Nadide ustalardan biri olan Mimar Sinan’ın kendi türbesini bir pergel gibi tasarladığını, hatta sarığında bile bir pergelle gezdiğini biliyor muydunuz?
Ülkemizin tarihinde Ali Kuşçu, Osman Hamdi Bey, Piri Reis, Farabi, Akşemseddin Cahit Arf, Kerim Erim gibi pek çok önemli bilim insanı var ve hepsi de dünya bilim literatürüne büyük katkı sağlamış insanlar. Hepsiyle ne kadar gurur duysak azdır.
Tabii ki hepsinin adını ve neler yaptıklarını bilmeliyiz ancak aralarından bir tanesi, herkes tarafından tanınıyor ve çok seviliyor: Mimar Sinan. Mimar Sinan’ın onca zelzeleden tek bir çatlak bile oluşmadan günümüze kadar gelmiş ihtişamlı yapılarını hayranlıkla izliyoruz.
Sinan’ın, mesleği gereği pergeller ile pek haşır neşir olduğunu tahmin etmek zor değildir
Her geleneksel mimar gibi Sinan da pergel ile çalışıyordu. Kendisinin yaptığı yapılarda ve hatta bazı söylemlerinde bile sık sık pergel vurgusu bulunuyor. Örneğin Tezkiretü’l-Bünyan adlı kitapta mimarlıktaki ustalığını nasıl geliştirdiğini şu sözlerle anlatır kendisi:
“Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak, merkez ve çevreyi gözlemledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek görgümü arttırmak için diyarlar gezmeye istek duydum.”
Kendisinin en ihtişamlı eserlerinden biri olan Süleymaniye Camii’nin bir bölümünün aslında bir pergel şekilde tasarlandığını öğrenince şok olabilirsiniz:
Mimar Sinan’ın birçok depreme karşı sütunları bile çatlamayan muhteşem eseri Süleymaniye Camii’nde de bir pergel motifi görüyoruz. Sinan, Süleymaniye’de bulunan kendi türbesini, iki tarafından sokak geçen bir V şeklinde tasarlamış ve pergel gibi inşa ettirmiş.
Evet, Mimar Sinan’ın mezarı da bir pergel şeklinde:
(Soldaki fotoğraf, Mimar Sinan’ın Süleymaniye’deki türbesinin Miniatürk açık hava müzesinde bulunan küçük ölçekli bir tasviridir.)
Mimar Sinan’ın tek gerçek tasvirinde, taktığı sarığa bir pergel iliştirdiği görülür:
Bu tasvir uzun süredir tedavülde mevcut tabii ki ancak insanlar Sinan’ın sarığındaki o siyah iki çizginin bir tür mücevher olduğunu düşünüyorlardı. Daha sonra dikkatli incelendiğinde bunun aslında bir pergel olduğu ortaya çıktı.
Murat Bardakçı’nın ortaya çıkardığı bu tasvirden önce o güne kadar gördüğümüz tüm Mimar Sinan tasvirleri, hayali birer tasvirdi ve Sinan öldükten yıllar sonra yapılmıştı. Bardakçı’nın ortaya çıkardığı bu tasvir, Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul’a gelen ve İstanbul Panoraması’nı çizen Melchior Lorck tarafından yapılmış.
Hatta Mimar Sinan’ın pergellerinden biri, Askeri Müze Koleksiyonu’nda bulunuyor
Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı envanterinde üzerinde ‘Mimar Sinan’a aittir’ tanımı bulunan bir pergel bulunuyor. Bu tanımın doğruluğu araştırılmış ve doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Bu envanterdeki pergel, gerçekten de Mimar Sinan’a aittir.
Bu tarz pergellere Kaliper Pergel denir. Kaliper pergeller, çap ölçmek için kullanılır ve mimarlardan ziyade mühendisler tarafından kullanılır. Ancak Mimar Sinan’ın ‘Mimar’ sıfatına sahip olması, onu tamamen tanımlamıyor. Kendisine bir mühendis de demek mümkündür.
Tabii ki Mimar Sinan’a ait olan bu pergelin Askeri Müze’den ziyade Topkapı gibi daha kamuya açık ve herkesin ulaşabileceği bir yerde olması daha iyi olabilirdi. Hatta belki de Süleymaniye’deki türbesinde bile olabilirdi.
Mimar Sinan’ın pergellere olan bu ilgisini muhteşem yollarla bizlere anlattığını görüyoruz. Kim bilir, belki de daha açığa çıkmayan buna benzer daha çok pergel detayı vardır…