Sözcükler, Renkleri Görme Şeklimizi Nasıl Değiştiriyor?

Dilin, dünyayı algılama şeklimizi değiştirdiğini az çok biliyoruz. Peki renkleri algılayışımızı bile değiştirdiğini biliyor muydunuz? Bu inanılmaz durum nasıl oluşabiliyor?

Farklı dilleri konuşan ülkelerin kelime çeşitliliği birbirinden çok farklı olabiliyor. Hatta buna bağlı olarak renk spektrumu bile değişebiliyor.

Mesela bizim lacivert veya turkuaz olarak adlandırdığımız renkler başka ülkelerde tek bir renge karşılık gelebiliyor. Hatta kimi ülkede renklere dair kelime bile yok! Haydi şimdi geilin, renkleri nasıl şekillendirdiğine daha yakından bakalım…

Dilimiz, dünyayı algılama şeklimizi değiştiriyor.

renk

Dili öğrenmeye başladığımız yaşlardan itibaren duyguları, nesneleri, renkleri, kısacası her şeyi sınıflara ayırmaya başlıyoruz. Her ne kadar koskoca renk spektrumunda binlerce rengi algılayabilsek de iletişimde kullandığımız kadarını sınıflandırıyoruz.

Ancak bu sınıflandırma yalnızca dilden dile değil; meslekten mesleğe veya cinsiyetler arası bile değişebiliyor. Örneğin kadınlar için nar çiçeği, gül pembesi, açık pembe, çingene pembesi, koyu pembe gibi renk tonları varken erkekler bu renklerin hepsine pembe diyebiliyor. Yine benzer şekilde ressamların veya modacıların, başka mesleklerdeki insanlara göre renk sınıflandırması çok daha detaylı olabiliyor.

Farklı dilleri konuşan ülkelerin renk sınıflandırması birbirinden apayrı.

Papua Yeni Gine’de konuşulan Dani dili veya Liberya ve Sierra Leone’de konuşulan Bassa dilinde renkler için koyu ve açık olmak üzere yalnızca iki sözcük yer alıyor. Koyu için kullanılan sözcük “soğuk” anlamına gelirken açık sözcüğü “sıcak” anlamına geliyor.

Biraz daha arttıralım. Avustralya’nın kuzeyinde yaşayan Warlpiri halkının konuştuğu dilde renk anlamına gelen bir kelime bile yok. Renkleri; kullanım amacı, fiziksel duyu veya biçimi tarif eden sözcüklerle açıklıyorlar.

Kullanılan kelimeler, o toplumun ve kültürlerinin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. İletişimlerinde renkleri kullanmalarına gerek olmuyorsa dilde de o sözcükler yer almıyor. Bu da dil dediğimiz olgunun yaşayan bir varlık olduğunu gözler önüne seriyor.

Farklı renkler için aynı kelimeyi kullanan insanlar bir süre sonra bu renkleri daha yakın görmeye başlıyor.

mavi

Bizim ve Yunanca konuşan insanların lacivert (koyu mavi) olarak ifade ettiği renk, koyu mavi için ayrı bir kelimeye sahip olmayan insanların gözünde mavi rengine daha yakın olabiliyor. Üstelik bu durum yalnızca renkler için geçerli değil. Dillerin farklılığı, algımızı yaşamın her alanında etkileyebiliyor.

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:

Dünya Üzerinde ‘En Hızlı Şekilde’ Konuşulabilen Dil Hangisi?

Eski Dillerin Çoğunda “Mavi” Renk İçin Bir Kelime Olmamasının Ardındaki Şaşırtıcı Neden

Başa dön tuşu