Günün belirli saatlerinde bir kahve molası vermeyi seviyor musunuz? Biraz dinlenip kafa dağıtmak için kullanılan kahve molasının tarihi 1955’li yıllara dayanıyor. Aslında çalışanları daha enerjik kılıp daha fazla iş üretimini hedefleyen bu sistemi gelin yakından tanıyalım.
Kahve molası, modern çalışma hayatında bir nevi sığınak olarak düşünülüyor. Yoğun bir iş gününden kısa bir süreliğine uzaklaşmak, kahve kokusunu içine çekmek ve size akşam mesai bitimine kadar enerji verecek bir içeceğin keyfini çıkarmak için fırsat sunuyor. Gece vardiyasında çalışıyorsanız, bu fincan kahve daha da büyük bir ihtiyaç hâline geliyor. Kafeinin uyku ile ilişkisini hepimiz az çok biliyoruz. Kahve, uyku hormonu melatoninin yerine geçerek uyumanızı bir süre daha yavaşlatıyor. Bu sayede yorgun mesai anlarında bile vücudumuz bir süre daha uyanık kalabiliyor.
Kahvenin uyku ve enerji konusunda faydaları elbette var, ancak patronlar aslında kahvenin bu özelliğini kullanıyor desek. Kahveyi rahatlatıcı bir kaçış ya da enerji artırıcı bir yöntem olarak görüyoruz çünkü bunu böyle deneyimlemeye programlanmışız. Peki neden böyle programlandığımızı hiç düşündünüz mü? Neden kahve molası veriyoruz?
Kahve molası aslında kafein ile kapitalizmin yolculuğuna dayanıyor.
Gazeteci ve kafein tutkunu Michael Pollan, “Kapitalizm ve kafein el ele gidiyor. Buna dair bir kanıt istiyorsanız, kahve molası geleneğine bakmanız yeterli… İşverenler, iş yerinde size ücretsiz bir uyuşturucu sunmanın yanı sıra, bunun keyfini çıkarabileceğiniz bir yer ve zamanı da günde iki kez sağlıyor. İşverenler onlara maliyetten daha fazla fayda sağlamasaydı bunu yaparlar mıydı sizce? Açıkça bu molaların işverenlere fayda sağladığını görüyoruz. İnsanların daha fazla çalışabilmesini sağlıyorlar.” ifadelerini kullandı. Yani bu ifadeden de anlıyoruz ki işverenler aslında siz mutlu olun diye kahve molası vermiyor. Bu kahve molalarının asıl amacı sizi daha enerjik kılarak mesai saatleri içerisinde ve hatta ötesinde daha fazla çalışmanızı sağlamak.
Aslında “kahve molası” olarak düşündüğümüz şey, ABD’de gerçekleşen 1955 tarihli bir davaya dayanıyor.
Kahve molasının toplum içerisindeki kabülü, Phil Greinetz’in Los Wigwam Weavers davasına doğrudan bağlı. Greinetz, Denver’daki kravat fabrikası olan Los Wigwam Weavers’ı işletiyordu ve II. Dünya Savaşı sonrasında kravat fabrikası için personel bulmakta zorlanıyordu. Özellikle erkek nüfusunun azaldığı bu yıllarda ağır işlerde de kadınların gücünden faydalanılması gerekiyordu. Ancak kadınlar sadece iş değil, ev işleriyle, çocuklarıyla da uğraştığı için normal olarak yorgun olabiliyorlardı.
Greinetz, üretkenliği teşvik etmek için işçilerin tamamen uyanık kalarak vardiyalarını tamamlamaları için enerji sağlamak amacıyla zorunlu kahve molaları getirdi. Aslında “kahve molası” terimi 1952 yılına kadar popüler değildi. Bu yıllarda Pan-Amerikan reklam kampanyası ile insanlar kahve molasına alıştırılıyordu. Bu reklamlarla insanlara “Kendinize bir kahve molası verin ve kahvenin size verdiğini alın.” ifadeleriyle kahve ve iş dünyasının bir arada olduğu vurgulandı.
Greinetz, işçilerin daha çok çalışmasını istiyordu istemesine ama kahve içmeleri için ayırdıkları zaman için ödeme yapmak da istemiyordu.
Elbette bu durum karşısında çalışanlar isyan etmeye başladılar. Kazandıkları az parayla zar zor geçinmeye çalışan insanların bir de dinlenip kahve içtikleri o kısa süreden dolayı daha az para almaları kabul edebilecekleri bir şey değildi. Nihayetinde, ABD Çalışma Bakanlığı devreye girdi ve mahkeme, işverenlerin kafeinle dolu işçilerin işe olumlu etkileri nedeniyle kahve molalarını karşılaması gerektiğine karar verdi.
“100 Liralık Kahveyi Olimpiyat Meşalesi Gibi Taşıtabilen” Starbucks’ın Hiç Bilmediğiniz Manipülasyon ve Pazarlama Taktikleri
Hepimiz kendi günlük uyuşturucu alışkanlığımızı ritüelleştiren uyuşmuş işçiler miyiz? Muhtemelen evet, ancak yine de sıcak ve sert bir kahve güne uyanmak için çok iyi bir yardımcı.