Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu olarak kabul edilen Süleyman Şah, Anadolu topraklarındaki Türk varlığını kesinleştiren en önemli tarihi figürlerden bir tanesidir. Hayatı hakkında çok fazla detay yok ama sayısız fetih yaptığı ve özellikle doğu topraklarının Türkleşmesine katkı sağladığı biliniyor.
Binlerce yıllık tarihleri boyunca Türkler sayısız devlet kurmuş ve sayısız devletin sonunu getirmiştir. Bunların her biri birer basamak gibi Türkleri ileri taşımış ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturmuştur. Süleyman Şah da işte bu en önemli Türk devletlerinden bir tanesi olan Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. Suriye’de türbesi bulunan Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah ise başka bir figürdür.
Maalesef resmi tarih yazıcılığına pek önem vermeyen bir millet olduğumuz için Osmanlı öncesi dönemdeki Süleyman Şah gibi tarihi figürler hakkında bildiklerimiz son derece sınırlı ve pek çok bilgi de yabancı kaynaklara dayalı. Bu nedenle Süleyman Şah hakkında bildiklerimiz daha çok Büyük Selçuklu Sultanı ile ve Bizans ile arasında yaşanlardan ibaret. Gelin bunlara yakından bakalım.
Süleyman Şah kimdir? İsyancı bir babanın savaşçı oğlu:
11. yüzyılda doğmuş olan Türk hükümdarlardan Kutalmış’ın bilinen dört ya da beş oğlundan bir tanesi Süleyman Şah’tır. Kutalmış, tahmini 1061 yılında Büyük Selçuklu Devleti hükümdarı olan Alparslan’a, neden olduğu bilinmeyen bir sebeple isyan etmiştir. Bu nedenle Kutalmış’ın ve oğullarının öldürülmesi bile istenmiş ancak vezir Nizamü’l-Mülk bunun uğursuzluk getireceğini söyleyerek sultanı vazgeçirmiştir.
1073 yılında Büyük Selçuklu tahtına Melikşah geçince Tutak ve Artuk gibi büyük Türk boyları ile birlikte Kutalmış’ın oğulları da Anadolu’ya gönderildi. Aralarında her zaman bir çatışma olan bu iki aile, Abbasi Halifesinin araya girmesi ile barış sağladı. Fakat bu barış antlaşması biraz sıkıntılıydı çünkü Melikşah’a tek başına hükümdarlık yetkisi verilirken Kutalmış’ın tüm oğullarına farklı bir devlet için hükümdarlık yetkisi veriliyordu. Amaç, oğulların birbirine düşmesini sağlamaktı.
Süleyman Şah Anadolu içlerine doğru ilerliyor:
Melikşah’ın görevlendirmesi ile birlikte Artuk, Tutak, Arşin, Dilmaçoğlu, Tarankoğlu, Duduloğlu gibi önemli Türk boyları Anadolu içlerine doğru ilerliyorlardı. Bu boyların başında ise Kutalmış’ın oğulları vardır. 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuş olsa da Melikşah bu devletin kendisine bir tehdit olmaması adına Saltukoğulları, Mengücekoğulları ve Danişmendoğulları gibi devletlerin kurulmasına da izin vermişti.
Süleyman Şah bu dönemde devletin hükümdarıydı ancak devleti kardeşleri ile birlikte yönetiyordu. Süleyman Şah güney ve doğu toprakları ile uğraşırken kardeşi Mansur batıya ilerleyerek Ege Denizi sınırına ulaşmaya çalışıyordu. Bu sırada Melikşah ile aralarındaki rekabet azalmış ve Süleyman Şah onun üstünlüğünü kabul etmişti.
Bu kabul ediş Süleyman Şah’ın işine yaradı çünkü Anadolu topraklarında gelişme gösteren diğer Türk beyleri Melikşah tarafından geri çekiliyordu. Kutalmış’ın diğer oğlu Mansur ise Melikşah ile pek iyi anlaşmıyordu. Mansur öldürüldü. Bunun üzerine Süleyman Şah, Anadolu Selçuklu Devleti’nin tek hakimi oldu.
Süleyman Şah aslında hiçbir zaman ‘şah’ kabul edilmedi:
Anadolu Selçuklu Devleti aslında ayrı bir devlet gibi değil, Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu’daki bir valiliği gibi hareket ediyordu. Abbasi Halifesi tarafından Süleyman’a Şah yani Sultan ünvanı verilmiş olmasına rağmen Büyük Selçuklu Devleti’nin divan kayıtlarında kendisinde Melik olarak bahsedilir.
