Sahra Çölü, yaklaşık 9 milyon kilometrekarelik bir alanı kaplar ve her yıl yaklaşık 22 milyon TWh güneş enerjisi alır. Bu miktar, insanlığın yıllık enerji tüketiminin 100 katından fazladır. Peki, neden bu devasa enerjiyi kullanarak enerji sorunlarımızı çözmüyoruz?
Her gün 80 dereceye varan sıcaklıklara ulaşan Sahra Çölü, güneş enerjisi üretimi için mükemmel bir yer gibi görünebilir.
Ancak çölleri güneş panelleriyle kaplamanın ciddi çevresel ve teknik zorlukları var.
Güneş panelleri; ışık parçacıkları yüzeylerine çarptığında ve yeterli enerjiye sahip olduklarında, elektronları kararlı bağlarından kopararak çalışır.
Elektronlar, kararlılıklarına geri dönmeye çalışırken elektrik üretirler. Ancak güneş panellerinin ne kadar güç üretebileceği sınırlıdır.
Paneller, yalnızca belirli dalga boylarındaki ışıkla etkileşime girebilir ve aldıkları güneş ışığının yarısından fazlasını dönüştüremezler.
Anti-reflektif kaplamalar ve panel yüzeyindeki desenler, gelen ışık parçacıklarının elektronlara çarpma şansını artırıyor. Bu teknikler, ticari güneş paneli verimliliğini düşük yüzdelerden %25’e, deneysel modellerde ise %47’ye kadar çıkardı.
Çöllerdeki güneş panelleri aşırı ısınabilir.
Güneş hücrelerinin dönüştüremediği veya yansıtmadığı ışık, ısı olarak emilir ve bu da panelin verimliliğini azaltır.
Soğutma sistemleri, fanlar veya suyun hareketiyle optimum sıcaklıkları korumak için büyük miktarda enerji kullanabilir. Ancak bu sistemler bile çöl ortamına göre çok daha fazla ısı emer.
Bu durum, mevcut güneş çiftliklerinin ölçeğinde bir sorun teşkil etmeyebilir ancak Sahra gibi büyük bir alanı kaplamaya çalışırsak bu etki, bölgenin ikliminde büyük değişikliklere neden olabilir.
Güneş çiftliklerinin inşası, yerel ekosistemleri zaten bozmakta ancak bu ölçekte bir tesis, çöl peyzajını dramatik bir şekilde dönüştürebilir.