32 yaşında hiç ekip yönetmemiş birinden 27 yıla 38 kupa sığdıran efsanevi bir yöneticiye dönüşen Sir Alex Ferguson iyi bir ekip lideri olmayı nasıl başardı?
O, Christiano Ronaldo ve David Beckham’ı yeşil sahalara kazandıran; Peter Schmeichel ve Eric Cantona gibi efsane isimleri yıldızlaştıran isim. Göreve geldiği zaman çeyrek asırdır şampiyonluk yüzü görmeyen Manchester United’ın bu talihsiz döngüsüne son verdi. Premier Lig’de bir teknik direktörün ortalama ömrünün bir kara sineğinki ile eş değer olduğunu söylemesine rağmen 27 yılda 38 kupa kazanarak adını kulüp tarihine yazdırdı. Öyle ki, Manchester United’ın son maçında çiğnediği sakız 390 bin pounda satıldı.
Oysa 32 yaşında futbolu bıraktığında hiç ekip yönetmemiş, liderlik deneyimi olmayan biriydi. “Bu işin okulunu okumadım.” diyen Sir Alex Ferguson “Her şey ortaya doğru bir hedef koyabilmekle başlar. Ben hiçbir zaman iyi bir takım inşa etmeyi hedeflemedim, her zaman iyi bir kulüp inşa etmek için gayret gösterdim.” diyor. Yönetim tarzı, “Ferguson’un Formülü” adıyla Harvard Business School tarafından da ele alınan Ferguson’un saha içi deneyimleri, saha dışındaki profesyonellere de ışık tutabilir.
İşte Ferguson’un kendi deneyimlerinden yola çıkarak verdiği ‘Liderlik’ dersinden satır başları:
“Futbolcuların beni sevmesini hiçbir zaman beklemedim çünkü bu, onlardan maksimum bir şekilde yararlanmamı imkânsız kılardı. Onlardan tek istediğim, bana saygı göstermeleri ve talimatlarımı yerine getirmeleriydi.”
Kim bilir, belki de iyi bir yönetici olmak için önce çalışanlarınızla kanka olmaya ve mesai saatleri dışında gereksiz samimiyet kurmaya çalışmayı bırakmalısınız. Bırakın sizi olduğunuz gibi sevsinler. Eğer bu mümkünse. Sevgi eksikliğinizi gidereceğiniz yer iş yeriniz değil, terapistinizin ofisi olsun.
“Özgür ruhlarla takım oluşturamazsınız.”
Kabul edelim ki, özgür ruhlar yaratıcı oldukları kadar başlarına buyruktur ve biat etmeleri zordur. Birini idare etmesi dahi meşakkatliyken, bir takıma veya ekibe birden fazla özgür ruh sığmayabilir. Ekibinizi oluştururken dengeleri iyi gözetmeniz gerekir.
“İnsanları anlamadığınız takdirde onları motive etmeniz çok zordur.”
Neyse ki, ülkemizdeki pek çok işverenin çalışanını anlamak gibi bir derdi yok. Daha çok kendi derdini anlatarak çalışanlardan bedava psikolojik destek almak gibi bir alışkanlık var. Motivasyonu ise en son, happy hour’larda bayat pasta ve limonatalı klişe düğün kombinasyonu ile insan kaynakları departmanı çözmüştü. Son ekonomik gelişmelerin ardından nerede o eski happy hour’lar, bilemiyoruz tabii.
Arda Güler’i Keşfeden Yıldız Avcısıyla Konuştuk: İşte Yolu Real Madrid’e Uzanan Film Tadındaki Keşif Hikayesi
“Başkalarını dinlemek her zaman yararlıdır. Bu, hayat boyu süren ve üstelik hiç sınav yapılmayan parasız bir eğitime kaydolmak gibidir. İzlemenin, dinlemenin ve okumanın yanı sıra birçok gücün de bizi biçimlendirdiğinin farkındayım. Hepimiz anne ve babamızın DNA’larının tesadüfi kurbanlarıyız; şansımıza ne çıktıysa öyle biçimlenmişiz. Kuşkusuz içinde bulunduğumuz koşulların ve aldığımız eğitimin de bunda payı var. Gel gör ki, hepimiz tamamen kontrol edebildiğimiz iki güçlü araca sahibiz: Kulaklarımız ve gözlerimiz. Başkalarını izlemek, tavsiyelerini dinlemek, insanlar hakkında okumak hayatta yaptığım en iyi üç şey.”
