Hiç yeni bir ilişkiye başlarken kendiniz ya da sevgiliniz üzerinde geçmişin gölgelerini hissettiniz mi? Sevgilinizin eski aşkları, anıları ve belki de hâlâ zihninde yaşayan o eski sevgili… İşte tam da bu noktada, Rebecca sendromu devreye giriyor!
Yeni sevgilimizin eski sevgilisi çoğumuz için bir kaygı faktörüdür. Bu durumdan hafif bir huzursuzluk yaşamak normal olmakla birlikte bunu aşırı uçlara götürmemek gerekir.
Hayatımızdaki kişinin eski sevgilisine karşı duyduğumuz kıskançlık ve rahatsızlığın aşırı uçlara gittiği senaryoda bu durum hem ilişkimiz hem de kendi ruh sağlığımız için oldukça tehlikeli olabilir.
Öyle ki bu durumun bir ismi bile var: Rebecca sendromu!
Rebecca sendromu aslında adını Daphne du Maurier’in klasik romanı Rebecca’dan alıyor.
Romanın kahramanın, kocasının ilk eşi Rebecca’nın gölgesinde yaşamaya çalışırken, kıskançlık ve güvensizlik içinde kaybolmasını anlatan bu roman, daha sonra bu kıskançlık hâlini tasvir eden bir sendroma adını veriyor.
Rebecca sendromu, basitçe tanımlamak gerekirse geriye dönük kıskançlık durumunu açıklıyor.
Bir tür takıntı problemi olan Rebecca sendromu, kişilerin ilişki yaşamakta olduğu kişinin eski sevgilisine takıntılı hâle gelmesini tanımlıyor.
İlişkinin dinamiklerini oldukça olumsuz bir şekilde etkileyen Rebecca sendromu, kıskançlık, güvensizlik, sürekli bir yetersizlik hissi ve kıyaslama gibi durumlarla kendini gösteriyor.
Kontrol altına alınamadığında bir takıntı boyutuna ulaşan bu durum ilişki dinamiklerini ve kişinin ruh sağlığını oldukça kötü etkileme gücüne sahip.
Sosyal medyanın da etkisi büyük!
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla daha da karmaşık bir hâl alan ilişkilerde, partnerinizin geçmiş ilişkilerine dair kıskançlık duygusunun kontrolsüz bir hâle gelmesi kolaylaşıyor.
Durum böyle olunca Rebecca sendromunun ortaya çok daha kolay çıkabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
İnsanların hayatlarının büyük bir bölümünü paylaştıkları bir yer olan sosyal medya, araştırmak istediğimiz insana dair birçok detaya ulaşabilmemizi sağlıyor.
Bu sebeple sosyal medya, bu kıskançlığı tetikleyecek her türlü faktöre çanak tutuyor da diyebiliriz.
“Stalk” yapmak Rebecca sendromunu tetikliyor!
Dedektiflik yapmayı herkes için oldukça kolaylaştırmış olan sosyal medya, eski ve yeni paylaşımların takip edilmesine olanak sağladığı için bahsetmiş olduğumuz türde bir takıntı geliştirmiş olan kişilerin bu takıntısını daha da besleyecek faktörler yaratma gücüne sahip.
Ayrıca, sosyal medyanın sürekli bağlantıda olmamızı sağlaması, kıskançlık duygularının devamlı olarak tazelenmesine yol açarak kişinin takıntılarından kurtulmasına engel oluyor.
Duyduğu saplantılı kıskançlık sebebiyle sürekli bir kaygı yaşayan kişilerin elinde âdeta bir silaha dönüşen sosyal medya, aslında bu kişilerin bir nevi kendilerini sabote etmesine de sebep oluyor.
Özetlemek gerekirse, Rebecca sendromu saplantılı bir kıskançlığı tasvir ederek, ilişkilerde sağlıklı bir dengeyi korumanın önemini gözler önüne seriyor.
Geçmişi tamamen unutmak mümkün olmasa da, bu sorunu çözmenin ve mevcut ilişkinizin tadını çıkarabilmenin anahtarı, kıskançlıkların ve takıntıların ötesine geçerek endişelerinizin ve korkularınızın kökenlerine bakmanın bir yolunu bulmak gibi görünüyor.