Bir dönemler hepimizin kafasını meşgul eden Illuminati çılgınlığını hatırlamayanımız yoktur. Deli gibi şarkıları ‘tersten’ dinleyerek anlam aramaya çalıştığımız bir dönem vardı, kulağa şu an çok komik gelse de Illuminati gerçekten de vardı!
Tuttu Fırlattı şarkısından tutun Atiye’nin Aşkistan parçasına kadar ülkemizde de bir furya vardı. En ufak şeyden bir işaret aradığımız bu dönemlerde Illuminati’nin gerçekten var olup olmadığı hep tartışma konusu oldu. O zaman biz bu merağa bir son verelim. Evet, bir zamanlar Almanya’da faaliyet göstermiş ve 1776-1785 yılları arasında varlık gösteren bir gizli topluluk vardı.
Dünyayı yöneten bir cemiyet olarak bilinen Illuminati, gerçekten de böyle bir cemiyet miydi? Nihai amacı dünyayı ele geçirmek olmasa da dünyanın gördüğü en gizli ve örgütlü bir yapı olduğu kesin!
Illuminati, Almanya’nın Bavyera bölgesinde Adam Weishaupt tarafından kuruldu.
Illuminati, sadece altı kişinin katılımıyla kurulan bir örgüttü ve kuruluşu 1700’lerin başlarına kadar uzanıyor. Temel hedefi, insanların özgürce düşünmelerine engel olmayı ortadan kaldırmak, düşünceleri ve dini yaklaşımları uzaklaştırmak, aynı zamanda pozitif bilimi geliştirmekti.
Bu temel düşünceler ve savunulan felsefe, illuminizm olarak adlandırılıyor. Örgüte katılmak için gizlilik yemini etmek ve üst kademelerdeki kişilerin sözlerine itaat etmeyi taahhüt etmek gerekliydi.
Zaman içinde, örgütün hedefleri siyasi kararları etkileme ve Kilise gibi kurumları zayıflatma yönünde değişti. Grubun bazı üyeleri, cemiyete yeni katılımcılar kazanmak amacıyla Masonlara dahil oldu.
Bu cemiyet, adını Antik Roma’da bilgelik tanrıçası Minerva’dan alan bir kuşla simgelenir hâle geldi. Masonlar ise aslında Orta Çağ’ın taş ustaları ve katedral inşaatçılarının loncalarına dayanan bir kardeşlik cemiyetiydi.
Illuminati’ye üye olabilmek için diğer tüm üyelerin onayı gerekliydi.
Üyeliğin şartları arasında varlıklı ve saygın bir itibara sahip olmak bulunuyordu. Cemiyetteki üyeler arasında hiyerarşik bir sistem vardı ve üyelik süreci zamanla aşamalara çıkartılmıştı. Bu süreçte üyeler, gerçek isimlerini kullanmıyor; kimliklerini gizlemek için takma isimlerle anılıyorlardı.
Bizleri korkutan üçgen göz sembolünü hatırladınız değil mi? “Her Şeyi Gören Göz” olarak bilinen bu üçgen içindeki göz sembolü, dünya genelinde kiliselerden Mason binalarına ve ABD dolarının üzerine kadar birçok yerde karşımıza çıkıyor. Bu sembol genellikle Masonluk ile ilişkilendirilse de çoğu zaman Illuminati ile anılıyor. Aslında bu sembol, Hristiyanlıkta da var ve “Tanrı’nın Gözü” olarak adlandırıyor. İnsanlığın üzerinde Tanrı’nın gözetimi ve korumasını temsil ediyor.
Milyonlarca yürek tek bir soru: dünya, Illuminati tarafından kontrol ediliyor mu?
Hâlâ bu soru birçok kişinin aklını karıştırıyor. Illuminati’nin çok gizli bir cemiyet olduğunu ve sadece az sayıda kişi tarafından bilindiği düşünülse de tarihçiler, cemiyetin faaliyet gösterdiği dönemlerde aslında çok etkili olmadığını düşünüyorlar.
1782’de cemiyetin üye sayısı yaklaşık 600 kişiye ulaşmıştı. Bu, o dönemlerde bir cemiyet için az buz bir sayı değil. Bu üyeler arasında Alman Kraliyet Ailesi’nden Baron Adolph von Knigge gibi önemli isimler de vardı. Bu da cemiyeti daha da güçlü bir hâle getiriyordu. Zamanla üye sayısı da binleri aştı.
1784’te Bavyera Dükü Karl Theodor’un tüm toplulukları yasaklaması ile cemiyet dağıldı.
Theodor, kuruluşuna izin verilmemiş tüm toplulukları yasakladı. Illuminati de bu yasaktan nasibini aldı, üyesi olduğu şüphelenilen kişiler tutuklandı ve bu operasyonlar sırasında cemiyete ait olduğu iddia edilen suç niteliğinde belgeler bulundu.
Bu belgeler, cemiyetin devlet ve Kilise için bir tehdit oluşturduğu inancını iyice güçlendirdi.
Örgütün dağılmasının ardından Illuminati’nin, Fransız Devrimi’ne öncülük ettiği gibi bir dizi komplo teorileri de ortaya atıldı. Zamanında George Washington’ın mektubu da Illuminati tehdidinin savuşturulduğu yönündeki ifadeleriyle cemiyetin hâlâ var olduğu düşüncesini güçlendirdi.
Bu komplo teorileri güçlendikçe güçlendi, büyüdükçe büyüdü ve günümüze kadar varlığını sürdürdü. Günümüzde hâlâ varlığı iddia edilen bu örgütün, dünyaca ünlü sanatçıları da içinde barındırdığı söyleniyor. Bunlardan en unutulmazları da hepimizin yakından tanıdığı Michael Jackson, Madonna, Lady Gaga… Ve daha nicesi.