Türk ordusunun kahramanca savaştığı ve Çanakkale’nin ‘geçilmez’ olduğunu tüm dünyaya ispat ettikleri Çanakkale Savaşı; sadece Türk tarihini değil, dünya tarihini etkileyen kutlu bir zafer ve şanlı bir mücadeledir.
Tarihimizin şanlı zaferi, bugün 109. yaşını kutluyor. Bu destansı muharebede mağlubiyetler verirken mühim kazanımlar da elde ettik. Gerek Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısı gerek Türk askerinin yılmadan, tüm kararlılığı ve kahramanlığıyla ortaya çıkardığı mücadele ile Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın dönülmez noktalarından biri oldu.
Bu zaferi yazmamızda payı olan, muharebede önemli bir görev alan ve tüm stratejileri değiştiren bir komutan daha vardı: Otto Liman von Sanders.
Liman von Sanders, 17 Temmuz 1855’te Pomeranya’da büyük bir çiftlik sahibinin oğlu olarak dünyaya geldi.
1874 yılında Berlin’deki Friedrich-Wilhelm Lisesinden mezun olduktan sonra orduya katıldı ve Essen Muhafız Birliği’nde görevlendirildi. Harp Akademisinde eğitim aldı ve hafif süvari alayı, genelkurmay ve süvari tugayında görevlerde bulundu.
1904 yılında albay, 1908’de tuğgeneral ve 1911’de tümgeneral rütbesine terfi etti ve Kassel’deki 22. Tümen Komutanlığı’na atandı.
16 Temmuz 1913’te soyluluk ünvanına yükseltildi.
Eşi Amalie von Sanders’in 1906’da vefatından dolayı, Liman olan orta sınıf ismine “von Sanders” soyadını ekledi. Artık Liman von Sanders, I. Dünya Savaşı’nın da önemli bir ismi hâline geldi. Atatürk’ün hem Çanakkale’de hem de Sina-Filistin Cephesi’nde emrinde çalıştığı, Alman Tümgenerali iken Türk Mareşali olan bir asker olarak tanındı.
Sanders, Balkan Savaşı’nın ardından Türk ordusunun içinde bulunduğu kötü durumun düzeltilmesi amacıyla, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın talebi üzerine Türkiye’ye gönderilen Alman İyileştirme Heyeti’nin başkanı olarak 14 Aralık 1913’te İstanbul’a gelmişti.
İşte bizimle olan hikâyesi de böyle başlıyordu…
Mareşal Liman von Sanders ve Atatürk, 18.11.1918.
Anlaşma gereğince, heyet başkanına geniş yetkiler tanınacak ve heyet üyeleri terfi edecekti ancak Rusya, İngiltere ve Fransa, bu düzenlemeye itiraz etti. Başkentte görev yapan büyükelçilerin, Alman kontrolündeki bir şehirde görev yapmalarının kabul edilemez olduğunu savundular.
Osmanlı yönetimi, bu baskılardan kurtulmak için Liman Paşa’ya Edirne’deki 2. Kolordu Komutanlığı’nı teklif etti. Ancak Liman Paşa bu teklifi reddetti. Almanya’nın rütbesini yükseltmesiyle Osmanlı yönetimi de Mareşal ünvanını kendisine vermek zorunda kaldı.
Liman Paşa, artık kolordu komutanlığı için fazla büyük olan yeni rütbesiyle Osmanlı Orduları Genel Müfettişi olarak atandı.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Sanders, İstanbul merkezli 1. Ordu’nun başına getirildi.
Mustafa Kemal ve Ahmet İzzet Paşa, Alman Karargahı’nda Alman subay arkadaşlarıyla, Mardin’de. (1917)
Çanakkale Boğazı deniz zaferinden sonra, İngiliz ve Fransızların Çanakkale’ye kara harekâtı planladığının anlaşılması üzerine, Liman Paşa’nın ve diğer Almanların talebiyle 5. Ordu kuruldu ve Liman Paşa bu ordunun komutanı olarak atandı.
Liman Paşa, önce Kafkas Cephesi’ndeki 3. Ordu Komutanlığı tekliflerini reddetse de bu görevi kabul etti. Gelibolu’ya geldiğinde kıyı savunmasını değiştirerek İngiliz ve Fransızların çıkarmasına izin veren bir düzen oluşturdu.
25 Nisan 1915’te başlayan Çanakkale kara savaşları, Liman Paşa’nın aldığı kararlar neticesinde 8,5 ay boyunca devam etti. Bu sürede Türk ordusu büyük bedeller ödedi.
Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal muharebe arkadaşlarıyla. (1915)
Almanya’nın Avrupa Batı cephesinde rahatlamasını sağlayacak 500.000 İngiliz ve Fransız askeri, Gelibolu Yarımadası’nda tutuldu. Liman Paşa’nın Çanakkale Savaşı’ndaki şüphesiz en başarılı işi, 8 Ağustos 1915’te görevden aldığı Anafartalar Grup Komutanı’nın yerine Albay Mustafa Kemal’i atamasıydı.
