20. yüzyılın ilk yıllarında, henüz Birinci Dünya Savaşı yaşanmamışken ortaya çıkan kübizm akımı resim sanatında devrimci bir hareket olarak başlamıştır. En popüler örneklerini Picasso eserlerinde gördüğümüz kübizm akımı, empresyonizme karşı olarak ortaya çıkmıştır. Gelin kübizm nedir, özellikleri nelerdir yakından bakalım ve sanatçılarını görelim.
Sanat dünyasındaki dönemler, akımlar ve hareketler üzerine kurulur. Bir dönem popüler olan akımlar, bir sonraki dönem gelen sanatçılar tarafından eleştirildiği için ortaya başka akımlar çıkar ve bu süreç böyle sürüp gider. Bu durumun en önemli örneğini kübizm akımında görüyoruz. O dönem popüler olan empresyonizm akımını eleştiren bazı genç ressamlar sanata farklı bir açıdan bakarka kübizm akımını ortaya çıkarmışlardır.
Kübizm akımının en popüler örneklerin Picasso tarafından resmedilen eserlerde görüyoruz ancak kendisi bu akımın tek temsilcisi değildir. Kübizm ilk ortaya çıktığı dönemde pek çok ressamı etkilemiş ve bu etki o dönemin eserlerine de yansımıştır. Akımın öne çıkan noktalarından bir tanesi de doğanın geometrik şekillerle ele alınmasıdır. Kübizm nedir, özellikleri nelerdir gelin yakından bakalım ve sanatçılar üzerinden bazı örnekler görelim.
Önce temel bir tanım yapalım; Kübizm nedir?
20. yüzyılın ilk yıllarında Birinci Dünya Savaşı öncesinde Fransa’da ortaya çıkan kübizm, dönemin sanat anlayışına karşı atılan devrimci bir adım olarak oluşmuştur. Paris merkezli olarak resim sanatında ortaya çıkan kübizmin en dikkat çeken özelliği var olan konuları, olayları ve doğayı geometrik şekiller üzerinden ele alarak yansıtmasıdır.
Kübistlerin asıl temel aldıkları nokta gerçekliktir ancak bilinen gerçekliğe farklı bir açıdan yaklaşırlar. Örneğin kübik bir eserde daha önce defalarca kez gördüğünüz bir nesne ile karşılaşabilirsiniz ama ilginç olan, bu nesneyi daha önce hiç bakmadığınız bir açıdan görürsünüz. Geometrik şekiller kullanılmasının nedeni de tam olarak budur.
Kübizm neyi savunur?
1900’lü yıllarda popüler olan empresyonizm akımında sanatçılar, ışığın geçici etkilerini eselerinde yansıtıyorlardı. Henri Matisse ve çevresinde gelişmiş olan bu akıma karşı olan bazı genç ressamlar vardı. Çok renkli olarak tanımladıkladıkları bu resimleri eleştiren kübist ressamlara göre dış dünyayı yalnızca görünen yüzüyle değil, görünmeyen yüzüyle de resmetmek gerekiyordu.
Kübizmin belki de en büyük farkı, empresyonizmde esas olan görme duyusu yerine aklın gücünü kullanmayı seçmesidir. Paul Cézanne, bu fikrin en önemli öncüsüdür. Daha pek çok farklı fikirden etkilenerek en sonunda kübizm akımını yaratan bu isimler, akımlarının kesinlikle bir taklit değil aksine bir tür tasarım sanatı olduğunu söylüyorlardı.
Kübizm özelliklerinin başında geometrik şekil kullanımı geliyor:
Bu akıma kübizm adı kendileri tarafından konulmadı. Sanat eleştirmeni Louis Vauxcelles, bir gün Georges Braque’ın bir eserini gördü, küçük küpler olarak anlattı ve kübizm adı bu şekilde akımın adı haline geldi. Georges Braque ile Picasso’nun ilk eserleri benzer şekilde hacimlerin iç içe geçtiği anlatılara sahiptir. Asıl hedefledikleri ise iki boyutlu bir zemine üç boyutlu şekilleri yerleştirmekti.
İşte tam da bu nedenle tuval üzerine geometrik şekilleri tek tek ve üst üste yerleştirdiler. Çünkü kübistlere göre insan bir nesneye baktığı zaman onun tamamını değil, yalnızca bir kısmını görür. Tam da bu yüzden aynı sanatçının, aynı nesneyi farklı bakış açılarından çizdiği versiyonlar var. Bazen anlamsız gibi görünen bu çizimler aslında nesneye nereden bakıldığına göre anlam kazanır.
