Kamuoyunda 7 yıldır tartışılan sabit saat uygulaması, iddia edildiği gibi gerçekten enerji tasarrufu sağlıyor mu? Karanlıkta uyanmanın biyolojik etkileri neler? Bu uygulamayı tercih eden başka ülkeler var mı?
Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta saatler; her yıl mart ayının son pazar günü saat 03.00’ten itibaren bir saat ileri alınır ve her yıl ekim ayının son pazar günü saat 04.00’ten itibaren bir saat geri alınırdı. 1973’ten beri devam eden bu uygulamaya 2016 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile son verildi ve o tarihten bu yana saatler ileri veya geri alınmadan “yaz saati” uygulamasına devam ediliyor.
Dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak tarafından kalıcı hâle getirilen bu uygulamanın gerekçesi olarak “enerji tasarrufu sağlamak, gün ışığından daha fazla faydalanmak” olduğu ileri sürülmüştü. Bu karar ile birlikte daha önce 1 saat fark olan Orta Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasındaki saat farkı 2 saate, İngiltere ile 3 saate çıkarken, Suudi Arabistan ile aynı saat dilimi kullanılmaya başlandı. Bu da borsa, bankacılık, uçak seyahatleri gibi birçok teknolojik etkileşimde senkronizasyon sorunlarına yol açtı. Fakat bu uygulamanın yarattığı tek sorun bu değil!
Türkiye, yaz-kış saati uygulamasını kaldırdı ve saat dilimini sabitledi ancak sabitlerken bulunduğu meridyenlerdeki kış saatini değil, geçici olarak kullandığı yaz saatini tercih etti.
Sabit saate geçen ya da geçmeyi planlayan birkaç ülke bulunuyor fakat bu ülkelerin çoğunda Türkiye’deki gibi doğu-batı arasındaki saat farkı çok fazla değil. Saat farkı olan ülkelerdeyse birden fazla zaman dilimi bulunuyor (ABD gibi). Bu da hâliyle bazı sorunları beraberinde getiriyor.
Van’da yaşayan bir kişi gün ışığını almış bir şekilde uyanıp işe/okula gidiyorken İstanbul, İzmir gibi batı şehirlerinde yaşayan milyonlarca insan ise karanlıkta uyanıp işe/okula gitmek zorunda kalıyor. Oysa saatler geri alınsa batıdakiler de doğudakiler de gün ışığı almış bir şekilde güne başlayacaklar.
Karanlıkta uyanmak biyolojik saatimizi olumsuz etkilediği için bitkin hâlde uyanıyoruz.
Çoğu kişinin okulu/işi sabah 08.00 civarında başlıyor. Büyükşehirlerde yol 1,5 saat kadar sürebiliyor; kahvaltısı, duşu, hazırlanması derken çok daha erken saatlerde kalkmak gerekiyor. Biyolojik saat dediğimiz sirkadiyen ritmimizi düzenleyen saatimiz aslında sadece bir zaman algısını değil aynı zamanda ruh sağlığımızı, beden sağlığımızı, iştahımızı, enerjimizi, duygudurumumuzu, dikkatimizi, konsantrasyonumuzu etkiliyor. Bu yüzden yorgun başladığımız günü yorgun bitirmek zorunda kalıyoruz.
Karanlıkta evden çıkıp tekrar binalara giren insanlar bütün gün içeride çalışıyor ya da okuyor ve akşam saatlerinde çıktıklarında tekrar karanlık olduğu için gün ışığını görmek mümkün olmuyor. Bu da yetersiz gün ışığı alımı nedeniyle D vitamini eksikliğine yol açıyor.
Karanlık, bunlar dışında güvenlik konusunda da sorunlara neden oluyor; özellikle de kadınlar ve çocuklar için. Güvende hissettiren bir durum değil. Gece saatlerindeki endişeler sabah karanlık havada da tekrarlanıyor.
Dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın öne sürdüğü “enerji tasarrufu sağlamak, gün ışığından daha fazla faydalanmak” amacıyla uygulamanın getirildiği iddiası ne kadar doğru?
Cambridge Üniversitesinden Dr. Sinan Küfeoğlu’nun BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamaya göre, yaz saatinden kış saatine geçmemenin elektrik tüketimi üzerinde gözlemlenebilir veya ölçülebilir bir etkisi yok. “Bu uygulama elektrik şirketlerine daha çok para kazandırsın, daha çok elektrik yakılsın diye iptal edildi” diye bir görüş var fakat o da yanlış. Elektrik tüketiminde bir artma da yok azalma da yok.
Kalıcı yaz saati uygulaması kararı alınırken İstanbul Teknik Üniversitesinin hazırladığı ve kalıcı yaz saati uygulamasının tasarruf sağladığını belirttiği rapora atıf yapılmıştı ancak söz konusu rapor kamuoyundan saklanıyor.
Yapılan araştırmalar 7 yıl önce enerjide tasarruf amacıyla yapılan değişikliğin tasarruf sağlamadığını gösteriyor. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından kalıcı yaz saati uygulamasının ilk yılında yapılan çalışmada bir önceki yılın aynı aylarına göre elektrik enerjisi tüketiminde tasarruf sağlanamadığı saptanmıştı. EMO, sonraki yıllarda da yaptığı açıklamalarla ifadelerini yinelemiş ve kalıcı yaz saati uygulamasında enerji verimliliğinin sağlanamadığını ifade etmişti.
KKTC’de de Türkiye’nin etkisiyle kış saati uygulamasından vazgeçilmişti fakat tepkiler nedeniyle bu uygulamadan vazgeçildi.
Karanlığın neden olduğu bir kazada okul servisindeki üç genç hayatını kaybetti ve bu olayın ardından Kıbrıslı gençler KKTC Meclisi’nin önünde toplandı. Başbakanlığa kadar yürüdüler, sendikalar greve gitti, hayat bir süreliğine durdu. Daha sonra tepkiler dikkate alındı ve hükûmet sabit saat uygulamasını kaldırdı. KKTC halkı artık işine/okuluna gitmek için evinden çıktığında gün ışığını görebiliyor.
Türkiye’de 7 yıl önce alınan karar, hem karanlıkta uyanıp okula veya işe gidenler hem de siyasiler arasında tartışılmaya devam ediyor.
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekân, insanla mevcuttur.” Ahmet Hamdi Tanpınar – Saatleri Ayarlama Enstitüsü