Her gün önünden geçtiğimiz çiçek saksıları, ağaçlar, beton yazı tabelaları gibi kamu malları; biz farkında olmasak da bir amaç uğruna oradalar ve şehri daha güvenli bir hâle getiriyorlar.
Halkın arasında panik ve korku yaratmadan teröre karşı korunma önlemleri nasıl alınabilir dersiniz? Kentsel tasarımcılar, güvenlik uzmanları ve planlamacılar, sadece göze hitap edecek ya da şehrin dinamiklerine uygun olacak tasarımlar yapmaz. Aynı zamanda insanları güvende tutmanın yollarını da düşünür. Böylece vatandaşlar, savaş döneminde yaşıyormuş gibi hissetmektense şehrin bir parçası olan tasarımları görürler.
Türkiye’de de bazı örneklerini görebileceğimiz terör mücadelesi için yapılan şehir planlamalarının neler olduğuna ve nasıl bir koruma sağladığına hep birlikte bakalım.
Ne yazık ki ülkemizde de terör saldırılarının örneklerini yaşıyoruz ve çok acı kayıplarımız oluyor. İşte şehir planlamacıları bunları bir nebze olsun önlemek için çeşitli stratejiler uyguluyor.
Örneğin birçok ülkede, sokaklarda ya da metrolarda bulunan çöp kutularının bir kısmı kaldırıldı ya da patlamada parçalanmayacak malzemeden yapıldı.
Bir başka örnek verecek olursak; konser, AVM, hastane gibi kalabalığın çok olduğu yerlere daha dar kapılar yapılıyor ki polisler, gelen kişileri daha net görebilsin ya da arabaların geçişi engellensin. Tabii ülkemizde kapılar ne kadar dar yapılırsa yapılsın X-ray cihazlarının bile göstermelik durduğunu fark etmişsinizdir…
Farkında olmadan yanından geçip gittiğimiz birçok kamu malının amacı var.
Bazı ülkelerde ise banklar, bisiklet alanları, ağaçlar ve büyük çiçek saksıları koyularak önlem alınmaya çalışılıyor. Tüm bu kamu malları, bariyer görevi görüyor ve arabaların bir yerlere girmesini ya da rahat hareket etmesini engelliyor. Ancak Taksim’de terör saldırısı olduğunda ağaçlar kesilmişti; ağaç koymak mı, yoksa ortadan kaldırmak mı daha mantıklı bir yöntem bilemiyoruz.
İlgi çekici bir diğer yöntem de özellikle futbol stadyumlarında veya şehir merkezlerinde gördüğümüz yazılar.
Örneğin ünlü Arsenal stadyumunu düşünün. Maç günleri, 60.000 kadar insan bu yazının yanından geçiyor. Terör saldırısı için epey uygun bir yer hâline geliyor yani. Beton yazı, saldırılara karşı bir önlem olarak orada çünkü az önce bahsettiğimiz gibi arabaların girişi engelleniyor ve yaya alanlarını sınırlandırıyor.
Arabaların bisiklet ya da yaya yollarından ayrılmasının tek sebebi trafik düzenini sağlamak değil.
Arabalar, terörizm için etkili silahlardan biri çünkü kullanılmaları için özel bir beceri ya da eğitim gerektirmez ve dikkat çekmez. Polisler, ekstra bir sebep olmadığı sürece herhangi bir yolda ilerleyen arabayı gördüklerinde zihinlerinde alarm çalmaz.
Bu nedenle şehir tasarımcıları ve güvenlik uzmanları; araba yollarını bisikletçilerden ya da yayalardan bariyerler veya beton duvarlar koyarak ayırır. 2017 senesinde, böyle bir önlem olmadığı için ABD Manhattan’da terörist bir kamyoncu, bisiklet yolunda 8 kişiyi öldürmüştü.
İstanbul-Taksim ya da İzmir-Kıbrıs Şehitleri Caddesi gibi yerlerde de araç trafiğinin kapalı olmasının tek nedeni, trafiği önlemek değil.
Bu yerler, yayaların çok fazla bulunduğu alanlar olduğundan potansiyel terör saldırılarının önüne geçmek için arabaların girişi sınırlandırılıyor.
Kalabalık yerlerde oturmamız için koyulan betonların da bir amacı var.
Bu “çok amaçlı banklar”, yine aynı şekilde araçların saldırılarını önlemek için orada. Beton banklar olduğu sürece arabalar, kolay bir şekilde saldırı alanına giremiyor ya da hızını artıramıyor.
Kısacası terörle mücadelede şehir planlamacıları ile güvenlik görevlilerine çok büyük iş düşüyor ve savaş döneminde bir şehir olarak görünmeden saldırılardan nasıl korunulacağına dair çözümler üretiyorlar.
Biz ise her gün yanından geçtiğimiz bir beton bankın terör önlemi olarak orada durduğunu fark etmiyoruz bile. Yukarıda verdiğimiz örnekler buz dağının sadece görünen yüzü. Daha fazlasına ulaşmak için aşağıdaki kaynakları da inceleyebilirsiniz.