Şüpheli veya sanıkların sorgulanması denilince aklınıza muhtemelen kötü senaryolar geliyordur. Gergin bir ortam, baskıcı bir savcı veya kolluk kuvveti, kutu gibi bir oda ve daha birçok sıkıcı şeyi gözünüzde canlandırabilirsiniz. Klasik sorgulamadan oldukça uzak ve alışılmadık bir şekilde sorgulama yapan Hanns Scharff’ın sorgu taktiği, FBI tarafından bile örnek alınıyor.
Hele ki konu Naziler konu olunca sorgulama sırasında büyük ihtimalle aklınıza işkence yöntemleri, zulüm gelebilir. Ancak durum hiç de öyle değil. Hanns Scharff’ın sorgulama tekniği ile savaş esirleri, arkadaşına anlatılır gibi istenilen her bilgiyi veriyordu ve çoğu esir hangi bilgiyi verdiğinin farkında bile değildi.
Savaş boyunca 500’den fazla pilotu sorguya çeken, bugün bile istihbarat camiasının rol model olarak kullandığı Nazi Almanyası’nın “Usta Sorgulayıcısı” olarak anılan Hanns Scharff’ın hayatının yanı sıra ilginç taktiğini de öğrenince baskı olmadan da birçok şeyin yaptırılabileceğini göreceksiniz.
Hanns Scharff’ın sorgulayıcı olmadan önceki hayatına değinmekte fayda var. Çünkü aldığı eğitimin ve yaşadığı tarzın, yaptığı işle alakası yok.
Hanns Scharff, 16 Aralık 1907’de Doğu Prusya’da (şimdiki Polonya) ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Prusya Ordusu subayı, annesi Almanya’nın en büyük tekstil fabrikasından birinin kurucusunun kızıydı.
Almanya’da yaşayan Scharff, sanatın çeşitli dallarında eğitim aldı ancak Scharff’tan, dedesi tarafından ortak olunan bir başka tekstil fabrikasını devralması beklendi. Scharff, genç yaşta tekstil, dokuma, mağazacılık, pazarlama ve ihracat konularında da eğitim aldı.
Deneyim kazanmak için Güney Afrika’daki Dışişleri Ofisi’nde de çalışan Scharff, işinde başarılı bir yerde olsa da Almanya’ya dönmedi ve Denizaşırı Bölüm Direktörlüğüne terfi etti. II. Dünya Savaşı sebebiyle de 10 yıl boyunca Güney Afrika’da kalmaya devam etti. Burada evlendi ve üç çocuk sahibi oldu.
Hanns Scharff’ın hayatı, meşhur olduğu mesleğe doğru yöneldi.
Scharff, 1939 yılında Almanya’ya döndü ancak savaş sebebiyle mahsur kaldı. Askere alındı ve iki aylık eğitim sonrasında Rus cephesinde görevlendirildi. Ancak bu, Hanns Scharff’ın eşinin hiç hoşuna gitmedi ve eşi, Scharff’ın hem İngilizce hem Almanca bilen bir asker olarak cephede boşa harcanacağı konusunda Alman generali ikna etti. Generalin kararı ile de Scharff, tercümanlık şirketine gönderildi.
İngiliz askerî organizasyon konusunda eğitim alan Scharff, bir süre sonra sorgulayıcılara tercümanlık yapmak için sorgulama merkezine gönderildi. Müttefik Hava Kuvvetleri personeli için sorgulama merkezinde hizmet vermeye başlayan Scharff, sonrasında Amerikan savaşçıları bölümünde sorgulama memuru yardımcısı oldu.
Scharff, burada sorgulama tekniklerini gözlemliyor ve konu hakkında herhangi bir resmî eğitim almıyordu. Birimde görev yapan sorgulayıcı Luftwaffe’nin uçak kazasında ölmesi ise Scharff’ın hayatını değiştiren adım oldu. Çünkü iş arkadaşının yerine Scharff geçirildi.
Gelelim, Scharff’ın merak edilen o meşhur tekniğine.