10 Ağustos 1915’te, Conkbayırı’nda Atatürk’ün kalbine isabet eden şarapnel parçasının bir saat tarafından önlendiğini biliyoruz. Çarpışmalarda yaralanmasını önleyen bu cep saatini daha sonra Atatürk, görev arkadaşı Liman von Sanders’e hediye edecektir.
Mustafa Kemal, yeni göreviyle beraber ulusal kahramanlık statüsü kazandı ve “Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal” olarak kalplerimizde yer etti.
Bu, Türk ulusunun beklediği millî kahramanın doğuşuydu. Ancak çok geçmeden Liman Paşa’nın, savaş sürerken Atatürk’ü Çanakkale’den uzaklaştırmasının da etkisiyle birtakım olaylar yaşandı.
31 Ekim 1915’te başkomutan vekili Enver Paşa, Anafartalar Grup Karargâhı’na geldiğinde, Liman Paşa Mustafa Kemal’e, Trakya’daki 2. Türk Ordusu’nun Selanik’e yürümesini söylemişti. Mustafa Kemal, bu hareketin sadece Alman çıkarlarına hizmet edeceğini düşünerek reddetti.
Bu dönemde ikili arasında gergin günler yaşandı.
Liman Paşa, 27 Şubat 1918’de Sina-Filistin Cephesi’ndeki Yıldırım Ordular Grubu Komutanı olarak atandı. Ancak 19 Eylül 1918’de İngiliz ordusunun büyük bir taarruza geçeceğini belirten bir rapor Atatürk’e ulaşmıştı.
Atatürk, gereken önlemleri alsa da Liman Paşa, raporu ciddiye almadı ve sonuçlarına karşı hazırlıksız kaldı. İngiliz ordusu taarruza geçti, üç ordu tehlike altında kaldı.
Atatürk, perişan durumda olan birlikleri toparlayarak yeni bir savunma hattı oluşturmaya çalıştı.
Yetkisi dışında tüm birliklere Halep’e çekilme emri verdi, bu da Liman Paşa’nın yetkisini kullanmak anlamına geliyordu. Liman Paşa, “Karar budur; fakat ben nihayet bir yabancıyım, bu kararı veremem, bunu ancak memleketin sahipleri verebilir.” diyerek Atatürk’ün emrinin uygulanmasına karar verdi ve birlikler Filistin’den Halep’e kadar çekildi.
Sanders’in bu emri sayesinde, dağınık birlikler toplandı ve Millî Mücadele’de kullanılabilecek asker ve silahın elde bulundurulmasının yanı sıra İngiliz ilerlemesi Halep’in kuzeyinde durduruldu.
Bu durum tıpkı Çanakkale’de 19. Tümen ile Arıburnu’na çıkan düşmana Atatürk’ün kendiliğinden taarruz etmesine benziyordu.
O hareketi ile Çanakkale’de yenilgiyi önlemiş ve İstanbul’u kurtarmıştı. Bu hareketi ile de Suriye’de kalan son kuvvetleri yok olmaktan kurtararak Türkiye’nin Suriye sınırını çizmişti.
İlginç bir rastlantı mı yoksa kader mi bilemiyoruz ancak her iki durumda da bağlı olduğu komutan Liman Paşa’nın ta kendisiydi.
Osmanlı Devleti, daha sonrasında 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı. Aynı gün Sadrazam İzzet Paşa, Liman Paşa’ya komutayı Mustafa Kemal Paşa’ya teslim etmesini ve İstanbul’a dönmesini istedi. Devir teslim 31 Ekim’de yapıldı ve Liman Paşa İstanbul’a döndü.
Alman Hükûmeti, Türkiye’deki bütün Alman subay ve erlerinin dönüş işini Liman Paşa’ya verdiği için 1919 Ocak ayı sonuna kadar İstanbul’da kalmıştı.
29 Ocak 1919’da bir grup Alman ile vapurla İstanbul’dan ayrıldı. Vapur 3 Şubat’ta Malta Adası’na uğramıştı ve buradaki İngilizler, Liman Paşa’nın savaş esiri olduğunu söyleyerek kendisini alıkoydu.
Bugün elimize geçen anılarını orada esir kalırken yazmaya başlamıştı. 21 Ağustos’ta serbest bırakıldı ve Almanya’ya döndü. Anıları “Türkiye’de 5 Yıl” adıyla 1920’de Almanya’da, 1921’de de Türkiye’de yayımlandı. 1929 yılında ise vefat etti.
Türk tarihinde destansı kahramanlıklarıyla kimseye boyun eğmediğini ortaya koyan askerlerimizin adını kazıdığı 18 Mart Çanakkale Zaferi’mizin 109. yıl dönümünü kutlu olsun.