İnsanlar tarih boyunca savaşlarda hayvanları farklı şekillerde kullanmışlardır ancak bunların hiçbiri Timur’un filleri gibi dillere destan olmamıştır. Savaşta kullanılan fillerin ne kadar etkili olduğunu ise Osmanlı’ya karşı yaptığı ve kazandığı Ankara Savaşı’ndan biliyoruz. Gelin Timur’un fillerine ve Ankara Savaşı üzerindeki büyük etkilerine yakından bakalım.
Bugün onlara dostumuz gözüyle baksak da aslında tarih boyunca insan ile hayvan arasındaki ilişki çıkar üzerine kurulmuştur. Pek çok farklı alanda işimize yarayan hayvanlar, savaşlarda bile kullanılmışlardır. Bunun en önemli örneği ise Timur’un filleridir. Timurlular devletinin kurucusu olan Timur, Hindistan’da karşılaştığı filleri ordusuna almış ve onları büyük bir saldırı gücü olarak kullanmıştır.
Timur’un filleri denilince elbette herkesin aklına gelen Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yaptığı ve kazandığı Ankara Savaşı’dır. Timur’un fillerinin saldırısı ile kaybedilen savaş sonrası Osmanlı fetret devrine girmiştir. Yani bu hayvanların kelimenin tam anlamıyla tarihin akışını değiştirdiğini söylemek mümkün. Gelin Ankara Savaşı’na ve Timur’un fillerinin bu savaştaki etkilerine yakından bakalım.
Öncelikle, Timur filleri nereden aldı?
Timurlular, Timurlu Devleti ve Büyük Timur İmparatorluğu gibi isimlerle anılan bu devlet, Timur tarafından kurulan bir Türk – Moğol devletidir. 1370 – 1507 yılları arasında Asya kıtasının büyük bir bölümüne hakim olan Timurlular, güçlü askerler olmaları ve savaşlarda filleri kullanmaları ile tanınırlar. Elbette bu fikir Emir Timur’a aittir.
17 Aralık 1398 günü, Delhi Sultanlığı ile Timurlular karşı karşıya gelir. Timurlular şaşkındır çünkü karşılarında yüzlerce okla bile devrilmeyen filler vardır. Timur çadırına gider ve bir süre düşünür. Çadırından çıkar ve komutanlarını yanına çağırarak orduda bulunan tüm develeri getirmelerini ister.
Askerler, develeri zincirlerle birbirlerine bağlar ve sırtlarına yanacak malzemeler doldururlar. Fil saldırısı başlayınca develerin üzerindeki malzemeler ateşe verilir. Karşılarında bir ateş çemberi gören filler korkarak geriye doğru koşmaya başlar ve Delhi ordusunu karıştırır. Bunun üzerinde Timurlu okçular saldırır ve bir saat gibi kısa bir süre içinde savaş kazanılır.
Emir Timur, fillerin bu şekilde kullanılmasından çok etkilenerek onları kendi ordusunda alır. Fili sürenler Türk, bakıcıları ise Hindu olarak seçilir. Saldırılardan korunmaları için tüm vücutları zırhla kaplanır ve üstlerine heybetli mahfeler yerleştirilir. Timur’un filleri böylece tarih sahnesine çıkmış olurlar.
Detaylarına geçmeden önce Ankara Savaşı öncesi Anadolu’nun durumunu görelim:
1389 yılında Osmanlı tahtına oturan I. Beyazid, ilk iş olarak tüm isyancı Anadolu beyliklerini egemenliği altına almıştır. Konstantinopolis’i kuşatmış, Haçlı ordusunu yenilgiye uğratmış ve Memlüklere karşı büyük zafer kazanmıştır.
Timur ise bu arada Türk ve Moğol boylarını birleştirmiş; İran, Irak, Azerbaycan derken Anadolu’ya kadar gelmiştir. Osmanlı’dan kaçan Anadolu beyleri Timur’dan yardım istemiş ve Timur da Beyazid’a tehditkar bir dille beylikleri geri vermesini söylemiştir. Bu noktadan sonra aralarında başlayan meşhur mektuplaşmalar sonrası en sonunda iki taraf Ankara’da karşı karşıya gelmiştir.
Timur’un filleri Ankara Savaşı’nda sahneye çıkıyor:
I. Beyazid ordusunun üzerine doğru sefere çıktığı haberi alan Timur da hemen ordusunu topladı ve iki ordu 28 Temmuz 1402 tarihinde Ankara’nın Çubuk ovasında karşı karşıya geldi. Kesin olmamakla birlikte Timur’un 800 bine yakın, Yıldırım Beyazid’in ise 300 bine yakın askeri olduğu tahmin ediliyor.
