Tuvaletler bazıları için epey uzun vakitler geçirilen alanlar, bazıları içinse birkaç dakikalık bir uğrak noktası. Ancak süresi fark etmeksizin her birimizin, belirli aralıklarla yolunu tuttuğu bir yer. Bu noktada dikkati çekmek istediğimiz nokta ise tuvalet tasarımlarının, dünyanın her yerinde aynı olmaması.
Örneğin bizim kullandığımız klozetlerle Amerikalıların evlerindeki klozetler, bazı farklılıklara sahip. Aslında bu kültürel farklılık, ilk etapta mantıksız dursa da Amerikalıların da kendince bazı doğruları var.
Peki Amerikan tuvaletleriyle, hâlihazırda bizim de kullandığımız Avrupa tarzı tuvaletler arasındaki farklılıklar neler?
Aşina olduğumuz tuvalet ile başlayalım.
Avrupa tuvaletleri
Örneğin Avrupa tarzı klozetlerde, atıkların kanalizasyona geçmesi için alt kısımlarında Amerikan tarzına göre daha büyük bir delik bulunur. Klozette biriken su seviyesi de yine Amerikan tarzına göre çok daha azdır.
Bizim de kullandığımız Avrupa tarzı bu tuvaletler, sifon çekilince tuvalet tankını hızla boşaltır ve su, klozetin kenarlarından aşağı akarken hız kazanarak, atıkları etkili bir biçimde uzaklaştırmak için güçlü bir su akımına olanak sağlar.
Ancak Amerikan tarzı klozetlerin alt kısmındaki delik çok daha küçüktür.
Yine bu tuvaletlerde hâlihazırda klozet, yarıya kadar suyla doludur ve bu suyun varlığı klozetin kenarlarından aşağı akan suyun hızını azaltır. Yani atıkların gitmesi zorlaşır. Tabiri caizse bu su havuzu, âdeta bir girdap oluşturma eğilimindedir ve böylelikle klozetin etrafına daha fazla pislik bulaşır.
Ayrıca Amerikan tuvaletlerindeki bu daha kolay tıkanma eğilimi, tuvaletlerin yanında piston bulunması ihtiyacını doğurur. Yine sifonu çekerken atıkların tuvaletin altındaki küçük delikten emilmesine yardımcı olmak için de bir emme sistemi bulunur.
Her iki tuvalet şekline yönelik artı ve eksiler, yalnızca bunlarla sınırlı değil.
Örneğin, Amerikan tasarımında oturulan yerle su hattı arasındaki mesafenin daha kısa olması, tuvalet yapıldığı esnada dışkının geri sıçrama ihtimalini neredeyse sıfıra indirir. Fakat Avrupa tasarımında bu sorunla sıklıkla karşılaşılır.
Amerikan tasarımının bir diğer artısı da tuvalet kâğıdı ve türevlerinin çok fazla kullanılmasına uygun olmayışıdır. Çünkü bu tuvaletlerde, kanalizasyona giden delik küçüktür ve kolayca tıkanabilir. Bu anlamda tuvalet kâğıdı tasarrufu sağlanır. Ancak bir diğer taraftan bu durum da sifonun daha fazla çekilmesine sebep olur ve su kullanımı, bir hayli fazlalaşır.
Amerikan tuvaletlerinde dikkati çeken bir diğer ayrıntı ise oturulan bölgenin orta kısmında bir boşluk olmasıdır.
Amerikan tuvaleti
Amerikalıların bu akla hayale gelmeyen tasarımının arkasında da elbette bir sebep vadır ve esasen kadınlara yöneliktir. Bazı görüşlere göre bu boşluk, klozeti kullandıktan sonra genital bölgenin hijyenik olmayan kısma tekrar temas etmesini engellemektir. Ayrıca tuvalet kâğıdı ve türevleriyle yapılan temizliği de kolaylaştırdığı düşünülür.
Özetle, her iki tuvalet tasarımının da eksilerini ve artılarını görmek mümkün. Bu noktada kültürel farklılıklar, söz konusu tuvalet olduğunda bile bariz bir şekilde göze çarpıyor.