Yalnızca biz Türkler için değil, dünya için de büyük bir önemi olan Çanakkale zaferi sayesinde Birinci Dünya Savaşı’nın bütün dengeleri değişmiş ve Avrupalı devletler Osmanlı İmparatorluğu’nun kolay lokma olmadığını anlamışlardır. 18 Mart 1915 günü yaşanan Çanakkale zaferinin tarihi hikayesine gelin yakından bakalım.
1914 – 1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı, tarihin gördüğü en kanlı olaylardan bazılarının yaşanmasına neden olmuştur. Onlarca ülkenin birbirine girdiği bu savaşta Osmanlı İmparatorluğu da vardı. İtilaf Devletleri’nin kolayca geçerek savaşı kazanacaklarını düşündükleri bir muhabere Çanakkale Boğazı’nda yaşandı ancak bilmiyorlardı ki Çanakkale geçilmezdi.
18 Mart 1915 günü yaşanan Çanakkale zaferi ile birlikte hem ülkemizin hem de dünyanın kaderi değişti. O dönem bir Kurmay Albay olan Mustafa Kemal bir kahramana dönüştü ve kurtuluş mücadelemizin de temelleri atıldı. Sayısız şehidimizin kanıyla sulansa bile o topraklar son kurşuna kadar korundu. Gelin Çanakkale zaferinin tarihi hikayesine yakından bakalım ve bugüne kadar süren izlerini görelim.
Dünya patlamaya hazır bir barut fıçısı gibiydi:
18. yüzyılda başlayan Sanayi Devrimi ile birlikte Avrupalı devletlerin hammadde ihtiyacı hiç olmadığı kadar artmıştı ve aralarında büyük bir rekabet vardı. Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Rusya arasında yaşanan çekişmeli ticari yarış kısa sürede önce siyasi, daha sonra da askeri bir çatışmaya döndü.
28 Haziran 1914 günü bir Sırp milliyetçisi tarafından Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı Franz Ferdinand’ın öldürülmesi ile birlikte ipler koptu. Ülkeler arasında art arda önce seferberlikler, daha sonra da savaşlar ilan edildi. Dünya İtilaf Devletleri ve İttifak Devletleri arasında ikiye bölünmüştü. Hedef ise yüzlerce yıldır değişmemişti, Türkiye toprakları.
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na giriyor:
Uzun zamandır gerileme dönemin olan Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk aylarında savaş dışı ilan edilmişti. Fakat Avrupa’nın içinde yüzlerce yılın kini vardı. Rusya sıcak denizlere inmek, Birleşik Krallık Hindistan yolunu güvence altına almak ve Orta Doğu’daki petrollere ulaşmak isterken; Fransa Lübnan ve çevresini, İtalya ise Antakya’yı istiyordu. Yani tam anlamıyla topraklarımıza göz dikilmişti.
Osmanlı İmparatorluğu, 20. yüzyılların ilk yıllarında Birleşik Krallık’la yakınlaşmaya başlamıştı. Hatta aramızda pek çok önemli anlaşma bile imzalandı. Balkan Savaşı sonrası İttihat Terakki grubunun iktidara gelmesi ile birlikte bu sefer Almanya ile bir yakınlaşma başladı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte bu yakınlık gözle görülür bir şekilde arttı.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Sırbistan’a savaş ilanından bir gün önce Almanya ile birlikte Rusya’ya karşı bir savunma antlaşması yapacaktık ancak Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan etmesi ile birlikte bu antlaşma bir ittifaka dönüştü. Ülkede seferberlik ilan edildi ancak bu antlaşma gizli tutuldu ve bir tarafsızlık ilan ettik. Elbette bu durum çok uzun sürmedi.
Goeben ve Breslau harekatı ile Çanakkale Savaşı başlıyor:
Savaş hazırlıkları henüz tamamlandığı için Enver Paşa Osmanlı’nın fiilen savaşa girmesini geciktiriyordu. Ancak Almanlar sıkışmış durumdaydı. İngilizlerin ablukasında olan Goeben ve Breslau gemileri kaçarak Çanakkale Boğazı’na geldiler. Elbette peşlerinden de İngilizler. Uluslararası antlaşmalar gereği bu iki geminin boğazdan çıkması gerekiyordu ancak ittifak vardı. Bu nedenle Goeben gemisi Yavuz, Breslau ise Midilli adlarını alarak Osmanlı bayrağı çektiler.
