Orta Çağ, çeşitli işkence ve cezalandırma yöntemleriyle daima adından söz ettiren bir dönemdir. Bilhassa kadınlara çektirilen bu eziyetler, genellikle ağzımızı açık bırakır ve o dönemde yaşamadığımız için şükretmemize neden olur. Bu içeriğin işkence yöntemi ise azarlama dizginleri.
Azarlama, cadı veya dedikodu dizginleri ya da utanç maskesi olarak ifade edilen bu alet, özellikle sert bir demirden yapılır ve eşleri tarafından, kadınların çekebileceği maksimum acıyı çekmeleri için tercih edilirdi.
Peki azarlama dizginleri daha farklı hangi detaylara sahipti ve kadının hangi hatası, bunu takmasına neden olurdu?
Genel itibarıyla azarlama dizgini olarak adlandırılan bu demir maske, ilk defa 16. yüzyılda İngiltere ve İskoçya’da cadıları cezalandırmak için kullanılırdı.
Ancak cadılıkla suçlanan tüm kadınlarda kullanılmaya başlanan azar dizginleri, bir nevi toplum önünde o insanı aşağılamak için tercih edilen bir cezalandırma aracıydı. Başı çevreleyen bu demir maske, aynı zamanda bir ağızlık görevi görürdü.
Yaklaşık 5 cm x 2,5 cm boyutunda bir dizgin ucu veya kaldırım plakası ağza kaydırılır ve genellikle ağız bölümündeki sivri bir uç, kadının dilinin üzerine bastırırdı.
Bu maske, kadınların tek bir kelime etmesine bile izin vermez, tabiri caizse ağzını ve dilini bağlardı.
Azar dizginleri öylesine acı vericiydi ki bunu takmak zorunda kalan kadınlar, hem fizyolojik hem de travmatik acılara maruz kalırdı. Bunu başına geçiren kadın hiç konuşamadığı için aşırı miktarda tükürük salgılar ve maskenin ağırlığı, onları sersem ederdi.
Kadınların bu demir maskeyi takması, onların yeterince aşağılanmasına sebep olmuyormuş gibi bir de bu maskelerin bazılarının tepesine bir zil yerleştirilirdi. Bu sebeple, azar dizginini takan kadın yürüdükçe ses çıkar ve eşi, hem bu sesle hem de karısına taktığı tasmayla onun kalabalıkta fark edilmesini amaçlardı.
Kadını bu hâlde gören ahali ise kimi zaman bu kadına hakaret eder kimi zaman ise üzerine tükürürdü. Hatta kadının konuşmaya teşebbüs etmemesi için bazı maskelerin ağız kısımlarına çiviler bile çakılırdı.
“İyi de bu kadınların suçu ne?” dediğinizi duyar gibiyiz.
Eğer bir kadın, kocası tarafından isyankâr, kaba, dırdırcı veya sarhoş olarak kabul edilirse, azar dizginleriyle cezalandırılırdı. Bunun dışında kadınların dedikodu yapması, yalan söylemesi ve hatta konuşulanlara kulak misafiri olması da bu demir maskeye mahkûm olmaları anlamına gelirdi.
Aslında işkence aleti olarak kullanılan bu demir maske, kanunen hiçbir zaman onaylanmamıştı ve yasa dışıydı. Ancak buna rağmen bir şekilde üretildi ve Orta Çağ Avrupası’nda kadınları rencide etmek için kullanılmaya devam etti.