Eğer “kara denizaltı” terimi kulağınıza yabancı geliyorsa yalnız değilsiniz. Soğuk Savaş’ın derinliklerinde düşman hatlarının altından sızmak ve nükleer güçle yıkım yaratmak üzere planlanmış bu projenin ayrıntıları neydi ve gerçekten var oldu mu?
Su altı değil, yer altı! Belki bu terime Ninja Kaplumbağalar’dan aşinasınızdır. Amerika’nın New York eyaletini haritadan silmek için tasarlanmış savaş makineleri, bilim kurgu filmlerini aratmayacak cinsten.
Kara denizaltı kavramı, teknik olarak denizde değil yerin altında ilerlediği için yanıltıcı olabilir. Proje, Soğuk Savaş dönemi mühendislerinin hayal gücünün sınırlarını zorladığı ve gerçeküstü silah projelerinden biriydi. Gelin, bu hikâyenin detaylarına birlikte göz atalım.
1930’larda Sovyet mühendis Alexander Tripelev’in liderliğindeki ilk denemeler, yer altı kaynaklarını keşfetmeyi amaçlıyordu.
Geliştirilen prototip, sadece 12 metre ilerleyebildi ve projenin rafa kaldırılmasına neden oldu. Soğuk Savaş’ın gelmesiyle birlikte bu fikir, modern savaş yöntemleri arayışında olan Nikita Kruşçev tarafından yeniden canlandırıldı.
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler ve Amerikalılar, yer altında ilerleyebilecek araçlar üzerinde çalışmaya başladı. Sovyetler’in “Savaş Köstebeği” olarak bilinen projesi, Amerikan yer altı füze tesislerine tespit edilmeden sızmak ve onları alttan yok etmek amacıyla tasarlanmıştı.
Bu araçlar, nükleer reaktörle çalışan kesici başlık kullanıyor ve saatte yaklaşık 7 km hızla ilerleyebiliyordu.
Görsel, yapay zekâ ile oluşturulmuştur.
Büyük bir söylenti olmasına rağmen 1964 yılında gerçekleştiğine inanılan test aşaması, Sovyetler için büyük başarıydı.
Görünüşe göre dev makine; toprağın içinde kayboluyor, inanılmaz hızla çalışıyor ve birçok Sovyet generalini heyecanlandırıyordu. Araç, 10 kilometrelik mesafeyi olağanüstü hızla kat ederek etkileyici bir başarıya imza attı.
Farklı türde sert kayalar, çatlak kayalar, kum ve çakıllar arasında ilerlemeyi başarmıştı. Tünel açarken etrafındaki malzemeleri eriterek ardında enkaz bırakmadan inanılmaz sağlamlıkta bir tünel oluşturdu.
Anlatılanlara göre araç, yer altının derinliklerinde devasa termonükleer ateş topuna dönüşerek yıkıcı bir sonla karşılaştı.
Olay, komutan da dahil tüm mürettebatın buharlaşmasıyla sonuçlandı ve felaket, tünelin tamamen çökmesine yol açtı. Daha sonra aracın kalıntılarını onarmak için yapılan her türlü girişimden vazgeçildi ve program fiilen sona erdi.
Bu olay gerçekten yaşandı mı, yoksa sadece çılgın bir Soğuk Savaş söylentisi miydi bilinmez ancak tarih sayfalarında kendine yer edindiren tarzda bir hikâyesi olduğu kesin.