Aslında Osmanlı bir tür oldu bittiyle fiilen Birinci Dünya Savaşı’na katılmış oldu. Fransız ve İngiliz gemileri ile denizaltılardan oluşan büyük bir filo Çanakkale Boğazı’nı ablukaya aldı. Çanakkale Boğazı İtilaf Devletleri için son derece önemliydi çünkü burası hem İstanbul’u yani başkenti işgal etmek için ilk adımdı hem de müttefikleri olan Rusya’ya yardım gönderebilecekleri tek deniz yoluydu. Çok geçmeden deniz harekatı başladı.
Winston Churchill’in talimatıyla deniz saldırısı başladı:
Çanakkale üzerinden bir deniz harekatı yapılmasına 28 Ocak 1915 günü karar verildi. Bu kararın en büyük destekçisi daha sonra uzun yıllar İngiltere başbakanlığı da yapacak olan Winston Churchill’di. Harekat 19 Şubat 1915 günü başladı. Yüzlerce top, binlerce mermi attı. Fakat Türkler o kesin bir çizgi çizmişlerdi ki bir adım bile ileri gidemediler. Bu süreçte Nusret Mayın Gemisi personeli bir kahramanlık destanı yazmıştır.
En güçlü saldırı ve Çanakkale zaferi 18 Mart 1915 günü yaşandı:
Deniz harekatı ile hedeflerine ulaşamayacaklarını anlayan İtilaf Devletleri plan değiştirdi. Çünkü Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı giriş tabyalarının geri hatta çekmişti. 18 Mart 1915 günü tarihin gördüğü en büyük saldırılardan bir tanesi yaşandı. Fakat hepimizin bildiği gibi Seyit Onbaşı, İngilizlere hiç beklemedikleri bir sürpriz yaparak 215 kiloluk bir mermiyi tek başına ateşledi ve HMS Ocean gemisini devre dışı bıraktı.
18 Mart 1915 gününün Çanakkale zaferi olarak anılmasının nedeni, İtilaf Devletleri donanmasının büyük bir kayıp yaşaması ve deniz harekatından vazgeçmesi olmuştur. Ancak o günden sonra da saldırılar devam etmiş ve kara savaşları başlamıştı.
Bir şafak vakti kara harekatı başladı:
25 Nisan 1915 günü İngiliz, Fransız ve Anzak kuvvetleri deniz yoluyla geçemedikleri Çanakkale’den kara yoluyla geçmek için şafak vakti harekete geçtiler. Gelibolu Yarımadası’ndaki Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinden karaya çıkmayı denediler. Ancak karşılarındaki Türk savunması onlara geçit vermedi.
6 Ağustos 195 günü Suvla Koyu’ndan karaya çıkmaya çalışan düşman, karşısında Kurmay Albay Mustafa Kemal ve askerlerini buldu. O gün Birinci Anafartalar Muharebesi yaşandı. Ertesi gün Kocaçimentepe-Conk Bayırı’nda İkinci Anafartalar Muharebesi yaşandı ve İngilizler ile Anzak kuvvetleri bir adım dahi ileri gidemediler. En sonunda 1915 yılının Aralık ayında İngilizler, Fransızlar ve Anzaklar tıpış tıpış ülkelerine döndüler.
Çanakkale zaferinin önemi ve anlamı nedir?
Çanakkale savaşı ve sonrasında kazanılan zafer aslında birkaç aylık kısa bir süreçtir. Yüz binlerce şehit verdiğimiz bu zafer sayesinde bugün yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti kuruldu diyebiliriz çünkü o zaman kahraman askerlerimiz canları pahasına savaşıp da Çanakkale geçilmez diye göğüslerini siper etmeselerdi İstanbul kaybedilecek ve Kurtuluş Savaşı başlamadan bitmiş olacaktı.
Çanakkale zaferi ay ay değil gün gün hatta saat saat incelenerek askeri okullarda ders olarak öğretilen bir savaştır. 57. alay gibi kahraman birlikler, Seyit Onbaşı gibi insan üstü başarılar sergileyen askerler ve Mustafa Kemal gibi kahramanlar burada ortaya çıkmıştır. Galatasaray, Konya ve İzmir liseleri o sene hiç mezun verememiş, boylarından büyük silahlarıyla çocuklar cepheye gitmiştir.
Bu açıdan baktığımız zaman Çanakkale zaferi aslında Türk milletinin azim ve kararlığını, yüzyılardır süren geri kalmışlığa dur deyişini gösterir. Sonrasında bilfiil işgal edilen topraklarımızda kurtuluş mücadelesinin ilk kıvılcımı burada atılmıştır. Türkler, dünyanın kaderini tayin ettiklerini bir kez daha yedi düvele duyurmuşlardır.