Scharff, bu işe girdiğinden beri mahkumlara fiziksel taciz yapılmasına karşıydı ve ölen arkadaşının onaylanmış teknik listesine güvendi. Bu tekniklerin başında ise sorgulayıcının mahkûmun en büyük savunucusu gibi davranılmasıydı. Luftwaffe, mahkûmlara eğer birimin ve hava üssünün adını, rütbeler ve seri numaralar dışında herhangi bir bilgi vermemesi durumunda onları Gestapo’ya vermekten başka bir seçeneği olmadığını söylüyordu.
Scharff ise bu taktiği kullanarak mahkûmların Gestapo’ya karşı korku beslemesini sağlıyor, bulundukları durumda onların müttefiki olduğunu ve Gestapo’ya verilmek yerine güvenli bir esir kampına gönderilmelerini istediğini söylüyordu. Üstüne de bilgi vermediği sürece kendisinin de bir şey yapamayacağına mahkûmları inandırıyordu.
Buraya kadar her şey normal gibi gelebilir. Ancak Scharff’ın asıl uyguladığı taktik bundan daha fazlası.
Hanns Scharff’ın kayıtta sorguladığı pilotlar ve ait oldukları filoların yer aldığı günlüğünün kopyası
Scharff, mahkûmların korkusu geçtikten sonra onlara ev yapımı yiyecekler, alkollü içecekler verip şakalar yapıyordu. İyi derecede İngilizce bilmesi ve Amerikan geleneklerine hâkim olması, mahkûmların güvenini kazanmasına da yardımcı oluyordu. İddialarda bulunup bu iddiaları mahkûmun inkâr edeceği veya doğrulayacağını umut etmek de taktikleri arasındaydı.
Yüksek profile sahip müttefik havacı mahkûmlarla Alman havaalanına geziler düzenleyen Scharff, bir mahkûmun BF 109’a (Alman avcı uçağı) binip deneme sürüşü yapmasına da izin verdi. Ve herhangi bir kaçma teşebbüsü de yaşanmadı. Çay ve öğle yemekleri, havuz gezileri, orman yürüyüşleri ise Scharff’ın esirlere düzenlediği programlardan sadece birkaçıydı.
Peki Scharff, ağzı sıkı bir mahkûmla karşılaştığında ne yapıyordu?
Hanns Scharff’ın transit kampında sorguladığı bir grup esir Amerikalı pilot
Bu noktada ise Scharff’ın devreye soktuğu başka bir taktik vardı. Düşman hava kanadındaki herhangi bir komutan veya pilot hakkında kişisel bilgilerin olduğu dosyaları sunuyor, zaten cevabını bildiği bir soruyu mahkûma sorarak işe başlıyordu.
Kendisi hakkında her şeyi bildiğini sanan mahkûm da asıl öğrenmek istenen sorulara cevap vererek Scharff işini daha kolay hâle getiriyordu. Scharff’ın istediği bilgi alındığında ise mahkûmlar zaten bu cevabın da dosyada olduğunu sanıyordu ama aslında Scharff’ın istediği cevabı vermiş oluyorlardı.
“Hiç cevap alamadığı kimse oldu mu?” diye merak ediyor olabilirsiniz. Asla istenilen sorulara cevap vermeyen mahkûmlar da vardı.
Francis Gabby Gabreski
Öyle bir mahkûm vardı ki Scharff ondan istediği hiçbir bilgiyi alamadı. Sorguladığı en ünlü mahkûmlar arasında bulunan kişi, savaş sırasında Avrupa’nın en iyi Amerikan savaşçısı olan Yarbay Francis Gabby Gabreski’ydi.
Scharff, onun gelişini bir süredir bekliyordu ve geldiğinde kendisi ile tanıştığına memnun olduğunu dile getirdi ama bu yeterli olmadı. Gabreski, Scharff’ın hiçbir şekilde bilgi alamadığı birkaç esirden bir tanesiydi. Ancak bu sorgulama onları sorgulayıcı-esir ilişkisinden daha fazlası yaptı ve savaştan sonra da uzun süren bir arkadaşlıkları oldu.
Scharff’ın sorguladıkları arasında kimler vardı?
