“Utanmak” denince akla gelen ilk şey kızarmak olabilir. Çoğu zaman birlikte ortaya çıkan bu iki fenomenin sebebini hiç düşünmüş müydünüz? Utanınca neden kızarıyoruz?
Derste hocanızın sizi tüm sınıfın önünde tahtaya çıkardığını veya hoşlandığınız kişinin elini ilk tuttuğunuz anı hatırlayın… Muhtemelen yüzünüz domates kırmızısına dönmüştü.
Tüm insanlarda görülen bu evrensel durum, epey sinir bozucu olabiliyor. O an utanmamız yetmezmiş gibi bir de fiziksel olarak bunu belli ediyoruz. Sahiden, neden utanınca yüzümüz kızarıyor?
Savaş-kaç tepkisi burada da kendini gösteriyor.
Savaş ya da kaç tepkisinden sorumlu olan sinir sistemimiz yüzünden utandığımızda vücudumuz kan akışını ve oksijen iletimini iyileştirmek için kan damarlarımızın genişlemesine neden olan adrenalini serbest bırakıyor.
Bunun sonucunda, vücudun diğer kısımlarından daha geniş ve yüzeye daha yakın olan yanaklarımızdaki kan damarları, kızarık bir görünüm yaratıyor. Yüz kızardıkça sıcaklık hissi de artıyor.
Üstelik bir kısır döngü yaratıyor.
Yüzümüzdeki kızarıklık konusunda ne kadar endişelenirsek nörolojik olarak o kadar tetikleniyoruz ve tetiklenme arttıkça daha çok kızarıyoruz. Böylece bitmeyen bir döngüye yol açıyoruz. Kızarmanın önüne geçmeye çalıştıkça daha çok kızarıyoruz da diyebiliriz.
Hatta kızarmayan bir kişi, kızardığını düşünürse bile o anda kızarmaya başlayabiliyor. Bir nevi kendini gerçekleştiren kehanet gibi ortaya çıkıyor. Bu yüzden kızardığımızı kabullenmemiz çok daha iyi olabilir…