7 Aralık 1987 tarihinde, Pasifik Southwest Hava Yolları’nın 1771 sefer sayılı uçuşunda havacılık tarihinin en trajik olaylarından biri gerçekleşti. Uçağın içinde bulunan hiç kimsenin suçu olmamasına rağmen bir suçlu, intikamını uçağı dağa düşürerek aldı.
Bu olay, daha önce gördüğümüz kazalara benzemiyor. Farkı ise hava yolu şirketinin eski bir çalışanı olan David Burke’ün kasıtlı bir şekilde uçağı düşürmesi.
Burke’ün intikamı, kokpit ekibinde yer alan yöneticisi Ray Thompson’a karşıydı. Kokpit ekibini etkisiz hâle getirerek uçağın kontrolünü ele geçirdiğinde ise uçak geri dönülemeyecek bir yola sürüklendi.
Pacific Soutwest’ait 1771 sefer sayılı uçakta gerçekleşen olay, Hollywood filmlerini aratmayacak türden.
7 Aralık 1987‘de, Kaliforniya’nın San Luis Obispo kasabası yakınlarında, Pacific Southwest’e ait bir British Aerospace 146-200A tipi uçağın içinde tam 38 yolcu vardı.
Her bir detayı ayrı gerilim dolu ve “Anca filmlerde olur!” diyebileceğimiz türden olan bu kaza, 43 yolcunun da hayatını yitirmesiyle sonuçlandı. Peki ama olay nasıl başladı?
Olayı gerçekleştiren David Burke, New York’ta USAir’de çalışıyordu. Burke, şirkette 15 yıl geçirdikten sonra 1987’de uçak içinde satılan kokteyl satışlarından elde edilen paraları çalarken yakalandı.
Şirketten de kovulma nedeni bu oldu. Daha sonra yöneticisi Ray Thompson’a görevine geri dönmek için dil dökse de kabul edilmedi. İçindeki intikam ateşi de işte bundan sonra filizlendi.
Kovulduktan sonra çok gergin ve sinirli biri olduğu söyleniyor.
Yöneticisi Ray Thompson, Los Angeles ile San Francisco arasında düzenli uçuşlar yapıyordu. Kaza günü Burke, Thompson’ın hangi uçuşta uçtuğunu öğrenmek için USAir ofisinde görülmüştü. 15 yılını burada geçirdiği için güvenlik önlemlerine de hâkimdi.
Havalimanının içine silah sokarken güvenlik önlemini nasıl aştığı hâlâ net olarak bilinmese de bir zamanlar birlikte çalıştığı hatırı sayılır arkadaşlarından kaynaklı olduğu düşünüldü.
1771 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştiren British Aerospace 146-200A uçağı, 7 Aralık 1987’de yerel saatle 15.30’da kalktı ve 16.43’te SFO’ya inmesi gerekiyordu.
Uçakta 38 yolcunun yanında 5 mürettebat da bulunuyordu. Uçağın içerisine Burke de girmişti. Fakat uçaktaki herkes Smith & Wesson marka 44 Magnum model 6 patlar silahını da yanında taşıdığından habersizdi.
Uçağa silahla giren Burke, kokpit ekibini etkisiz hâle getirerek uçağın kontrolünü eline aldı.
Kara kutudan elde edilen bilgiler net olmamakla birlikte mermi dolu tabancasıyla ateş ettiği yönünde. FBI raporuna göre uçak, irtifa hâlindeyken Burke, tuvalette tabancasına mermileri doldurmuş. Sonrasında ise trajik olay yaşanırken kaza sonrasında Thompson’a bir not yazdığı da ortaya çıktı.
Notta “Merhaba Rey. Sonumuzun bu şekilde olması biraz ironik sanırım. Ailem için biraz hoşgörü istemiştim hatırladın mı? Bende hiçbir şey yok, sen de hiçbir şey alamayacaksın.” yazıyordu. Fakat bu notu Thompson’a verip vermediği de bilinmeyenler arasında.
CVR kayıtlarına bakıldığında, hava trafik kontrolünden bir mesaj alındığı sırada arkadan iki defa silah patlaması sesleri duyulduğu söyleniyor. Olaydan çok sonra, 2001’de Time Magazine, CVR analizi sırasında kokpit kapısını tekrar tekrar çalan bir kişinin sesi ve FBI tarafından kokpite “izin almadan giriş” olarak nitelendirilen sesin duyulduğunu bildirdi.
Bu kaotik süreç dehşet verici bir karmaşayı da beraberinde getirdi. Uçakta daha fazla silah sesi duyuldu, bu da pilotların ya öldürüldüğü ya da uçağı kontrol edemez hâle getirildiği anlamına geliyordu. Daha sonra kokpit ses kayıt cihazında bir diğer pilotun öldürüldüğü düşünülen son silah sesi duyuldu.
Uçak hızlı bir şekilde dalışa geçerken pilotun, uçağı dengelemeye çalıştığı öğrenildi.
Fakat tüm çabalar boşunaydı. Uçak, 16.16’da Santa Lucia Dağları’na düştü. Uçağın düşüş anına tanık olan birinin olayla ilgili yaptığı açıklamada “ses bariyerini aşıyormuş gibi bir ses çıkardığı” söyleniyor.
Kaza sonrasında yapılan araştırmalar sonucunda yazılan not ve tabancanın parçalarını buldular. Burke’nin parmak ucunun bir parçası da silah tetiğine saplanmış hâlde bulundu.
Ölenler arasında Pacific Bell şirkerinin üç yöneticisi de bulunuyordu. Bu kazadan sonra havacılık politikalarına bir şirketin yöneticilerinin aynı uçuşta seyahat etmemesi kuralı eklendi. Tüm personelin de tıpkı yolcular gibi aynı güvenlik önlemlerine tabi tutulacağı da kabul edilen politikalar arasında yerini aldı.