Eserler giderek daha soyut bir boyut kazandı:
1907 ile 1912 yılları arasındaki dönem analitik kübizm olarak adlandırılmaktadır. Sanatçıların görüntüye geometrik şekillerle yaklaştıkları bu dönem eserlerinde silindirler, koniler, küreler, prizmalar görmek mümkün. Elbette gerçekliğe bu şekilde farklı bir noktadan yaklaşmak giderek soyut bir anlam kazanmaya başladı.
1911 yılında Georges Braque ve Picasso tarafından resmedilen eserlere baktığımız zaman artık tuval üzerindeki şeyin giderek soyut bir anlam kazanmaya başladığını görürüz. Ressamlar nesneleri açarak saydamlar yüzeyler haline getiriyor, kenar çizgileri yok ediyor, gerçekliğe bir tür oyun hamuru gibi yaklaşıyorlardı. Öyle ki artık neyi çizdiklerini anlamak bile zor hale gelmişti.
Kübizm bir sanat felsefesi olarak da ayrı bir anlama sahip:
Kübizme yalnızca bir resim akımı olarak yaklaşmak her zaman doğru olmaz çünkü sanatçıların eserlerinde farklı yaklaşımlar görülüyor. Örneğin bazı kübistler gerçekliği resimlerine katmak için kum, kağıt, gazete parçası, kibrit çöpü gibi nesneleri tuvallerine yapıştırıyordu. Bazıları ise temel biçimlere yoğunlaşarak gitar için yalnızca telleri, keman için yayı, şişe için boyun kısmını çizdiler.
Felsefi açıdan yaklaştığımız zaman kübist eserlerin aynı anda birden çok şeyin farklı yerlerde yaşanmasını tasvir ettiğini görüyoruz. Yani ortada büyük bir karmaşa var. Fakat bu dağınık imajlar ve karmaşık kelimeler zaten tam olarak kübistlerin vermek istediği şeydir.
Zaten kübizm, temelinde felsefi yaklaşım olan bir akımdır. Tüm o geometrik şekilleri kullanmalarının nedeni gerçekliğe dokunmaktır. Resmettikleri konuların, olayların, nesnelerin bazen anlaşılmaz noktaya gelmesinin nedeni ise empresyonizmden farklı olarak görünenle değil görünmeyenle ilgileniyor olmalarıdır. Yani kübik resimde gördüğünüz şey, daha önce görmediğiniz bir açıdan olsa da aslında daha önce gördüğünüz bir şeydir.
Yalnızca resimde değil, edebiyatta da kübizm etkisi görülmüştür:
Tüm sanat akımları gibi kübizm de resim temelli olmasına rağmen diğer sanat dallarını etkilemiştir. Özellikle dönemin heykellerinde bu etkiyi görmek mümkün. Edebiyattaki etkilerini ise en çok şiirde görüyoruz. Kübik şiirlere imza atan Guillaume Apollinaire, aynı zamanda kübizm manifestosunu da kaleme almıştır. Max Jacob aynı dönemde parçala – birleştir yöntemi ile kübik şiirlere imza atmıştır.
Kübizm akımı sanatçılarından bazıları:
- Albert Gleizes
- Alberto Giacometti
- Aleksandra Ekster
- Alexander Archipenko
- Alexandra Nechita
- Amadeo De Souza Cardoso
- André Lhote
- Ang Kiukok
- Auguste Herbin
- Daniel-Henry Kahnweiler
- David Hockney
- Diego Rivera
- Emil Filla
- Emiliano Di Cavalcanti
- Emilio Pettoruti
- Fernand Léger
- Francis Bacon
- Francis Picabia
- Franz Marc
- Frida Kahlo
- George Braque
- Gino Severini
- Henri Laurens
- Henri Le Fauconnier
- Jacop Lawrence
- Jacques Lipchitz
- Jacques Villon
- Jean Metzinger
- Juan Gris
- Kazimir Maleviç
- Lyonel Feininger
- Lyubov Popova
- Marc Chagall
- Marcel Duchamp
- Maria Blanchard
- Marie Laurencin
- Mikhail Larionov
- Natalia Goncharova
- Pablo Picasso
- Paul Cézanne
- Paul Klee
- Piet Mondrian
- Raoul Dufy
- Raymond Duchamp-Villon
- Robert Delaunay
- Roger de La Fresnaye
- Romero Britto
- Rufino Tamayo
- Salvador Dali
- Vicente Manansala
- Victor Vasarely
20. yüzyılın en önemli sanat akımlarından bir tanesi olan kübizm nedir, neyi savunur, özellikleri nelerdir gibi merak edilen soruları yanıtlayarak sanatçıları üzerinden bu akımı daha iyi anlamaya çalıştık. Bazen gerçekliği görmek, her zaman gerçeği görmek anlamına gelmez.