Bazen bir kırmızı ışıkta beklemek neredeyse saatlerdir oradaymışız hissiyatı verebiliyor. Özellikle yorucu günün ardından sürekli trafik levhalarına takılmak, bazen “Keşke hiç olmasalardı.” dedirtiyor. Sahiden, bir gün aniden hepsi kaldırılsa ne olurdu sizce?
Bir şehrin sokaklarında her adımda karşınıza çıkan trafik ışıkları, yol işaretleri ve kaldırımlar… Türkiye’de neredeyse her sokak tam da tarif ettiğimiz gibi.
Peki, ya bu kısıtlamaların hiçbiri olmasaydı? İlk bakışta bu fikir belki de kaos ve kargaşa ile eş değer gibi görünebilir ancak sizleri şaşırtacak bir cevabımız var.
İki farklı kavşağa göz atalım: Biri trafik işaretleri, ışıklar ve sınırlarla dolu; diğeri ise işaret ve belirgin kurallardan tamamen yoksun. Hangisi daha güvenli gibi duruyor?
Avrupa’nın çeşitli şehirleri, her türlü taşıtın ve yayanın bir arada serbestçe dolaştığı bu tür sokakları test etmeye başladı. İlk bakışta bu durum, âdeta bir felaketin habercisi gibi görünebilir.
Şaşırtıcı bir şekilde tüm o işaretlerden ve bariyerlerden kurtulmak sokaklarımızı daha güvenli kılabilir. Nasıl mı? Bunu anlamak için Google Street View’da bu dönüşümü yaşamış bir kasabaya, yani İngiltere’nin Poynton bölgesine bakacağız.
Poynton, İngiltere
Poynton, 2011’deki karmaşık trafik işareti ve ışık yığınlarından, 2015’te tüm bu altyapının yok edildiği bir duruma geçiş yapmış. Trafik ışıkları, yol işaretleri, kaldırımlar hepsi silinmiş ve ortaya çıkan bu yeni düzen, Britanya sokaklarına yepyeni bir soluk getirmiş.
Peki bu sistem nasıl işliyor?
Ayrımların kalkması, herkesi normalden biraz daha dikkatli yapıyor ve bu sayede araçlar genelde yavaşlıyor. Poynton’daki deneyde, trafik ışıklarının kalkması sayesinde insanlar ve araçlar daha çok etkileşim kurmuş.
Bu sayede geçiş süreleri kısalmış ve sürücüler üzerinde yavaşlatıcı bir psikolojik etki yaratması sayesinde arabalar doğal olarak yavaşlama eğiliminde olmuş.
Ancak bu durum, her zaman istendiği gibi çalışmayabiliyor. Örneğin Ashford’daki Elwick Meydanı’nda yapılan bir gözlem, yayaların hâlâ eski alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı kaldığını ortaya koymuş.
Bu yeni düzenlemeler stres yaratabilir ve bazıları için güvensiz hissettirebilir. Ancak 1900’lerin başına dönüp bakarsak sokaklarda araçların, bisikletlilerin ve yayaların serbestçe dolaştığı bir dönemi görebiliriz. O zamanlar hız sınırları nedeniyle bu kadar ayrıma ihtiyaç duyulmuyordu.
Peki gerçekten daha güvenli olabilir mi?
Bu sorunun cevabını Türkiye’nin tek trafik levhasız şehri Sinop üzerinden verelim. Tabii şehre 21 yıl sonra trafik ışığı getirildi ancak cevap zaten tam olarak burada yatıyor.
Bahsettiğimiz bu düzenleme, kendine has düzeni ve toplumu sayesinde Avrupa şehirlerinde iş görebilir ancak konu Türkiye olunca pek de aynı şeyi söyleyemeyiz.
Sinop’ta son zamanlarda kavşaklarda ciddi kazaların yaşanması, Karayolları Genel Müdürlüğünün kavşağa tam 20 adet trafik ışığı eklemesine neden olmuş.
Bazı trafik ışıklarının kaldırılmasının ardından yaşanan trajik olaylar ve engelli bireylerin güvenliği konusunda süregelen endişeler, bu tasarımların her durumda işe yaramadığını gösteriyor.
Hatta bir noktada bu tür tasarımların geçici olarak durdurulması için çağrılar yapılmış. Ancak engelli bireyler için düşünülmüş tasarımlar, bu alanların herkes için çalışabileceğini gösteriyor.
Sonuç olarak etkileyici olabilir ancak başarılı bir uygulama için toplumun geniş bir kesiminin ihtiyaçlarını düşünen araştırmalara ihtiyaç var.
Bu deneyimler, şehir yaşamını yeniden düşünmemiz için bize ilham veriyor fakat her yenilik kendi içinde bir dizi zorluğu da beraberinde getiriyor.