Takvimler 19 Eylül 1976’yı gösterdiğinde gece saat 23:00 sularında Karatepe’ye çarparak infilak eden Türk Hava Yolları’na ait Boeing 727 2F2 model uçak, Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşmiş en büyük uçak kazalarından biri olarak biliniyor. Bu kazada 8’i personel olmak üzere toplam 22 vatandaşımız ve 133 yabancı uyruklu olmak üzere 155 kişi yaşamını yitirmiştir.
TC-JBH4 kuyruk numaralı “Antalya” ismindeki bu Türk uçağının gerçekleştirdiği kaza, birçok insanın hafızasından silinemeyecek travmalara neden oldu. Yakıt kokusuna karışmış yanan insan eti kokusu kolay kolay da şahitlerin burnunun ucundan gidecek gibi değil.
Uçağın havada patlamasıyla Isparta’nın gece vakti birdenbire aydınlanması herhalde yalnızca filmlerde olabilecek bir şey gibi geliyor. Ama nedeninin hâlâ tam olarak bilinmediği uçak kazasında bu olay yaşandı.
Olayın en başına gidip görgü tanıklarının anlattıklarına bakılıra uçuş ekibinin müthiş bir hatası var.
Uçağın kaptanı Celal Topçuoğlu’dur. Korhan Akşit adında kulede çalışan bir görevli, o gece nöbeti olmasından dolayı havaalanında bulunuyor. Kaptan Topçuoğlu, kendisini Antalya’ya gitmeye davet ederek kokpite yönlendirirken, kokpitte davetsiz bir misafir olduğu anlaşılıyor. O da Yeşilköy Dış Hatlar’da görevli bir gümrük muayene memurudur. Gümrüklü yolcularda yığılma olduğundan dolayı kendisinin acil olarak Antalya’ya bu uçakla uçması gerektiğini söyler.
Uçağın kalkış müsaadesini veren Korhan Akşit, uçağa binmez. Olacaklardan habersiz kaptan ile son görüşmesi olmuştur o da.
Bir de uçağı Antalya’da teslim alacak görevsiz pas ekip vardı uçakta.
Ekipteki kaptanlar ve uçuş mühendisi, Kaptan Topçuoğlu’nun arkadaşlarıydı. Kaptan bir süre sonra idareyi ikinci kaptan Sacit Soğangöz’e bırakıp arkadaşlarının yanına, arka tarafa geçiyor. İşte ipin ucu da tam bu esnada kopuyor.
Yerel saat 23.11’i gösterdiğinde henüz kalkışın 26. dakikasında Kaptan Soğangöz, garip bir şekilde Antalya kule ile temasa geçerek pist ışıklarını gördüğünü rapor ediyor ve yaklaşma talebinde bulunuyor. Ama uçak hala Isparta semalarında.
Kulenin “nereye alçalıyorsunuz? Daha vaktiniz var, sizi radarda bile göremiyoruz!” demesine rağmen kaptan, izin olmadan alçalmaya devam ediyor.
Kulenin tüm uyarılarına rağmen kara kutu kayıtlarından anlaşılana göre kaptan, “size mi inanayım, gözüme mi?” diyerek uyarıları dikkate almıyor. Kendisinin ve yolcuların canını da hiçe sayarak Isparta’nın bulvarına doğru alçalmaya devam ederken erken alçalmayı fark eden Topçuoğlu, kokpite geçip hızla müdahale etmeye çalışıyor. Ancak ne yazık ki geç kalıyor. Çoktan kamyonların, arabaların olduğu yere iniş yapılmaya başlanmıştır bile.
Kaptan Topçuoğlu’nun acil tırmanışa geçip irtifa kazanmak için motorları yırtarcasına verdiği güç, uçağın yolcu, kargo ve yakıt yükünün tamamen dolu olmasından kaynaklı işe yaramamış ve uçak, girdiği vadinin sağ yamacına, sağ kanadından çarparak şiddetle fırlamış, Karatepe olarak bilinen dağa çarparak parçalanmıştır.
Karanlık deniz ve Isparta’nın hemen arkasında başlayan karanlık dağ yapısı, muhtemelen kaptanı yanılgıya sürüklemiş olmalıdır.
İnsan cesetleri, ağaçlardan sarkan bavullar tanıkların gözlerinin önünden gitmeyecek bir manzara bırakmıştı. Isparta’ya düşen bu uçağın içindeki yolcuların bedenleri dört bir yana savrulmuş şekildeydi. Cesetlerin teşhis edilemeyenleri, Isparta Asri Mezarlık’ta bir anıt mezara defnedildi.
Diğer insanlar da kaza alanında bulundukları yerlere gömülmüşler. Muhtemelen en az 110-120 kişinin beden parçaları bu alanda gömülü. Dolayısıyla orası yalnızca bir kaza alanı değil, kazada hayatını haybeden kişilerin parçalanmış bedenlerinin de gömülü olduğu bir mezardır.
Türkiye, bu denli korkunç uçak kazalarına birçok kez şahit olmuştur. Çoğunun da uçuş ekibinin sorumsuzluğundan kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu derece hassas bir mesleği icra ederken yalnızca kendi canını değil, yüzlerce can da taşıdığını bilerek hareket etmek son derece hassas bir konu. Tekrarının yaşanmaması dileğiyle.