Halk arasında hepimizin kullandığı bir terim var: Geyik muhabbeti. Genelde bunu, boş ve eğlenceli muhabbetler için kullanıyoruz. Ancak yıllar önce anlamı, bakın öyle miymiş?
Bu sözün tarihi Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. Üstelik sözün sahibi, literatürümüze başka bir söz daha ekledi: “Ne şehittir ne gazi, hiç uğruna gitti Niyazi!”
Geyik muhabbetinin de baş kahramanı tahmin edeceğiniz üzere Niyazi. Peki bu Niyazi ne yapmış ola ki?
Resneli Niyazi olarak bilinen Niyazi Bey, Makedonya’nın Resne kasabasında dünyaya geldi.
İyi bir eğitim alarak, başarılı bir asker olan Niyazi Bey, bölgesindeki komitecilere âdeta nefes bile aldırmıyordu. Üstelik 1906’da hepimizin bildiği, daha sonradan İttihat ve Terakki olacak “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti”ne Resneli Niyazi de kaydoldu. Üstelik dağa çıkan ve hürriyet şiarıyla hareket eden Niyazi Bey, “Hürriyet Kahramanı” olarak anılacaktı.
Tam bu dönemde İkinci Meşrutiyet ilanı ile dağdan inen Niyazi Bey, bu meşhur “geyik” muhabbetine de adını verecek bir geyik çetesiyle karşılaştı. Manastır’a inerken geyiklere âdeta yol göstermişti. Bu geyik, hürriyetin de bir sembolü oldu onlar için.
Geyikle fotoğraf çekilerek propaganda amacıyla dağıttı.
Herkesçe bilinen meşhur geyikli fotoğrafın olayı da böyle başlamıştı. Hürriyet ile özdeşleştirdiği geyiğiyle fotoğraf çekilen Niyazi Bey, Enver Bey, ortada ise padişah II. Abdülhamit vardı. Geyik, o kadar ilgi çeker ki herkes akın akın geyiği görmeye geliyordu.
O sene doğan erkek çocuklarına “Niyazi” ve “Enver” isimleri verilirken, kız çocuklarına da geyik anlamına gelen “Meral” ismi verildi. Böylece ortada dolaşan “geyik muhabbeti” bu şekilde doğmuş oldu. Bugün ise anlamından çok farklı kullanılıyor.
Edebiyatımıza kazandırdığı ünlü deyimlerden biri olan “Ne şehittir ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi” ifadesi de onun trajik sonunu anlatıyor.
Meşrutiyet’in ilanının ardından İstanbul’a gelen ve İttihat ve Terakki’nin politikalarını kabul etmeyen Resneli Niyazi Bey, siyasetten çekilerek memleketine dönmeyi tercih etmişti. Ancak 29 Nisan 1913’te, Arnavutluk’un Avlonya limanına gelen sekiz kişilik bir grup, Resneli’yi İstanbul’a davet etmek için gelmişti.
Bu kişilerden biri, kendisini Resneli’nin koruması olarak tanıtmış ve limanda birkaç el ateş ederek Niyazi Bey’i öldürmüştü. Ölümünün sebepleri ve arka planı karanlıkta kalan bu olay sonucunda, “Ne şehittir ne de gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyimi, hafızamıza kazınmış oldu.