Zaman dilimlerinin standart hâle gelmesinden önce şehirler arası yolculuklar, ciddi bir zamanlama karmaşası yaratıyordu.
Trenle seyahat ederken gideceğiniz şehrin, iki dakika geride olduğunu hesaplamak zorunda olduğunuzu düşünün.
Neyse ki bu kaosu sona erdiren bir kahraman vardı…
Her şey, tren kaçırma olayıyla başladı.
19. yüzyılda şehirler arasındaki zaman farkları, güneşin konumuna göre belirlenirdi. Bu durum, tren yolculukları yaygınlaşmadan önce büyük bir sorun değildi.
Ancak trenlerin devreye girmesiyle birlikte zaman farkları, seyahatleri ve tren tarifelerini düzenlemede büyük engel hâline geldi.
Kanadalı mühendis Sandford Fleming, 1872’de Kanada’nın doğusundan batısına uzanan bir demiryolu hattının baş mühendisi olarak atandı.
Ancak onun asıl büyük buluşu, İrlanda’da bir treni kaçırmasının ardından ortaya çıktı. Bu olay, Fleming’i zamanın standartlaştırılması gerektiği fikrine yöneltti.
Fleming, Royal Canadian Institute’a standart zaman sistemi önerisini sundu.
8 Kasım 1883’te Kuzey Amerika’daki demiryolları, saat dilimi sistemini uygulamaya koydu.
Fleming’in bu konudaki en büyük başarısı; 1884’te Washington’da düzenlenen Uluslararası Baş Meridyen Konferansı’nda, 27 ulusun temsilcilerini bir araya getirerek uluslararası standart zamanın kabul edilmesini sağlamasıydı.
Fleming, dünyayı boylam esasına göre 24 birime bölmeyi önerdi. Her bir dilim 15 derece boylam ölçüyordu ve doğuya doğru her saat için bir saat eklenirken batıya doğru her saat için bir saat çıkarılıyordu.
1929 yılına gelindiğinde, dünyanın dört bir yanındaki ülkeler standart zaman sistemini benimsemişti.