Orta Çağ binbir türlü zorlukla mücadele edilen, nefes alması bile oldukça zor bir dönemdir. Öyle ki bir diğer ismi “Karanlık Çağ”dır. Peki bu dönemi böylesine zorlu kılan nedir?
Orta Çağ insanları için hayatta kalmak, büyük bir mücadele gerektiriyordu. Onlar için her yeni gün, çeşitli tehlike ve zorluklarla savaşmayı gerektiriyordu.
Gelin, Orta Çağ döneminde insan hayatını tehdit eden şeylere bakalım.
Veba, Orta Çağ döneminde insanlığı en fazla tehdit eden hastalıklardan biriydi.
Bu rahatsızlığa, Yersinia Pestis ismi verilen bir bakteri sebep oluyordu ve Kara Ölüm olarak da bilinen bu hastalık genellikle fare ve pireler tarafından taşınırdı. Bakteri insan vücuduna girdiğinde kısa süre içinde lenflere tutunurdu.
Hastalığa yakalananların vücudunda koyu lekeler çıkıyor, kusma ve ateş eksik olmuyordu. Oldukça bulaşıcı olan bu hastalık, türüne göre hava veya temas yoluyla bulaşabilirdi. Bu hastalığa yakalanan birinin ölme ihtimali ise %80’di.
Kıtlık, bu Karanlık Çağ’ın en büyük problemlerinden biriydi.
Genel itibarıyla mevcut olan kötü hava koşulları, çoğu zaman hasadın da yetersiz kalmasına sebep oluyordu. Bu sebeple insanlar kalitesiz mısır, buğday ve ağaç kabuğu ile beslenmeye çalışıyordu.
Yetersiz beslenen insanlar, doğal olarak çeşitli hastalıklara daha savunmasız kalıyordu. Bu rahatsızlıklar arasında; tifo, grip, dizanteri, çiçek ve tüberküloz vardı. Kıtlık eğer uzun yıllar devam ederse kitlesel ölümler ve yamyamlık kaçınılmaz hâle geliyordu.
Orta Çağ’da bir yerden bir yere gitmek, hiç de kolay değildi.
Bu dönemde yaşayan insanlar, seyahat ederken bazı tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlardı. Seyahat sırasında genelde açık havada uyumak zorunda kalırlardı. Kış aylarında yolculuğa çıkanlar ise donma tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı.
Büyük gruplar hâlinde yolculuk yapmak çok daha güvenliydi. Çünkü insanlar, 1 ya da 2 kişilik yolculuklarda çoğunlukla soyuluyor, dövülüyor hatta öldürülüyordu.
Ayrıca deniz yoluyla seyahat etmek karadan daha hızlı olsa da önemli riskler içeriyordu. Orta Çağ’ın ahşaptan yapılan gemileri, küçük fırtınalara bile dayanamıyordu.
Bu dönemde doğum yapmak, şimdiki kadar kolay değildi.
Hem anne hem de bebek için büyük riskler taşıyordu. Eğitimli doktor sayısının az olması sebebiyle doğumları, ebeler veya aile üyeleri yaptırıyordu. Ebelerin geneli eğitimsizdi fakat yıllarca doğuma girdikleri düşünülüyor ve tecrübelerine bel bağlanıyordu.
Doğumlar genellikle ev ortamında yapıldığı için yeterli ekipman yoktu. Bununla birlikte gerekli hijyen de sağlanamıyordu. Bu sebeple kadınların doğum sırasında enfeksiyon kapması çok sık görülen bir durumdu. Haliyle bebekler de bu durumdan etkileniyordu.
Karanlık Çağ’da yaşayan 7 yaş altı çocukların yaklaşık %30’u, hayatını kaybediyordu.
Çünkü çocuklar, yetersiz beslenme sebebiyle hastalıklara karşı savunmasız kalıyordu. Çocukların ölüm nedenleri arasında; veba, boğmaca, kızamık, çiçek, tüberküloz ve çeşitli bağırsak ve mide rahatsızlıkları bulunuyordu.
Ayrıca zengin ya da aristokrat bir ailenin çoğu olmak da uzun bir yaşamı garanti etmiyordu. 1330 ile 1500 yılları arasında İngiltere’deki aristokrat çocukların üçte biri hayatını kaybetmişti.
Orta Çağ döneminde şiddet ve sapkınlık bir türlü engellenemiyordu.
Bu dönemde toplumun en üst kademesinden en alt kademesine kadar insanların çoğu günlük hayatlarında şiddete maruz kalırdı. Meyhanelerdeki ve sokaklardaki kavgalar oldukça normal karşılanırdı.
Ek olarak düşünce özgürlüğü diye bir şey yoktu. Hristiyan öğretilerine aykırı olan dini fikirler, sapkınlıkla eş değer kabul edilirdi. Özellikle Avrupa’da yaşayan Müslümanlar ve Yahudiler, kitlesek olarak katlediliyordu.
Avcılık, Orta Çağ eğlencelerindendi.
Avcılık epey riskli bir eğlence olsa da epey tercih edilirdi. Avcılar atlarından düşebilir, okla yaralanabilir ve domuzlar tarafından parçalanabilirdi. Hatta bu riskler sadece halk için değil soylular içinde geçerliydi.
Avlanma esnasında hayatını kaybeden pek çok imparator ve kral vardı. Örneğin Bizans imparatoru Basileios, bir geyik boynuzuna takılarak metrelerce sürüklenmiş ve hayatını kaybetmişti.
Karanlık Çağ’da yaşayan insanların çoğu, ani ölümle karşı karşıya kalırdı.
Bu dönemde ortalama yaşam süresi erkek için 24, kadınlar için ise 33 yıldı. Ölüm sebepleri ise değişkenlik gösterirdi. Veba, kıtlık, enfeksiyon, tüberküloz ve şiddet en yaygın risklerdendi.
Orta Çağ insanı için ani ölüm, ölümlerin en kötüsüydü. Çünkü hasta bir insana günahlarının affedilmesi için son kez bir ayin yapılırdı. Bu ayin yapılmadan ölen kişinin öbür dünyada huzuru bulamayacağı düşünülürdü.
Bu dönemde yaşamadığımız için oldukça şanslıyız öyle değil mi?