İş hayatında üç beyaz gibi uzak durulan üç şey varsa, işte onlar tam da bunlar. Saatler süren toplantılarda sıra kendisine geldiğinde diyeceklerini düşünmekten karşı tarafı hiç dinlemeyen, zaten her şeyi bildiği için dinlemeye de gerek görmeyen, verilen tavsiyeleri kendisine yapılan bir hakaret gibi gören, iki ayaklı yürüyen dev egolardan iyi birer yönetici olmayacağını belirtiyor sayın Ferguson. Takdir sizin.
“En iyi futbolcuların ve performanslarının zirvesinde en uzun süre kalanların dışarıdan gelen taleplere karşı kendini koruyabilmesi tesadüf değildir. Dikkat dağıtan şeyler, bireylere ve kurumlara çok şey kaybettirir ve onları uzak tutmak için kuvvetli bir disiplin gerekir.”
Bu noktada iyi bir yönetici olarak çalışanlarınızın sorumluluk alanlarını artı sonsuza doğru genişletmek yerine sınırlı ve derli toplu tutabilir; patrona yaranma amaçlı şirket içi gereksiz angaryalarla iş tanımı dışında zamanını almayabilir; kendi özel işleriniz için vaktini ve emeğini çalmayabilirsiniz.
“Fiziksel ve zihinsel sağlamlığa takıntılı olduğum için bir futbolcuya, öyle göründüğünü düşünsem bile “Yorgun görünüyorsun” dememeye hep dikkat ettim. Çünkü bu cümle ağzımdan çıkar çıkmaz karşımdakinin yorgun hissedeceğini biliyordum.”
Kendini gerçekleştiren kehaneti duymuşsunuzdur. İlk kez sosyolog Robert Merton tarafından tanımlanan ve Pygmalion etkisi olarak da adlandırılan bu olguya göre insanların bir durumla ilgili inançları veya beklentileri davranışlarını bu inançların gerçekleşmesine neden olacak şekilde etkileyebilir. Bu nedenle ekibinize söylediklerinize dikkat edin. Ters psikoloji yaparak gaza getirmeye çalışırken sarf ettiğiniz olumsuz sözler performanslarını daha kötü etkileyebilir.
Teknoloji Gol Kurtarır mı? Muslera’nın Antrenörü, Teknolojinin Futboldaki ‘Görülmeyen’ Etkisini Webtekno’ya Anlattı…
CEO’ya iletilmesi gereken maili başka departman yöneticileriyle aranızda tenis maçı gibi döndürmeden doğrudan CEO’ya gönderebilecek kadar koca yürekliyseniz, aynı zamanda sorumluluk alabilen bir yöneticisiniz demektir. Doğru ya da hatalı, karar verebilmek yöneticiliğin önemli yetilerinden biri. Aldığınız kararın arkasında durarak sorumluluğunu almak ise sizi iyi bir yönetici olmaya bir tık daha yaklaştırır. Ama yalnızca ‘bi tık’.
“Başarılı bir organizasyonu yönetmenin en önemli yanlarından biri de başka bir yerde daha fazla para kazanabilecek olsalar bile insanları size katılmaya ikna edebilmektir. Bu Premier Lig’de daha fazla önem kazanan bir durum çünkü Amerikan futbolu gibi diğer sporların aksine bir kulübün bir oyuncuya verebileceği ücrette sınır yoktur.”
Basit bir fizik kuralıdır: Zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür. Sizi iyi bir yönetici yapacak olan yalnızca sahip olduğunuz kişisel yetkinlikler değil, aynı zamanda güçlü ve sağlam bir ekibe sahip olmanız. Tabi daha da önemlisi o ekibi bir arada tutabilmeniz.
Yılmaz Vural Webtekno’ya Açıkladı: Teknoloji Futbolda Ne İşe Yarar, Federasyon Hakkında Neler Söyledi?
“Bazen insanları yapmak istemedikleri bir şeyi yapmaya ikna etmek veya hiç hayal etmedikleri bir şeyi elde edebilecekleri fikrini satmak zorunda kalırsınız. Büyük bir lider olmak isteyen herkes fikirlerini ve isteklerini başkalarına satmakta usta olmalıdır.“
“Hiçbir ekip yönetmemiştim ve başkalarıyla çalışmanın nasıl daha fazla şey yapma imkânı tanıdığını ve menzilimi genişletebileceğini anlamıyordum. Lider olmak için asla özel bir okulda okumadım. Dolayısıyla bu işi çalışırken öğrenmek ve aklımı kullanmak zorundaydım.”
Gerçek hayat pratiklerinde şahit olunduğu kadarıyla uygulaması okuması kadar kolay olmayan Sir Alex Ferguson’un liderlik formülünü dileyen her yönetici ve yönetici adayı deneyebilir. Yeter ki, önce egosunu sakince yere bıraksın ve gözünü, kulağını filtresiz bir şekilde karşısındakine açsın.