Tabii bunlar aslında protokol detaylarından ibaretti. Anadolu Selçuklu Devleti başta olmak üzere Anadolu topraklarında kurulmuş küçük – büyük tüm Türk devletleri ortak bir amaç ile Bizans İmparatorluğu’na karşı mücadele ediyorlardı. Melikşah da bu fetihleri desteklediği için Türkler kısa zaman içerisinde Marmara bölgesine kadar ilerlemişlerdi. Fakat Süleyman Şah’ın asıl hedefi her zaman doğu toprakları olmuştu.
Antakya’nın fethi ile doğu sınırı da açılmış oldu:
Türk devletleri tarafından artık ele geçirilmiş olan Anadolu topraklarının güvenli sınırına sırtını dayayan Süleyman Şah, binlerce kişilik ordusu ile birlikte doğuya doğru at sürerek kısa süre içerisinde Antakya topraklarını fethetti. Şehrin en büyük kilisesi camiye çevrildi ve 120 müezzinin okuduğunu ezan ile birlikte Antakya topraklarındaki ilk cuma namazı kılındı.
Fakat işler hiç de Süleyman Şah’ın beklediği gibi devam etmedi. Çünkü Melikşah yalnızca Türk devletleri üzerinde değil, bölgedeki Arap devletleri üzerinde de güç sahibiydi ve onlara bazı yetkiler vermişti. Araplar, sınırlarına kadar gelen Türkler üzerinde bu yetkilerini kullanmak isteyince Süleyman Şah ile zıtlaşmaya başladılar.
Süleyman Şah’ın nasıl öldüğüne dair farklı hikâyeler var:
Türkler üzerinde hakimiyet kurmak isteyen en önemli isimlerden bir tanesi Halep Emiri Müslim’di. Müslim, Melikşah’ın verdiği yetki ile daha önce Antakya’dan vergi alıyordu ve artık bu vergiyi Süleyman Şah’ın vermesini istiyordu. Elbette Süleyman Şah bu durumu kabul etmedi ve ordusu ile birlikte Müslim’in üzerine yürüdü.
İki ordu Amik Ovası’nda karşı karşıya geldi, Müslim öldürüldü ve Halep kuşatıldı. Bu sırada Suriye Selçuklu hükümdarı olan Tutuş, Melikşah izin verirse şehri teslime edeceğini söyledi ama Süleyman Şah beklemedi. Bazı Türk boylarının Tutuş’un tarafına geçmesi nedeniyle Süleyman Şah mağlup oldu.
Süleyman Şah’ın nasıl öldüğüne dair farklı rivayetler var. Bir rivayete göre Süleyman Şah ilk kez mağlup olmasının acısıyla savaş alanından uzak bir yere gidip intihar etti. Diğer bir anlatıya göre ise savaş sırasında ölmüştür.
‘Selçukoğullarının ayakları birbirine benzer.’
Başka bir hikâyeye göre savaş kazanıldıktan sonra Tutuş’un askerleri savaş meydanında altın zırhlı bir cenazeyi görüyor ve Tutuş’a haber veriyorlar. Cenazeyi gören Tutuş bu kişinin Süleyman Şah olduğunu anlıyor. Nasıl anladığını sordukları zaman ‘Ayakları benim ayaklarıma benziyor, zira Selçukoğullarının ayakları birbirine benzer.’ cevabını veriyor. Hatta cenazesinin başına oturup yas tuttuğu da söylenir.
Süleyman Şah Türbesi’nde yatan, anlattığımız Süleyman Şah değil:
20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması ve 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’na göre Suriye’de bulunan eski Caber Kalesi eteklerindeki Süleyman Şah Türbesi Türkiye Cumhuriyeti toprağıdır. Burada bayrak çekme ve muhafız göreviyle asker bulundurma hakkımız vardır. Bunun nedeni Süleyman Şah’ın Osmanlı Hanedanı’nın atası olarak kabul edilmesidir.
Burada yatan kişinin Osmanlı’nın atası olarak kabul edilen Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah değil, hikâyesini anlattığımız Kutalmışoğlu Süleyman Şah olduğu söylenir. Erhan Afyoncu’ya göre Kutalmışoğlu Süleyman Şah öldüğünde Caber Kalesi Selçuklu toprağı olmadığı için burada yatan Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah’tır. Zaten kaynaklarda Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın Caber Kalesi’ne değil, Halep Kapısı’na defnedildiği söylenir.
Toparlamak gerekirse; burada hikâyesini anlattığımız Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah 11. yüzyılda ölmüş ve Halep Kapısı’na defnedilmiştir. Bugün bir Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’nde yatan ise 13. yüzyılda ölmüş Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah’tır ve Osmanlı Hanedanı’nın atasıdır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Süleyman Şah kimdir, neler yapmıştır, önemi nedir gibi merak edilen soruları yanıtladık. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.