Orta Çağ’da erkek kılığına girerek iki yıl boyunca papalık yapan, tarihin en gizemli ve tartışmalı figürlerinden biri olan Papa Joan’ın hikâyesini anlattık.
Roma Katolik Kilisesi’nin dünyadaki liderleri için kullanılan “Papa” tabiri, ilk zamanlar tüm piskoposlara verilen bir ünvan iken günümüzde yalnızca Roma Piskoposu için kullanılıyor. Erkekler tarafından yerine getirilen bu görev, Hristiyanlık dininde önemli bir yere sahip.
Peki tarihte bilinen tüm papalar erkek iken erkek kılığına girerek papalık yapan kadın Papa Joan’ın hikâyesi gerçek mi, yoksa bir uydurma mı? Bu yazımızda Papa Joan’ın inanılmaz öyküsünü sizler için araştırdık.
Papa Joan’ın hayatı hakkında pek çok farklı kaynak ve rivayet bulunmasına rağmen en yaygın bilgiye göre Joan 9. yüzyılda İngiltere’den ihraç edilmiş bir ailenin kızı olarak Almanya’da doğdu.
Bu dönemde birçok kadın kolayca öldürülüyor, dini inançlar bahanesi ile türlü işkenceler yapılıyordu ve Orta Çağ kilisesine karşı güçlü bir tehdit olarak görülüyordu.
Kadın olmanın dezavantajlarının farkına varan Joan, on iki yaşına geldiği zaman, erkek gibi görünmek isteyerek erkek gibi giyinmeye başlamıştı. Ayrıca erkek çocukları gibi davranışlar sergiliyordu.
Misyonerlik eğitimi almak istediği için onların arasına bir erkek olarak katıldı ve kendisine “İngiliz Joan’’ ve “Mainzlı Joan’’ isimlerini verdi.
Geniş cübbe giymesi ve tıpkı bir erkek gibi davranmasından dolayı kimse onun kadın olduğunu anlamamıştı.
Manastırda üstün başarı elde ettiği için gezgin Hristiyan misyonerlere katılıp Atina’ya gitti. Burada din ve felsefe eğitimi aldı.
O dönem Atinalı Hristiyan din adamlarının sakal bırakma adeti ve Joan’ın aslında bir kadın olması ona zorluk çıkarıyordu. Bu nedenle Joan, sakalsız olmanın sorun olmadığı Roma’ya gitmeye karar verdi.
Burada Joan, “John Anglicus” adını kullanarak Benedictine Manastırına girdi. Çeşitli alanlardaki bilgisi ve kuvvetli insan ilişkileri ile rahiplerle dostluklar kurarak geniş bir çevre edindi. Böylece kısa zamanda yeteneklerinin farkına varılması ile rahip oldu.
Rahip olmasının hemen ardından ise Roma Katolik Kilisesi’nin merkezi idare birimi Curia’ya sekreter olarak atandı. Daha sonra da kardinal oldu.
853 yılında Papa IV. Leon’un ölmesi ile hem Papa’ya yakın olması hem de çok bilgili olması sebebiyle Joan (John) yeni papa seçildi.
VIII. John adıyla papalığa başladı ve iki yıl beş ay dört gün boyunca görevini sürdürdü. Bu süre zarfında kilise reformları, barış antlaşmaları ve kültürel faaliyetlerle kiliseye katkıda bulundu.
Rivayete göre Joan, görevi esnasında hizmetkarlarından birinden hamile kalıyor ve bu durumu tam dokuz ay boyunca saklamayı başarıyor.
855 yılında Aziz Petrus Kilisesi dışında kortej halinde yapılan bir dini tören esnasında doğum sancıları tutunca çocuğunu doğuran Joan’ın kadın olduğu o zaman anlaşılıyor.
Doğumdan sonra Joan’ın öldürüldüğü kesin olsa da nasıl öldürüldüğü tartışmalıdır.
Bazı söylentilere göre kardinaller hem Joan’ı hem de yeni doğmuş bebeğini taşlayarak öldürdü. Başka söylentiye göre ise kalabalık onu ve bebeğini atların arkasına bağlayarak şehirde dolaştırıp öldürmüştü.
Papa VIII. Joan’ın öldürülmesinden sonra ismi papalar listesinden silindi.
Joan’dan 17 yıl sonra tahta geçen ve “John’’ adını almak isteyen bir papa “IX. John’’ olması halinde daha önce John sıralamasından çıkarılan VIII. John’un eksikliğini fark ettireceği için bir önceki John(Joan)’ın sayısı, isminin başından alınarak yeni papaya verildi ve yeni papa yine aynı isimle “VIII. John’’ oldu.
Papa Joan için her ne kadar rivayet denilse de Rahip Jean de Mally, Rahip Martin Polonus ve ünlü İtalyan hümanist Bocaccio eserlerinde kadın Papa Joan’dan söz ettiler.
Ayrıca VIII. Joan tören sırasında öldürüldüğü yere gömülmüş ve buraya anne ve çocuğu temsil eden bir heykel ve bir de mezar taşı dikilmiş. Bu taşın üzerinde “Petre, Pater Patrum, Papisse Prodite Partum’’(Baba, Babaların Babası, Kadın Papanın Çocuk Doğurma İhaneti) yazıyordu fakat 16. yüzyılın sonlarında yaşayan Papa V. Pius, Joan’dan geriye hiçbir iz kalmaması için heykeli ve mezar taşını söktürüp parçalattı.
Her ne kadar tarihte kendisinden “rivayet” olarak da bahsedilse de Joan’dan sonra ortası boş bir koltuk üretilmiş ve papa seçilecek kişinin buraya çıplak bir şekilde oturması ile testisleri kontrol edilmeye başlanmış.