Düşünsenize, okyanusun ortasında yalnızca iki kayadan ibaret bir “ada” için 600 milyon dolar harcıyorsunuz. Kulağa biraz saçma geliyor değil mi? Ama Japonya için Okinotorishima adası tam olarak bu kadar değerli.
İlk bakışta Japonya’nın Filipin Denizi’nde neredeyse hiçbir şeyin olmadığı bir yerde iki kayayı korumak için bu kadar para harcaması kafa karıştırıcı görünebilir. Ancak bu iki kayanın yani Okinotorishima’nın hikâyesi, 16. yüzyıla kadar uzanıyor.
Peki nedir bu iki gizemli kayanın hikâyesi? Şimdiden söyleyelim, basit bir jeopolitik mücadeleden çok daha fazlasını içeriyor.
1982’de Birleşmiş Milletler’in Deniz Hukuku Sözleşmesi ile tanımlanan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kavramı, Okinotorishima gibi yerlerin değerini birdenbire artırdı.
Japonya’nın Okinotorishima üzerindeki egemenlik iddiası sadece millî gurur meselesi değil aynı zamanda zengin balıkçılık alanlarına, nadir metaller ve potansiyel petrol rezervlerine erişim anlamına geliyor.
Bu kayaların bir ada olarak kabul edilmesi Japonya’nın çevresindeki 248.643 km karelik bir alanı kendi münhasır ekonomik bölgesi olarak talep edebilmesi demek.
Ancak Çin gibi bazı ülkeler, bu kayaların “ada” olarak kabul edilmesine itiraz ediyor çünkü Japonya’nın stratejik deniz alanları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasını sağlıyor.
Okinotorishima’nın stratejik konumu, Tayvan ve Guam arasında bir noktada bulunuyor.
Özellikle ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki askerî varlığı düşünüldüğünde, Japonya için büyük önem taşıyor. Japonya, kayaları erozyondan korumak ve böylece ada statüsünü korumak için çelik dalgakıranlar ve beton duvarlar inşa ederek stratejik noktadaki hak iddiasını güçlendirmeye çalışıyor.
1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, adalar ve kayalıklar arasında net bir ayrım yaparak adaların münhasır ekonomik bölgeler ve kıta sahanlığına sahip olabileceğini ancak kayalıkların olamayacağını belirtiyor.
Yani Japonya’nın Okinotorishima’yı bir ada olarak koruma çabaları, uluslararası hukukta boşluğu doldurma girişimi olarak görülebilir.
Çin’in bu kadar karşı olmasının arkasında başka sebepler de var desek?
Çin’in sahte adalar üzerinde tekel sahibi olmak istemesinin yanı sıra eğer ABD Guam’dan Tayvan’a askerî birlikler göndermek isterse Çin, denizaltılarla ABD’ye cevap verebilir.
Ancak bunu yapmak için okyanus tabanının haritasını çıkarmaları ve bu haritayı oluşturmak için araştırmalara ihtiyaçları var. Tabii bu araştırmaları Japonya’nın MEB’inde yapamayacaklarını unutmamak lazım.
Peki ya Okinotorishima bir ada mı, değil mi? Biraz şaibeli.
Cevap yüksek ihtimalle hayır. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin bu çizgiyi net olarak ayırdığını daha önce belirtmiştik. Ancak Japonya yine de para harcamaktan vazgeçmiyor çünkü ada statüsü alabileceğine inanıyor.
Bu kayalar gerçekten insan yerleşimini ya da ekonomik yaşamı kendi başlarına sürdüremezler çünkü bilirsiniz, onlar sadece kaya. Ancak bu durum Japonya’nın insanları aksi yönde ikna etmek için inanılmaz miktarda para harcamasını engelleyemedi.
1987’de kayaları erozyondan korumak için etraflarına çelik dalgakıranlar ve beton duvarlar inşa etmeye başladılar.
1988’de ise aslında kayaların üzerinde olmayan ama yakınlarında bulunan Japonya Deniz Bilim ve Teknoloji Merkezi’ni ve son olarak BM sözleşmesi açıkça insan yapımı adaların sayılmayacağını söylese de yapay bir üçüncü kaya inşa ettiler.
Şimdilik kimse Japonya’yı bu konuda durduramayacak gibi duruyor. Yorumlarda bu konu hakkındaki düşüncelerinizi bekliyor olacağız.