Ankara Savaşı, dönemin tüm savaşları gibi başladı. Zaman geçip de hararet artınca Timur, komutanı İsen Buga’ya emri verdi ve ağaçların arkasında saklanmış olan Timur’un filleri sahneye çıktı. Hayatında ilk kez bu kadar büyük hayvanlar gören Osmanlı askerleri, binlerce ok atmalarına rağmen en ufak bir zarar veremedikleri bu hayvanlar karşısında büyük bir şaşkınlığa uğradılar.
Osmanlı askerleri daha bu şaşkınlığı üzerlerinden atamadan saldıran Timur ordusu, büyük zayiat yarattı. Sadrazam ve yeniçeri ağası bile askerleriyle birlikte kaçarak savaş alanını terk ettiler. Yıldırım Beyazid de kaçanlar arasındaydı ama fazla uzaklaşamadı. Mahmutoğlan taraflarında Sultan Mahmud tarafından yakalanarak esir alındı.
Ankara Savaşı sonrası Türk tarihinin seyri değişti:
Ankara Savaşı’nı kazanan Timur’un ordusu hız kesmedi ve art arda Osmanlı şehirlerini ele geçirmeye başladı. Bursa’ya geldiği zaman Beyazid’in ailesi esir alındı, kendisi ise 8 Mart 1403 günü öldü. Timur, Beyazid’in nikahlı eşini kendine hizmetçi yaptı. Bu korkunç olay sonrası uzun süre Osmanlı padişahları tekrar böyle bir olay yaşanmasın diye nikahlanmamıştır.
Timur, ele geçirdiği toprakları yeniden Anadolu beylerine dağıtınca bölgedeki siyasi birlik bozulmuş oldu. Anadolu’daki ticaret akışı da bozulunca Venedikliler ve Cenevizliler Doğu Akdeniz bölgesindeki deniz ticaretini ele geçirdiler. Bu karmaşadan kaçan pek çok Türk, Rumeli ve Balkanlara göç etti. Giderek küçülmüş olan Osmanlı toprakları şehzadeler arasında paylaştırılınca 1413 yılında kadar sürecek olan Fetret Devri başlamış oldu.
Timur’un filleri olmasa neler olurdu?
Doğmamış çocuğa don biçilmez ama biraz beyin fırtınasının da kimseye zararı olmaz. Tarihin seyrini değiştiren Timur’un filleri olmasa neler olurdu hiç düşündünüz mü? Aslına bakacak olursak çok da büyük bir değişiklik olmazdı. Çünkü Timur gerçekten de tarihin gördüğü en büyük askeri dehalardan bir tanesiydi. Üstelik asker sayısı olarak da Yıldırım Beyazid ordusundan üstün durumdaydı.
Kimi tarihçilere göre Beyazid kibrinin kurbanı olmuştu. Art arda savaşlar kazanmak ve Haçlılara karşı galibiyet elde etmek onun gözünü kör etmişti. Bu durumu Timur’a yazdığı mektuplardan da anlamak mümkün. Timur’un filleri olmasa çok da bir şey değişmeyebilirdi ama Beyazid bu kadar sert mektuplar yazmak yerine diplomasi yolunu tercih etseydi belki tarihin seyri bambaşka bir yönde ilerlerdi.
Bir de Timur’un filleri fıkrası var:
Timur, Ankara Savaşı’nı kazandıktan sonra askerleriyle birlikte dinlenmeye çekilmiş ve filleri de bakmaları için Akşehirlilere emanet etmiş. İyi ama koca koca filler yiyor yiyor doymuyormuş. Zaten yarı aç yarı tok yaşayan Akşehirliler en sonunda Nasreddin Hoca’ya gidip Timur’la konuşmasını istemiştir. Siz de arkamdan gelirseniz olur demiş Nasreddin Hoca ve hep beraber düşmüşler yola.
Nasreddin Hoca önde, köylüler arkada yürüye yürüye varmışlar Timur’un çadırının önüne. Nasreddin Hoca çadırdan içeri girerken bir bakmış, arkasında tek bir köylü bile kalmamış. Nasreddin Hoca Timur’u saygıyla selamlayıp lafa girmiş; köylüler fillerden çok memnun efendim, varsa yeni filleri de gönderebilirsiniz.
Ankara Savaşı’nın ve dolayısıyla Türk tarihinin seyrini değiştiren Timur’un filleri hikayesini anlattık ve bu hayvanların tarih sahnesindeki rolünden bahsettik. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.