Düşünün bir kere, sabah kahvenizin yanında o tatlı çikolata parçası ya da akşamüstü yorgunluğunuza eşlik eden sıcak bir kakao… Bu küçük ama hayatımızın vazgeçilmez lezzetleri, bir gün ansızın hayatımızdan çıkıp gidebilir mi? İşte bu sorunun cevabını yanıtlıyoruz.
Dünyanın çikolata ihtiyacını Fildişi Sahili ve Gana, %70’lik bir oranla sırtlıyor. Ancak Gana’da kakao şiş sürgün virüsü, yaklaşık 6 yılı aşkın bir süredir ağaçları sarmış vaziyette. Üstelik virüsün henüz herhangi tedavisi de bulunmuyor.
Tabii bu durumun olası önlemlerini almak pek de kolay değil çünkü kakao ağacını yeniden diktiğiniz takdirde yaklaşık 4 yıl meyvesini beklemeniz gerek. Kakao ağaçlarını yetiştiren, toplayan ve dünyaya üretimini sağlayan kişilerin de işsiz kalması bu durumun cabası.
İlk olarak kakao ağaçlarının hangi tür ortamlarda ve nasıl yetiştiğine bir göz atalım.
Evimizden eksik olmayan çikolata, özel işlemlerden geçerek soframıza geliyor. Son derece özel koşullarda yetişen kakao ağaçları, öyle bahçenize ekip büyütebileceğiniz bir ağaç türü değil çünkü nemli ve yüksek yağışlı yerler onlar için en ideal olan bölgeler.
Bu ağaçların tehlikede olduğu şey sadece virüs de değil, aynı zamanda artan sıcaklıklar bölgenin ekolojisini ciddi anlamda bozabilir.
Virüs kapmış bir kakao ağacı.
Tek sorunun bu olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, bölgedeki düzenlenmemiş madencilik sektörü; ormansızlaşmaya, toprak bozulmasına ve su kirliliğine de neden oluyor. Uzmanların dediğine göre bir çikolata alabilmek için fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalabiliriz.
“Tamam ya yemeyelim gitsin, zaten çikolata bağımlısı biri değilim.” diye düşünüyor olabilirsiniz fakat göz ardı ettiğiniz bir şey var: Bölgedeki kakao çiftçilerinin birçoğu, geçimini komik rakamlar üzerinden kazanmak zorunda.
Bilim insanlarına göre kakao bitkilerinin nesli, büyük olasılıkla 2050 yılına kadar tükenecek.
IPCC (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli) tarafından yapılan araştırma, bu ülkeler için ortalama sıcaklığın 2050 yılına kadar önemli ölçüde artacağını ortaya koymuş.
Kakao ağaçlarının kaç derece sıcaklıkta yetiştiğini bilmeyenler için normal gelebilir ancak 20 ila 38 derece sıcaklığa ihtiyaçları var desek anlaşılır diye düşünüyoruz.
Hemen üzülmeyin, hâlâ bir umut var çünkü California Berkeley Üniversitesindeki bilim insanlarının kakao bitkilerinin DNA’sını değiştirmek için CRISPR teknolojisini (gen değiştirme aracı) kullandıklarını bildirmiş.
Eğer bitkileri daha yüksek sıcaklık ve daha düşük neme dayanacak şekilde modifiye edebilirlerse gelecek nesiller hepimizin sevdiği çikolatanın tadını çıkarabilir.
Peki ya çalışma şartları nasıl? Yüksek ücretler aldıklarını düşünüyorsanız fena hâlde yanılıyorsunuz demektir.
Kakao ilk olarak Batı Afrika’ya, emeğin ucuz veya ücretsiz olduğu yerlerde yetiştirmek isteyen Avrupalı çikolata şirketleri tarafından getirilmiş. Bu sömürge mirası, bugün çikolata endüstrisinde varlığını hâlâ sürdürmekte.
Çikolata endüstrisi yıllar içinde büyüdükçe ucuz kakaoya olan talep de doğal olarak arttı. Ancak çoğu kakao çiftçisi günde 1 dolardan daha az kazanmakta, yani yoksulluk sınırının çok ama çok altında bir geçimle hayatlarını idame ettiriyorlar.
Fiyatları rekabetçi tutmak için genellikle çocuk işçi kullanımına başvuruluyor.
Batı Afrika’daki çocukların ağır yoksulluk şartları altında yaşamadığını bilmeyen var mı? Bu durum yüzünden birçoğu, ailelerini geçindirmek için genç yaşta çalışmaya başlıyor.
Bazı çocuklar işe ihtiyaçları olduğu ve insan tacirleri onlara bu işin iyi para kazandırdığını söylediği için kakao çiftliklerine gitse de diğer çocuklar, kendi akrabaları tarafından insan tacirlerine veya çiftlik sahiplerine satılıyor.
İnsan tacirlerinin yarattığı bu durumun vahametini anlamanız adına şöyle bir örnek verebiliriz: İnsan tacirleri genellikle küçük çocukları, dünyanın en yoksul ülkelerinden ikisi olan Burkina Faso ve Mali gibi komşu Afrika ülkelerindeki küçük köylerden kaçırmakta.
Burkina Faso’daki bir köyde, köydeki neredeyse her annenin kakao çiftliklerine kaçırılmış bir çocuğu var. Kaçırılan çocuklara ne mi oluyor? Çocuklar, kakao çiftçilerine satıyor.
Kakao çiftliklerinde çalışan çocukların çoğu 12 ila 16 yaş arasında ancak muhabirler 5 yaşına kadar küçük çocuklara da rastlamış.
Kakao çiftliklerindeki çocuk işçilerin 14 saat boyunca çalıştığını söylesek peki? Bazı çocuklar pala kullanarak fasulye kabuklarını kesmek için kakao ağaçlarına tırmanmakta.
Çocuklar ağaçlardan fasulye kabuklarını kestikten sonra kabukları dolu hâlde 100 kilodan daha ağır olan çuvallara doldurup ormanda taşıyorlar.
Eski bir köleleştirilmiş kakao işçisi olan Aly Diabate, “Bazı çuvallar benden daha uzundu. Çantayı kafama geçirmek için iki kişi gerekiyordu. Acele etmediğinizde de dayak yiyordunuz.“ diyor.
Sonuç olarak kakaoyu kaybetme ihtimali, belki de bize doğayla olan ilişkimizi yeniden değerlendirme ve çocukları koruma konusunda daha bilinçli adımlar atmamız gerektiğini hatırlatıyor.