Bir çizim ustası ve matbaacı kimliğiyle tanınan Alfred Kubin’i, meşgul olduğu bu işlerin yanı sıra yaşadığı dönemden bu güne dek taşıyan yeteneklerinden en dikkati çekeni, resimleriydi şüphesiz.
Alfred Kubin, başına gelen bazı felaketler sebebiyle fizyolojik ve psikolojik anlamda oldukça zor günler geçiren fakat hayal gücünü, kalemine yansıtmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyen ender sanatçılardan biri.
Şimdi bu ünlü sanatçının kısaca hayat hikâyesine değinelim ve bunun yanında sanatının ve eserlerinin derinliklerine inelim.
1877’de doğan Alfred Kubin’in yaşamı, çeşitli tuhaflıklar ve talihsizliklerle doluydu.
Özellikle hayatının ilk yirmi yılında annesinin zamansız ölümü onu bir hayli derinden etkiledi ve on dokuz yaşında bir intihar girişiminde bulundu. Akabinde bir sene sonra tam anlamıyla zihinsel ve fiziksel bir çöküşle karşı karşıyaydı.
Onun için bu karanlık ruh halinden kurtulmanın tek çaresi ise fantastik yaratıkları betimlediği resimleriydi. Eline kalemi alıp, zihninden geçenleri çizmekten hiçbir zaman geri durmayan Alfred, çalışmalarında oldukça başarılıydı ve çok geçmeden Almanya’nın öne çıkan sanatçılarından biri haline geldi.
Ancak başına gelen felaketler bunlarla sınırlı kalmadı ve sanat başarısının en zirve olduğu zamanlarda, nişanlısını tifüs rahatsızlığı sebebiyle kaybetti.
Ardından babası da ölümün pençesine düştü ve Alfred’in ruhsal ve duygusal krizleri artarak devam etti. Bu esnada alegorik bir romanı olan The Other Side’ı yazmaya ve Ekspresyonist metin çizimlerine başladı.
Doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıktığı bu tarz, aslında Alfred’in kariyerinin geri kalanında yapacağı çalışmalarına, bir nevi gerçekçi bir stil kattı. 1920’lere gelindiğinde ise sanatçının tarzı bir hayli oturmuştu ancak I. Dünya Savaşı sebebiyle çizimlerine ara vermek zorunda kaldı.
Bir diğer yandan Hans Goltz, JB Neumann ve Fritz Gurlitt gibi büyük Alman sanatçılarla birlikte çalıştı ve kitap illüstratörü konusunda da kazançlı bir kariyere sahipti. Savaş sona erdikten sonra ise Alfred’in memleketi Avusturya, onu Viyana’da bir sergiyle onurlandırdı ve ulusal bir değer haline getirdi. Sanatçının ünü ve sergileriyle aldığı övgüler, ölümüne dek devam etti.
Alfred Kubin’in döneme damgasını vuran eserlerine bakalım:
Alfred’in The Witch (Cadı) adını verdiği bu ilk resimde sanatçı, insanların sahip olduğu gücün bir bakıma portresini çiziyor. Bir ağacın en üst katında saçları uzatılmış bir kadın, sanki bir orkestrayı yönetiyormuş gibi kollarını havada tutarken, ağaçtaki figürler de aşağı sallanıyor.
The Lady on a Horse (Atlı Kadın) – 1901
1898’de sanat eğitimi almak için Münih’e giden ve burada mürekkep ve yıkama tekniğini kullanmaya başlayan Alfred, bu çiziminde silindir şapkalı ve siyah cüppeli bir kadını temel alır.
Bu kadın, sallanan bir atın yan eyeri üzerinde oturur vaziyette ve sallanan raylar, metal bıçaklardan yapılmış durumda. Ressam bu çizimiyle, aslında baskı ve zorbalığı ifade etmek istiyor.
One Woman For All (Herkes İçin Bir Kadın) – 1901
Bu eseriyle Alfred, kendi problemli cinsel hayatını bir dizi imgeyle daha da karanlıklaştırır vaziyette. Elleri ve ayakları bağlanmış ve oldukça mutsuz görünen kadına, goril benzeri canlılar eşlik ediyor.
The Moment of Birth (Doğum Anı) – 1902
Bu eserini çizdiği yıl, Berlin’de ilk sergisini açan ve ünü arttıkça çok sayıda kitap illüstrasyonlarını tamamlaması için işe alınan Alfred, bu eserinde kafası daha çok kafatasına benzeyen canavırımsı bir yengeç hayal eder.
Bu yengeç, bir kanaldan ya da gölden bebekleri çıkarıyor gibi görünür ve amacı, kurduğu çelişkili ve mantık dışı dünyaya dair umutsuz bir beklenti uyandırmaktır. Yine de küçük bir neşe belirtisiyle, yeni doğmuş bir bebek de hayata başlar.
Angst (Endişe) – 1903
Alfred bu çiziminde ise dik bir uçurumdan çıkmaya çalışan çıplak bir figür ile onu aşağı çeken şeytani bir hayalet arasındaki adeta kabus gibi bir mücadeleyi ifade etmek ister nitelikte.
Endişe’nin son eseri olduğu bilinen Alfred Kubin, 1906’dan ölümüne dek Avusturya’da oldukça eski bir malikanede münzevi bir hayat yaşadı. Tarihler 1959’u gösterdiğinde ise 82 yaşında hayata gözlerini yumdu.