2007’de başlayan bir yolculuk, 2020’de Akademik Lomonosov’un faaliyete geçmesiyle zirveye ulaştı. Rusya’nın bu yüzer nükleer santrali, dünyada benzeri olmayan bir proje olarak dikkat çekiyor.
Bir zamanlar bilim kurgu filmlerinin konusu olabilecek fikir, gerçeğe dönüştü: Rusya, dünyanın ilk yüzer nükleer güç santralini faaliyete geçirdi. “Akademik Lomonosov” adı verilen bu devasa yapı, 2020 yılında resmî olarak enerji üretimine başladı.
Peki, bu teknolojik harikayı neye borçluyuz ve gerçekten ihtiyacımız olan bir yenilik mi, yoksa kabul edilemez bir risk mi?
2007 yılında inşasına başlanan ve tam 13 yıl sonra enerji üretimine başlayan Akademik Lomonosov, tüm dünyanın dikkatini çeken bir proje hâline geldi.
Denizler üzerinde yüzen bu nükleer santral, Rusya’nın enerji alanındaki yenilikçi yaklaşımının bir göstergesi. Nükleer enerjinin denizde kullanımı yeni bir konsept olmasa da Akademik Lomonosov’un ticari enerji santrali olarak kullanımı, bu alanda bir ilk.
Nükleer tahrikli askerî gemilerin ve denizaltıların uzun süre denizde kalabilme avantajından ilham alan Rusya, bu teknolojiyi sivil alana taşıyarak enerji erişiminde âdeta yeni bir çığır açtı.
Akademik Lomonosov’un temelleri, enerji ihtiyacının giderek arttığı ve geleneksel enerji kaynaklarının yetersiz kaldığı bir dönemde atıldı.
Rusya’nın bu adımı, özellikle Kuzey Kutbu gibi zorlu iklim koşullarına sahip ve enerji altyapısının sınırlı olduğu bölgeler için umut vadediyor. İki adet KLT-40 deniz tahrik reaktörüne sahip olan bu yüzer santral, 70 megawatt elektrik üretimi ve 200.000 kişiye kadar elektrik sağlayabilecek kapasitede olmasıyla tüm gözleri üzerine çekiyor.
Bu projenin hayata geçirilmesi, Rusya’nın uzak bölgelerdeki enerji erişimini kolaylaştırma ve enerji bağımsızlığını güçlendirme hedeflerini destekler nitelikte.
Bu yüzer nükleer santral, nükleer enerjinin sivil kullanımında bir dönüm noktası olarak görülüyor.
144 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğindeki devasa yapı, özellikle bölgesel ısıtma ve elektrik üretimi için tasarlanmış. Geminin kendi itici gücü olmadığı için hedef bölgeye çekilerek götürülmesi gerekiyor. Her 12 yılda bir bakıma alınan santral, bu süreçte nükleer atıklarından arındırılıyor ve yeniden faaliyete hazır hâle getiriliyor.
Santraller, özellikle Rusya’nın Kuzey Kutbu’ndaki yatırımlarını destekleyecek ve bölgedeki enerji erişimini önemli ölçüde artıracak. Küresel ısınmanın etkileriyle Kuzey Denizi Rotası’nın daha fazla kullanılması ve bölgedeki petrol/gaz yataklarına erişimin kolaylaşması, Rusya için stratejik önem taşıyor.
Her yenilikçi enerji projesi gibi Akademik Lomonosov da çevresel ve güvenlikle ilgili endişeleri beraberinde getiriyor.
Nükleer enerjinin doğal afetlere karşı hassasiyeti, özellikle tsunami gibi olaylarda kazalara yol açabileceği endişelerini doğuruyor. Ayrıca geçmişteki nükleer kazalar, halk arasında nükleer enerjiye karşı bir güvensizlik oluşturmuş durumda.
Bu endişe çok doğal çünkü 2011 yılında nükleer enerjiyle çalışan bir Rus buzkıranında meydana gelen radyoaktif sızıntı yaşanmıştı.
Bütün endişelere ve uyarılara rağmen Rus yetkililer, Akademik Lomonosov’un tasarımında bu tür riskleri en aza indirecek güvenlik önlemlerinin alındığını belirtmiş.
Akademik Lomonosov’un yolculuğu, sadece Rusya’nın değil tüm dünyanın enerji geleceğine ışık tutan bir öncü proje olacakmış gibi duruyor.