Meşhur uyuşturucu baronu Pablo Escobar, zamanında kendisine bir hayvanat bahçesi yaparak içine de tüm hayvanları alabildiğince doldurmuş. Doğal yaşam alanlarından alınan hayvanların ise üremelerinin önüne geçilemediği için 2035’lerde su aygırlarının kontrolsüz üremeleriyle ilgili dünyayı küçük bir sürpriz bekliyor.
Su aygırları, Kolombiya’nın senelerdir muzdarip olduğu bir konu. Bu dev memelilerin sayıları Kolombiya’da her geçen gün artarken çiftlikten taşarak nehirde yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Üstelik bu, sanıldığı kadar da masum şekilde değil!
1980’lerden bu yana bölgede hâlâ varlığını sürdüren su aygırları, birçok hayvanın da bölgede ölümüne sebep olmuş durumda. Eğer önüne geçilmezse sayılarının 500’e çıkması bekleniyor. Görünüşe göre Escobar, öldüğünde bile bölgede etkisini hâlâ sürdürüyor.
Pablo Escobar, Hacienda Napoles adlı büyük bir çiftliği 1980’lerde kurdu.
Dünyada adını yasa dışı işlerle duyuran Escobar, bir de kendisine o sıralarda çiftlik kurdurmuş. Filler, zürafalar, egzotik hayvanlar… Ne ararsanız var! Üstelik bu hayvanların yasal yollarla geldiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu hayvanları da yasa dışı şekilde ülkeye sokmuş kendisi.
Yasal olmayan yollarla ülkeye soktuğu hayvanlar arasında üç dişi, bir erkek olmak üzere dört su aygırı da vardı. Birçok insan bu hayvanat bahçesinde çeşit çeşit hayvanları görmek için ziyarete geliyordu. 10 seneye yakın hizmet veren hayvanat bahçesine el konulunca, bu hayvanlar bölgelerdeki çiftliklere dağıtıldılar. Fakat dört su aygırı da burada, oldukları yerde kaldı.
Yıllar boyunca bu su aygırları, buradan hiçbir yere ayrılmadı.
Hacienda Napoles
Çiftlikteki gölde yaşayan su aygırları, başlangıçta sayıları azken o kadar sorun teşkil etmiyordu. Fakat el konulan çiftlik, günler geçtikçe bir harabeye dönerken burada bulunan su aygırları, yerlerini asla terk etmedi. Üstelik artık dört tane de değillerdi, sayılarının bugün yaklaşık 50-60 civarında olduğu söyleniyor.
Üstelik bu durumu daha da tehlikeli yapan, içlerinden yaklaşık 10-12 tanesinin yakınlarda bulunan Magdalena Nehri’ne gitmesi. Bölgede birçok tanık da bu durumu kanıtlar nitelikteyken bu hayvanların orada olması doğal yaşamı tehdit ediyor.
Bu bölgedeki koşullar tam onlara göre.
Vahşi doğada yaşayan bu hayvanların bölgeyi sevdikleri aşikâr. Yerlerinden senelerdi kıpırdamayıp Afrika’daki o kuraklığı da hiç yaşamıyorlar. Bu da onlar için artı bir durum. Bölgedeki canlı ve insanları da korkutmuş olmalılar ki bölge halkının şikâyetlerinin ardı arkası kesilmiyor.
İdeal bir çözüm geliştirilmek istense de maalesef bu mümkün değil. Bölgenin lojistiği bu hayvanları taşımak için yeterli değil, Afrika’ya da götürülürse oradaki hayvanlara hastalık taşıma ihtimalleri çok yüksek. Veteriner ve aynı zamanda doğa koruma uzmanı olan Corlan Valderrama, konuyla ilgili “Bu, yaşam alanları Afrika dışındaki en büyük su aygırı sürüsü.” ifadesini kullanıyor.
Öneri ise hayvanların itlaf edilmesi yönünde. Eğer gerçekleşmezse sayılarının 1400’ü de aşacağı düşünülüyor.
Uzmanlar, bölgenin tehlike altında olduğunu ve her yıl en az 30 su aygırı itlaf edilmezse problemin önüne geçilemeyecek bir boyuta varacağını söylüyorlar. Kısırlaştırmak da nesillerinin tükenme tehlikesinden dolayı tercih edilen bir durum değil.
Peki bu hayvanlar nasıl bu kadar büyük bir sorun hâline gelmiş olabilir?
Normal şartlarda Afrika’da başka hayvanlar tarafından avlanmaları çok yüksek bir ihtimalken Güney Amerika’da bu mümkün değil.
Bulundukları bölgede doğal düşmanları ve tehdit altında hissedecekleri diğer hayvanların olmaması, onların kontrolsüz bir biçimde üremelerine neden oldu. Doğal seçilimden kaynaklı bir nüfus azalışı olsa bile bu durumun önüne geçilebilirdi fakat durum böyle olunca içinde bulundukları ortam, çok kolay bir şekilde üreyip çoğalmalarına destek olmuş durumda.
Çevreye nasıl etki ediyorlar?
Konuyla ilgili araştırma gerçekleştiren uzmanlar, varlıklarının ekosisteme çok büyük etkisinin olduğunun altını çiziyor. Bu durum ise çok çeşitli. Nehirlerin kimyasal yapısını bozarak balıkların yok olmasından fok balıklarının soylarını tüketmeye kadar…
Konuyla ilgili araştırma yapan biyolog Nataly Castelbanco, “Su aygırları, Kolombiya’nın nehir sistemine yayılıyor ve binlerce kişi geçimini buralardan sağlıyor. Hacienda Napoles’in 370 kilometre uzağında su aygırları görüldü” diyor.
Bölgede insanlar ise ikiye ayrılmış durumda.
Su aygırlarının itlaf edilmesine karşı çıkan birçok insan da var. Zaten bu fikrin senelerdir gerçekleşmemesinin tek sebebi de kamuoyu olarak gözüküyor. Bu konuyla ilgili çalışma yapmak isteyen Castelblanco, konuyla ilgili araştırma yaptığı süre içinde sosyal medya üzerinden birçok ölüm tehdidi aldığını ifade ediyor.
İnsanların sevgisi bir yana, su aygırları o kadar da cana yakın hayvanlar değil. Hatta dünyanın en ölümcül hayvanları arasında üst sıralarda. Afrika’daki haberlere göre su aygırı saldırılarından ölen insanların sayısı 500’ü geçmiş durumda.
2009’da “kokain su aygırı Pepe’nin” Kolombiya ordusu tarafından öldürülmesi, halk tarafından büyük tepki toplayan bir olaydı. Kolombiya hükûmetinin çevre kuruluşu Conare’de çalışan biyolog David Echevveri, BBC’ye verdiği açıklamada, itlaf seçeneğinin “Durum gerçekten ciddi ve bunu çözmek için önlemler almak gerekli.” cümleleriyle ele alındığını söyledi.
Escobar’ın ölümü 30 yılı aşsa da hâlâ ülkedeki varlığına bir kanıt olan bu su aygırları, ekolojik saatli bomba olarak anılıyor. Yine de itlaf edilmeleri kulağa korkutucu gelen bir öneri, umuyoruz ki bu duruma gerek bile kalmaz.