Şimdiye kadar gördüğümüz ve hayrete düştüğümüz birçok moda trendi oldu. Örneğin Lady Gaga’nın gerçek hayvan etinden yapılan elbisesi veya Miley Cyrus’ın bebek beziyle sahneye çıkması gibi. Bunlar bir moda akımı olarak devam etmemiş olabilir fakat ilginç emsaller arasında yerlerini aldılar. Geçmiş dönemlerden de örneklendirebileceğimiz, bu tarzda pek çok tuhaf trend bulunuyor.
Moda tarihi, zamanla gelen ve giden trendlerle dolu. Çok da uzağa gitmemize gerek yok; günümüzde, yaş almış insanlar, gençlerin yırtık pantolon giymelerine bile şaşkınlık içinde bakıyor. Kim bilir, modanın gelip geçiciliği nedeniyle belki ileride başkalarına da çok garip gelecek.
Birazdan sıralayacağımız trendler ise dönemlerinde garipsenmeyen fakat şimdi dönüp baktığımızda hayrete düşeceğimiz özellikler barındırıyor. Siyah dişler mi dersiniz, canlı hayvanlardan yapılan aksesuarlar mı, kağıttan elbiseler mi…
Chopine ayakkabılar; ilk olarak, Venedik’teki kadınlar tarafından çamura basıp eteklerini kirletmemelerine yardımcı olmak için giyiliyordu fakat kısa sürede bir statü sembolü haline geldiler.
Ayakkabı ne kadar yüksekse sosyal sınıf da o kadar yüksek demekti. Üstelik az bir süre de giyilmediler. 15., 16. ve 17. yüzyıllar boyunca kadınlar tarafından tercih edildiler. Kendilerini yaklaşık 50 cm uzatan bu ayakkabıları giydiklerinde yürümelerine yardımcı olmak için başka bir insana ihtiyaç duyabiliyorlardı.
Krinolin etekler, 19. yüzyılda zenginler arasında popüler olan bir trenddi.
Viktorya döneminde, etek ne kadar büyükse giyen kişi de o kadar zengin demekti. Kadınlar, ince bir bel görünümüne takıntılıydı ve bu görüntüyü elde etmek için belden aşağılarını daha büyük göstermeye çalışıyorlardı.
Elbette, o kadar büyük etekler tehlikeye yol açıyordu. Tıp uzmanlarının tahminine göre, yılda yaklaşık 630 kadın, kabarık etek yangınlarından ölüyordu.
Arsenik boyası; elbiseler, ayakkabılar, eldivenler ve hatta yapma çiçekler ve çelenkler için kullanıldı.
Boya ile temas eden insanlar, kumaşın ciltlerine temas ettiği her yerde korkunç yanıklara ve yaralara maruz kalıyordu, saçları dökülebiliyordu ve zehirden ölebiliyorlardı. Yine de arsenikle boyanmış kıyafetleri giymeye devam ediyorlardı.
Siyah dişler, şaşırtıcı bir şekilde asaletin simgesiydi.
Japonya’da, kişinin dişlerini siyaha boyama uygulaması, 8. yüzyılın başlarında popüler hâle geldi ve siyah nesnelerin güzel kabul edilmesi nedeniyle uzun süre devam etti.
Eski dönemlerde hijyen, mutlaka bir zenginlik işareti olmadığından beyaz renk, toplumda her zaman güzellik standardı değildi. İster boyalı ister çürük olsun; kararmış dişler, asaleti gösteriyordu ve güzel kabul ediliyordu.
Canlı kertenkeleler ve giyenin kıyafetlerine göre renk değiştiren bukalemunlar, bir dönem kadınlara pazarlandı.
1890’larda ortaya çıkan canlı takılar, Amerika’daki evcil hayvan sahipliğinin yaygınlaşmasıyla başladı. Onları küçük zincirlere bağlı bir şekilde yakalarına, kıyafetlerine ve saçlarına taktılar.
Hayvanlara Zulmü Önleme Derneği, bu konu için harekete geçti ve New York’ta daha fazla kertenkele satılmayacağına dair şehir çapında bir kararname çıkardı.
Muhtemelen; gelecekte, geçmiş moda trendlerine bakan insanlar da şu an kullanılan hayvan kürkü veya derili, sömürü sonucu elde edilen materyaller için aynılarını düşünüp şok geçirecekler.
Dar kesime sahip uzun etekler, acil bir durumda kaçmaya engel olduğu için birçok ölüme sebep oldu.
Çeşitli kazalara sebep olan bu eteklerin yol açtığı vakalardan birinde; bir kadın, eteği sebebiyle yarış pistinteki bir attan kaçmaya çalışırken kanala düştü ve öldü. Tuhaf etekler, Birinci Dünya Savaşı sırasında, işlevsiz moda trendlerini teşvik etmek uygunsuz görülünce popülerliğini kaybetti.
Onlarca yıl önce, şapkanız ne kadar büyük ve ilginçse, o kadar çok varlıklı olduğunuz düşünülüyordu.
Tarihte, çizgi film karakterlerini aratmayan pek çok ilginç şapka türleri bulunuyor. Modern çağda hâlâ toplum içinde giyilen tuhaf şapkaları görebiliyor olsak da genellikle bu şapkalar fötr veya kasket tarzından fazla uzaklaşmıyor.
Kağıt elbiseler, bir kağıt şirketi için pazarlama reklamı olarak ortaya çıkmasına rağmen çok da uzak yıllarda değil, 1960’larda hızla yükselen bir moda hâline geldi.
Genellikle; parlak, geometrik desenlerle basılan kağıt elbiseler pek kullanışlı ve sürdürülebilir değildi. Sonuçta kağıttan yapılmışlardı. Çoğunlukla, bir kez giyildikten sonra çöpe atılıyordu. “Hızlı moda” denilen kavramın sembolü olsa yeriymiş.
Aşırı uzun kollu kıyafetler, 12. yüzyılda, zenginliğin bir diğer sembolüydü.
Avrupa’daki varlıklı insanlar, “köylü uğraşlarıyla” karıştırılmamak adına böyle bir tarz geliştirmeye karar verdiler. Bu kıyafetlerin kolları bazen yerlere kadar uzanabiliyordu!
Crakow ayakkabılar, onları giyen erkeklerin ayak şekillerinin bozulmasına neden oldu.
Crakow ayakkabılar, ayaktan çok daha uzun olan ve sivri burunlu ayakkabılardı. Yalnızca parası olan birinin, ayakkabılarını bu kadar uzatabileceği düşünülüyordu ve bu nedenle, 12. ve 15. yüzyıl arasında, zengin erkekler arasında popülerleşmişti