En azından bir film sahnesinde ya da videoda görmüş olabileceğiniz, bir borsa binasında gergin mimiklerle ve jestlerle birbirine bağıran bu insanlar aslında ne yapıyorlar? Basitçe anlattık.
Hakkında çok bir şey bilmesek de sık sık karşılaştığımız bazı görüntüler var. Kalabalık bir grup insanın bir borsa binasının zemin katındaki büyük bir alanda çılgınlar gibi ellerini kollarını sallayıp birbirlerine bağırdıkları, nereden baksan gerilim dolu görüntüler de onlardan biri. Bu görüntü özellikle filmlerde ve dizilerde sık sık karşımıza çıkar. Bazen de haberlerde…
Epey stresli görünen bu insanlarla ilgili bildiklerimiz parayla ve hisselerle ilgilendikleri, rakamların yeşil ve kırmızıya döndüğü ekranlara bakarak alım ve satım yaptıkları gibi sıradan şeyler. Finans alanında daha yetkin biriyseniz orası başka, ama ben bu konularla ilgili çok fikri olmayan biri olduğunuzu hayal ederek açıklayacağım.
Öncelikle, kim bu insanlar?
Bu fotoğrafta gördüğünüz biraz gergin ve telaşlı görünen insanlar opsiyon, vadeli işlem ya da hisse senedi alım satım işlemleriyle ilgilenen; piyasaları takip edip doğru anda doğru işlemi yapmak üzerine çalışan traderlar ve brokerlardan oluşuyor.
Brokerlar, müşterisi olan kişiler için piyasa takibi yapıp onların işlemlerini yürüterek işlem başına komisyon ile para kazanırken traderlar ise doğrudan al-sat işlemi yapan ve bu işlem sonucunda kâr ya da zarar elde edebilen kişiler.
Hep birlikte bir ‘çukurun’ içinde…
İşte bu insanlar, bize bir savaşın içindelermiş gibi hissettiren görüntüler yakalanırken, aslında olağan bir şekilde işlerini yapıyorlar. Bu nasıl olağanlık dediğinizi varsayıyorum; açıklayayım.
Gördüğümüz bu görüntüler aslında 17. yüzyıldan itibaren borsalarda benimsenen bir tür özel iletişim dili diyebiliriz. Yapacakları işlem türü, fiyat, miktar gibi adımlar için belirli el işaretlerini kullanarak ve bunu genellikle bağırışları içeren sesli iletişimle destekleyerek süreci yönetiyorlar. Tüm bunları belirli bir zaman zarfında, anlık olarak ve doğru şekilde yapmaya çalışan bir sürü insanın bir arada olması da haliyle ortaya bize kaotik gelen bu görüntüleri oluşturuyor.
‘Open Outcry’ olarak anılan ve dilimize de ‘açık ihale’ olarak çevrilen bu sistemde brokerlar ve traderlar borsanın işlem katında İngilizcede ‘pit'(çukur) olarak isimlendirilen alanlarda alım satım işlemlerini yapıyor, tekliflerini oluşturuyor ve süreci tamamlıyorlar.
Ancak bu alım satım süreçleri canlı olarak gerçekleştirildiğinden ve etrafta benzer işlemler için harekete geçmiş yüzlerce kişi olduğundan tahmin edeceğiniz üzere rekabet de yaşanıyor. Bu da seslerin ve gerilimin yüksek olmasına neden olabiliyor.
Bunu açık artırma ile yürütülen bir müzayedeye benzetebilirsiniz. Örneğin bir trader elindeki belirli bir hisseyi belli bir fiyattan satmak istediğini beyan ettikten sonra o fiyattan satın alacağını söyleyen bir başka trader bunu bildirir ve ardından bu traderlar bir sözleşme yaparak süreci tamamlarlar. Bu satacağını beyan etme ve alacağını söyleme işlemleri de bahsettiğimiz bazı el işaretleri ile ifade edilir.
Bir satış niyeti söz konusuysa avuç içleri dışa dönük olacak şekilde ellerin vücuttan uzaklaştırılarak gösterilmesi hareketi yapılır. Bu, o kişinin satacağı hisse için tekliflere açık olduğu anlamına gelir. Eğer bir satın alma niyeti varsa da tam tersine avuç içleri vücuda dönük olacak şekilde işaret yapılır.
Parmakların dokundukları yer ise işlemin miktarını gösterir. 1’den 9’a kadar olan sayılar için çeneye dokunulurken miktar 10’un katları olduğunda alna dokunulur. 100’ün katları için ise bir yumrukla alna dokunulur. Bu türden pek çok el işaretinin kullanıldığı işlemlere sesli beyanlar eşlik eder.
Bu sistem, aslında artık ‘ölmek üzere olan bir gelenek’ gibi
Her ne kadar yüzlerce yıldır kullanılan ve ikonikleşmiş bir sistem olsa da, artık insanlardan çok daha hızlı ve ucuza bu işlemleri yapan bilgisayarlar var. İşlemlerin dijitalleşmesiyle birlikte son birkaç on yılda açık ihale sistemini bu ‘çukurlarda’ yapan borsa ve şirket sayısı giderek azalıyor.
Günümüzde en önemli ve ikonik borsalardan pek çoğunda artık işlemler dijital olarak ilerliyor ve bu kaotik ortam artık yok. 2010’lu yıllarda giderek sayıları azaldı. Fakat yine de sistemin devam ettiği yerler de var. Üstelik, devam etmesi gerektiğini savunanlar da var. Biraz delice gelebilir ancak kendilerince mantıklı gerekçeleri de var.
Bu aşırı yorucu ve boğucu görünen sistemin avantajlarını şöyle özetliyorlar;
- İşlemleri yürüten bu güruhun birbirlerini görmeleri, yüz ifadeleri, mimikler ve ses tonu gibi türlü veriyle işlemle ilgili daha ‘özel’ bilgiler edinmelerini sağlıyor. Daha spesifik olarak, traderlar ve brokerlar, elektronik ticarette görülemeyen açgözlülük ve korku gibi duygular ararlar ve işlemle ilgili çıkarımlar yaparlar.
- Ayrıca ‘pitlerde’ duyulan gürültü ve görülen hareketler, piyasanın hareketlerini izlemek, oynaklığını hesaplamak gibi avantajlar sunar.
Dezavantajları ise sistemin iyiden iyiye dijitale evrilmesinden de anlayacağınız üzere daha fazla;
- Elektronik ticarette mekan kısıtlaması olmadığından her yerden erişim imkanı var.
- Elektronik ticarette saniyeler içinde birkaç tıkla işlemler tamamlanırken açık ihalede dakikalar ve büyük kalabalıklar arasında iletişim çabaları söz konusu.
- Son olarak da, elektronik ticarette her şey kayıt altında. Bu da yanlış tutulan notlar, kaybolan kağıtlar gibi sıkça yaşanan sorunların önüne geçmek için harika bir imkan demek.
Sonuç olarak, artık çok da karşılaşma şansımızın olmadığı, dijitalleşmeyle birlikte tarihin tozlu sayfalarına gömülmek üzere olan bir gelenek demek, sanırım yanlış olmaz. Tabii ki bu gelenekten yüzlerce yıldır sayamayacağımız kadar çok para kazanıldığını da düşünecek olursak, hep de konuşulacak bir gelenek diyebiliriz…