Günah keçisi… Bu ifade, insanlığın tarih boyunca suçun ve sorumluluğun üzerinden atlamak için yarattığı bir figürü aklımıza getiriyor. Üstelik derin bir tarihselliği de içinde barındırıyor.
Eski Ahit’ten Yunan mitolojisine kadar uzanan bu metafor, insanlığın ortak korkularını ve suçluluk duygularını dışa vurmanın hep bir yolu olmuştur.
İşin garip tarafı, toplumların korku ve suçluluk duygularını dışa vurmanın yanında şeytanı temsil eden bir ifade olarak da karşımıza çıkıyor!
Toplumlar, yaşadıkları zorluklar karşısında hep bir hedef ararlar.
Günümüzde “günah keçisi” terimi hâlâ sıkça kullanılıyor ve genellikle ötekileştirilen herhangi bir nesne veya topluluk için bir metafor işlevi görüyor.
Ancak bu terimin kökenlerine inildiğinde, onun sadece suçlu ilan edilenin omuzlarına yüklenen bir ağırlık olmadığı; aynı zamanda insanlığın kolektif bilincindeki korkuların ve suçluluk duygularının dışa vurulduğu derin bir sembol olduğunu da görebiliriz.
Bu hedef, çoğu zaman haksız yere seçilen ve suçlanan bir figür olur. İşte bu figür de hepimizin yakından tanıdığı “günah keçisi”dir.
Bu terim ilk kez İngiliz Protestan Dilbilimci William Tyndale tarafından Tevrat’ın 1530’da İngilizce tercümesinde ortaya çıktı.
Hatta ortaya çıkışında da Yahudiliğin en önemli bayramlarından biri olan Yom Kippur ritüellerinin bir parçası olan bir töreni anlatıyordu. Bu törende, bir keçi kurayla seçiliyor ve bir baş kâhin, halkının günahlarını itiraf ederek onları hayvana aktarıyordu. Yani halkın suçlarının karşılığında keçi kurban edilecekti.
Tyndale, İbranice “azazel” kelimesini “ayrılan veya kaçan keçi” olarak yorumlayarak o meşhur günah keçisi terimini türetti. Ancak bazı araştırmacılar da Azazel’in, aslında günahların sürgün edildiği çöldeki belirli bir yeri temsil ettiğini ve keçiye benzer bir çöl iblisinin adını temsil ettiğini iddia ediyor.
Tabii bu anlam, İncil’den sıyrılarak bugünkü hâlini aldı.
Bir suçun, hatanın yükünü omuzlayan kişiler için kullanılan “günah keçisi” metaforunun arkasındaki gerçeklik yine insanlık suçlarının masum bir keçiye atfedilmesiyle ortaya çıktığını görüyoruz. Yani anlayacağınız bu terimin öznesi, adının hakkını veren; hiçbir suçu olmadan kurban edilen bir keçiydi.
Bizim de bugün hep yaptığımız gibi tarihte de hatalara bir kurban aramak hep ilk seçenek olmuş.