16. yüzyılda yaşadığı bilinen Bean Ailesi, yamyamlık ve vampirizm söylentileriyle yükselerek Edinburgh’un en ünlü efsanelerinden biri hâline geldi. Adeta vahşi hayvanmışçasına geceleri avlanan 48 kişilik ailenin tüyler ürpertici hikâyesini öğrenmeye hazır mısınız?
Efsaneye göre; 48 kişiden oluşan aile, geceleri mağaralarından çıkıp çevreden geçen yolcuları veya yerli halkı tuzaklarına düşürerek karınlarını doyuruyorlardı.
25 yıl boyunca hemen hemen 1000 kişiyi öldürdükleri ve ölen insanların cesetleriyle mağaralarında ziyafet çektikleri söylenen Bean Ailesi’ni yakalamak epey zaman aldı. İşte yamyam ailenin kan donduran hikâyesi…
Her şey, topluma uyum sağlamaktan vazgeçen karı kocanın yollara düşmesiyle başladı.
Ailenin babası Alexander Sawney Bean’in geçmişi ise pek iç açıcı değil. Sık sık babasından dayak yiyen ve aşağılanan Bean, topluma uyum sağlama çabalarını bir kenara bırakarak Agnes Douglas isimli bir kadınla tanışmış.
Birbirlerini sevip evlenen çift, kısa süre sonra şehirden ayrılmak zorunda kalmış çünkü Agnes cadı olmakla ve iblislerle iş birliği yapmakla suçlanıyormuş.
İnsan etini, göçebe bir yaşam sürerken ilk kez deneyimlediler.
Güney İskoçya’ya doğru gitmeye karar veren çiftin bir işi yokmuş ve kaçak olarak yaşıyorlarmış. İlk defa insan etini deneyimlemelerinin de bu zamanda olduğu tahmin ediliyor.
Yakalanmamak adına, cesetleri hayvan saldırısından kaynaklanmış gibi gösteren bir biçimde bırakıyorlarmış. Aylar süren kaçak seyahatlerinden sonra artık yerleşik hayata geçme zamanının geldiğini düşünmüşler.
Yerleştikleri pis mağarada ensest ilişkilerin de olduğu 46 kişi dünyaya geldi.
Hassas İçerik
İskoçya’nın Ayrshire taraflarında 180 metre derinliğinde, su gelgitleriyle girişinin büyük bir kısmının tıkandığı pis bir mağara bulmuşlar. Bu mağarayı yalnızca saklanmak için değil, aynı zamanda çocuklar yapıp onları büyütmek için kullanacaklarmış.
Zamanla 8 oğlan çocuğu, 6 kız çocuğu, 14 kız torun ve 18 erkek toruna kadar genişleyen 48 kişilik bir aile kurmuşlar. Üstelik bazı çocukların ensest ilişkiyle dünyaya geldiği rivayet ediliyor.
Dış dünyayla tek temasları geceleri insan avlanmaya çıktıkları zamanlardı.
Kalabalık ailenin dışarıdaki dünyayla neredeyse hiçbir temasları yokmuş. Dışarıya çıktıkları tek zaman ise gece saatlerinde çevreden geçen insanları sürü halinde pusuya düşürdükleri zamanmış.
Tuzaklarına düşen zavallı insanlar, yamyam ailesi tarafından parçalanarak öldürüldükten sonra yemek artıklarıyla birlikte sofralarına ziyafet oluyormuş. Bu süreç, 25 yıl boyunca devam etmiş ve Bean Ailesi toplamda hemen hemen 1000 kişiyi bu şekilde katletmiş.
Halk, plajlarda vücut parçalarıyla karşılaştı.
Yıllar boyunca bir terslik olduğunu anlayamayan halk, bir süre sonra yaşadıkları bölgede insan nüfusunun bir hayli azaldığını fark etmiş. Ayrıca plajlarda vücut parçalarıyla karşılaşınca tuhaf bir şeyler döndüğünü sonunda anlamışlar ancak aramalar başarısızlıkla sonuçlanmış.
Gözlerinin önünde karısını yedikleri adam kaçmayı başarınca olaylar yavaş yavaş çözülmeye başladı.
Rivayetlerden birine göre, panayır zamanında at sırtında yolculuk yapan bir çifti indirip kadının karnını açtıktan sonra bağırsaklarını yemişler. Kaçmayı başaran koca ise bu olayı sulh hâkimlerine anlatınca arama ekibi işin içine dahil olmuş.
Arama köpekleri sayesinde mağarayı bulmayı başaran ekipler, saatlerce araştırma yaptıktan sonra mağaranın duvarlarında ve tavanında asılı duran vücut parçalarına ulaşmış.
İdam cezasına çarptırılan ailenin erkek üyelerinin penisleri kesildi.
Araştırmalar devam ettikçe Bean Ailesi’ne ulaşılmış ve kurbanların eşyaları, kıyafetleri, bacakları, kolları, ayakları da bulunmuş.
İşledikleri suçların karşılığında ölüm cezası alan yamyam ailenin erkek üyeleri bir ceza daha almış, penislerinin dörde bölünerek kesilmesi. İdam cezasıyla ortadan kaldırılan Bean Ailesi’nin hikâyesi de bu şekilde son bulmuş.
Popüler kültürde Bean Ailesi:
The Hills Have Eyes (Tepenin Gözleri) adlı film serinin hikâyesi, bu efsaneye dayanarak yazılmış.