Geçtiğimiz günlerde Netflix’te “Korkunç Cerrah: Bıçak Altında Aşk” adlı gerçek suç belgeseli yayımlanan Paolo Macchiarini’nin işleri, bilim dünyasında “mucize” olarak anılıyordu ama herkesten gizlediği dehşet verici gerçekler vardı.
İtalyan doktor, bilim adı altında yaptığı işlerle âdeta bir seri katil gibi birçok ölüme sebep oldu. Hatta kurbanlarından biri de Yeşim Çetir adında bir Türk’tü. O da diğer insanlar gibi doktoru bir umut ışığı olarak görüp iyileşeceğine inandırılmıştı.
Konunun detaylarını öğrendikçe “Böyle bir şey ancak filmlerde olabilir.” diyeceksiniz ancak hepsi ne yazık ki gerçek. Hazırsanız perde arkasında insanların hayatını karartmasına rağmen ayakta alkışlanan doktorun hikâyesinin derinliklerine inelim.
Geliştirdiği yapay soluk boruları onu üne kavuşturmuştu.
Paolo Macchiarini, bilinene göre çok başarılı bir cerrahtı. Tıp fakültesini İtalya’da okumuş, Amerika’da uzmanlığını yapmış, Fransa’da çalışmış ve Barselona’da kariyerinde yükselmeye devam etmişti. İlk defa 2008 senesinde ismini duymaya başladığımız doktor, kök hücre tedavisinde çığır açıyordu. Kendi geliştirdiği yapay soluk borularına, hastaların kemik iliğinden elde edilen kök hücreleri ekleyerek onlara naklediyordu.
Bu soluk borularının gerçeğinden farksız olduğunu, günlük hayatlarına aynı şekilde devam edebileceklerini iddia ediyordu. Hatta hastaların kendi kök hücreleri kullanıldığı için nakil ameliyatlarındaki bağışıklık riski de ortadan kalkmış olacaktı.
İlk ameliyatını gerçekleştirdiğinde tüm tıp dünyası ve halk, onu göklere çıkarmıştı.
Bu gelişme, tıpta yeni bir dönemi açacaktı. Takvimler 2011 yılını gösterdiğinde doktor, Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen çalışmaları seçen profesörlerin bulunduğu Karolinska Enstitüsünde görev yapmaya başlamıştı.
Cerrahın yaptıklarının ve yapacaklarının bu prestijli hastanenin de adını kirleteceğinden kimsenin haberi yoktu. 2010’un başlarında rejeneratif tıp denince akla ilk gelen isim olan doktorun Nobel Tıp Ödülü almasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Tüm bunlar olurken özel hayatında da ayrı sansasyonlar vardı.
Gazeteci bir kadını etkileyerek onunla evlenmişti ancak eşine sadık kalmayıp başka kadınlarla da evlenme planları yapıyordu. Hatta karısı, adamın gerçek kimliğinden, neler yaptığından endişelenince, “Sana gerçekleri söylemedim. Ben aslında doktor değilim, CIA ajanıyım ve gizli bir görevdeyim.” gibi akılalmaz yalanlar söylüyordu. Tabii bunu eski eşinin anlattığı kadarıyla biliyoruz.
Yapay soluk borusu nakli yaptığı 8 hasta vardı ve bunlardan 7’si ameliyattan sonra korkunç acılar çekerek hayatını kaybetmişti.
Sağ alt görsel: Yeşim Çetir ve babası
Ameliyat sonrası yaşama tutunamayan isimlerden biri de Yeşim Çetir adlı Türk bir kadındı. Hastaların vücudu bu yapay maddeye tepki veriyordu ve akciğerlerin aniden çökmesi, boğularak ölme, öksürdükçe et parçaları çıkarma gibi sonuçlara yol açıyordu.
Kimsenin bunlardan haberi yoktu. Sadece hastalar ve yakınları biliyordu. Söylenene göre insanların boğazına taktığı şey, soluk borusu şekli verilmiş plastik bir pipetten farksızdı!
Çalışma arkadaşları, tüm bu olup bitenlerde bir gariplik olduğunu fark etti.
Diğer doktorların aktardığına göre Paolo, ameliyatların sonuçlarını yalan yanlış şekilde lanse ederek raporlara da bu şekilde geçiriyordu. Doktorlar, hastaların durumuna dair verilerin doğruyu yansıtmadığına dair bir rapor hazırladı. 2016 senesinde ise İsveç polisi, Macchiarini hakkında soruşturma başlattı.
Doktorun soruşturulduğu 5 vakanın 4’ünde kanıtlarla desteklenmeyen cihaz ve prosedürlerin kullanımı sebebiyle ihmalkâr olduğu fakat hastaların başka bir tedavi nedeniyle ölmüş olabileceğinden suçun kanıtlanamadığı belirtildi.
2019 senesinde ise İtalyan mahkemesi, görevin kötüye kullanımı ve belgede sahtecilik suçundan 16 ay hapis cezası verdi ancak Yüksek Mahkeme tarafından beraat etti. 2020 yılına geldiğimizde Macchiarini, bedensel zarar vermekten suçlu bulundu ve 2023’te 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Doktor tüm bu süreç boyunca nakilleri hastaların hayatlarını kurtarmak için yaptığını söyledi.
Eklemekte fayda var…
Paolo’nun, soluk borusuyla ilgili gerçekleştirdiği ameliyatların neredeyse hepsi başarısızlıkla sonuçlansa da cerrahlık kariyerine baktığımızda sayısız başarılı ameliyatını da görebiliyoruz. Bu yüzden, tamamen kötü yönlerini ön plana çıkaran belgeselin de bir medya ürünü olduğunu hatırlatarak, bazı kısımların ilgi çekici olması için köpürtülebileceğini de belirtmek isteriz.
Elbette, kötücül bir güdüyle yaptığı söylenen tüm bu başarısız ameliyatlar için çekmesi gereken bir ceza varsa adil bir şekilde yargılanmalı. Ancak belgeselde sanki sahte bir diploma ile basit ameliyatlar yapıyormuş gibi gösterilmesi pek de gerçeği yansıtmıyor diyebiliriz.
Peki siz ne düşünüyorsunuz?
Sizce bu cerrah gerçekten kötücül bi güdüyle insanları isteyerek mi öldürdü yoksa gerçekten başarılı olacağına inanıyordu ve olay medyatik bir boyuta taşınarak abartıldı mı? Yorumlarda tartışalım.