Soldan: Albay Hubert Zemke, Binbaşı Duane Beeson, Yüzbaşı John T. Godfrey, Teğmen Martin J. Monti
Scharff’ın sorguladığı kişiler arasında önemli isimler de vardı. Bunlar:
- Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri’nde görev alan, “En Büyük Savaş Grubu Komutanı” olarak övülen Savaş Pilotu Albay Hubert Zemke
- Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri’nde görev alan Amerikalı Savaş Pilotu ve II. Dünya Savaşı’nın uçan ası Binbaşı Duane Beeson
- Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Hava Kuvvetleri’nde görev alan ve uçan ası olan Yüzbaşı John T. Godfrey
Bunlar ünlü savaş pilotlarından sadece birkaçıydı. Scharff’ın kariyerinde önemli bir sorgulama ise propagandacı olarak çalışan bir ABD Ordusu Hava Kuvvetleri pilotu için oldu. ABD’ye ihanet suçunu kabul eden Teğmen Martin J. Monti’yi sorgulamak için Scharff, ABD’ye gitti. Sorgulamanın yanı sıra Scharff, Pentagon ve çeşitli yerlerde mahkûm sorgulama teknikleri üzerine dersler verdi.
Scharff’ın günümüz modern sorgulamaya etkisi
2009 yılında High-Value Detainee Interrogation Group’u (Yüksek Değerli Tutuklu Sorgulama Grubu) kuruldu. Grupta FBI, CIA ve ABD Savunma Bakanlığından istihbarat uzmanları bir araya geldi ve Scharff’ın tekniklerini araştırdı. Gruptaki her birim mahkûmla empati kurma, dostça davranma, baskı yapmama, mahkûmun bildiği hemen her şeyi bildiğinizi bilme yanılsaması tekniklerini benimseyip kullanmaya başladı.
“Doğrudan Yaklaşım” taktiği sayesinde aslında Scharff, sadece II. Dünya Savaşı döneminde değil günümüzde de şiddet olmadan sorgulayabilme tekniklerini, sorgulama dünyasına kazandırmış oldu.
Sanattan gelen Scharff, yine sanata döndü.
Amerika Birleşik Devletleri’ne gidişinden sonra Scharff, aldığı sanat eğitimini değerlendirmeye karar verdi ve mozaik sanatı ile uğraşmaya başladı. Scharff, başarısı ile işini büyütüp kamudan özel sektöre kadar birçok alana iş yaptı ve istenilen adam hâline geldi.
Kaliforniya Eyaleti Meclis Binası, Florida Disney Epcot Center, Güney Kaliforniya Üniversitesi Kampüsü ve birçok özel ev, otel, mağaza, okul, alışveriş merkezi Scharff’ın mozaiklerine ev sahipliği yapıyor.
Scharff’ın 10 Eylül 1992’deki ölümünden sonra ise gelini Monika, 2022’de kendisi ölünceye kadar da Scharff’ın işlerini devam ettirdi.
Hanns Scharff’ın hayatını merak edenler için bir kitap da bulunuyor.
Amerika’ya taşınan Scharff, sorgulayıcı olarak geçirdiği dönem hakkında anılarını yazmaya başladı ve bazı bölümleri bir dergide “İşkence Olmadan” başlığında makale olarak yayımlandı. Askerî Yazar Raymond Toliver’in Scharff ile temasa geçmesinin ardından ise kitap çıkarılmasına karar verildi.
Yazar, Scharff’ın sorguladığı mahkûmlar ile iletişime geçti ve onlardan gelen mektupları kronolojik olarak sıralayıp Scharff’ın kişisel düşünceleri ve eksiksiz hayatını birleştirdi. Kitap, “Sorgulayıcı: Luftwaffe’nin Usta Sorgulayıcısı Hanns Scharff’ın Hikâyesi” ismi ile ilk 1978’de yayımlandı. Daha sonrasında ise başka bir yayınevi 1997’de kitabı tekrardan bastı.
Scharff, her ne kadar Nazi Almanyası’nda çalışmış olup birçoğumuza göre yanlış tarafta olsa da aslında işkence ve zulüm olmadan da bir şeylerin başarılabileceği konusunda tüm dünyaya göstermiş görünüyor.