick Eski Katedrali Bazilikası (Soho’da bulunan), genellikle halkın ziyaretine kapalı olan antik yer altı mezarlarının üzerinde yer alıyor. 90 dakikalık, izinli bir tur sizi hayaletlerin yeraltı sığınağına götürebiliyor.
Bu eşsiz ve tarihî alan; General Thomas Eckert (Abraham Lincoln’ün sırdaşı) ve New York’un ilk piskoposu “Piskopos John” dahil olmak üzere birçok önde gelen New York yerlisinin son dinlenme yeri olarak hizmet veriyor.
Eski bir bira fabrikasından süt yıllandırma merkezine: Taç Kaplama Mağaraları (Crown Finish Caves)
Brooklyn’deki Bergen Caddesi ile Franklin Bulvarı’nın kesiştiği noktada; 1849 yılında bir bira fabrikası açıldı. Tesisin, “Nassau Brewing Company” adını almadan önce birçok adı ve sahibi vardı. 1866’da, sahipleri kavşağa bir buzhane ve onu bira fabrikasına bağlamak için bir tünel ekledi.
Bu alan şu anda yer altı alanını, pis kokulu süt ürünlerini yıllandırmak için kullanan bir peynir üreticisi “Crown Finish Caves” tarafından kullanılıyor. Hatta buraya turlar ve etkinlikler düzenleniyor.
İnek tünellerine ne dersiniz?
19. yüzyılda Manhattan’ın en batı kısmı mezbahalarla doluydu. Sığırlar, New Jersey’den feribotla getiriliyor ve etleri için öldürülmek amacıyla 12. Cadde’ye götürülüyordu. Ancak şehrin nüfusu arttıkça ve araba trafiği genişledikçe inekler trafik sıkışıklığına neden olmaya başladı ve çözümü, yer altı inek tünellerinde buldular.
Bu tünellerin hurafeden ibaret olduğunu söyleyenler de var fakat gerçekten de 60 metre uzunluğunda bir tünelin izlerine rastlandı. Tahmin edilene göre 20. yüzyıldaki inşaat sırasında geri kalanı yıkıldı.
Grafiti sanatçılarının uğrak noktası: Özgürlük Tüneli (The Freedom Tunnel)
Şimdiki adıyla “Özgürlük Tüneli” olan tünellerden, 1980 yılına kadar yük trenleri geçiyordu. Yük trenlerinin artık orada işi kalmadığında ise bölge, grafiti sanatçılarının uğrak merkezi oldu.
Hatta söylentiye göre tünel, burada çarpıcı eserler bırakan önemli bir grafiti sanatçısı Chris Freedom (Özgürlük) Pape’ten alıyor. Özgürlük Tüneli, hâlâ çok sayıda kişinin ilgisini çekiyor.
Yedi gizli tünel daha var.
Farley-Morgan Posta Tüneli, McCarren Havuz Tünelleri, Doğu New York Yük Tüneli, Columbia Üniversitesi Buhar Tünelleri, Atlantic Avenue Tüneli, 1271 6. Cadde’deki Gizli Yolcu Salonu ve Goldwater Hastanesi gibi metro istasyonlarını oluşturan yedi farklı tünel bulunuyor.
Bu metro istasyonları, şehrin büyüleyici tarihinin bir parçası olmasının yanı sıra tünellerle ilgili hikâyeler de nesilde nesle aktarılıyor. Çoğu terk edilmiş durumda ancak burada yaşayan insanlar olduğu söyleniyor.
Özetleyecek olursak; New York’un yükselen gökdelenlerinin gölgesinde, ayakların altında gizlenen bir dünya var. Şehrin tarihî dokusunu taşıyan gizli tüneller ve yeraltı alanları, keşfedilmeyi bekleyen birer hazine gibi…