Orta Çağ’da inşa edilen, İtalya’nın kuzeyindeki Bologna şehri, âdeta bugünkü New York şehri gibiydi. Denize bakan, yüzlerce yüksek kule…
Kuleler, birçok farklı işlevinin yanı sıra birer güç ve zenginlik sembolü hâline de gelmişlerdi. İnşaları ise hiç kolay değildi. Bazıları yıllara meydan okuyup günümüze kadar ulaşmıştı.
Dışarıdan bakıldığında New York’u andıran fakat tamamen farklı bir kültür ve geleneği barındıran Bologna şehrinin kulelerine daha yakından bakalım.
Orta Çağ’da inşa edilen şehirdeki kulelerden bazıları günümüze kadar geldi.
Bologna’nın tarihi, Roma İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. 12. ve 13. yüzyıllar arasında, en az 180 tane kule vardı. 13. yüzyılda ise bunların birçoğu yıkıldı.
Hayatta kalanlar ise daha sonra hapishane, dükkân veya ev olarak kullanıldı. En son yıkım, 1917’de, yeniden yapılanma planı kapsamında tekrar yapıldı ve büyük bir çoğunluğu daha yıkıldı.
En önemli iki kule, şehrin temsili diyebiliriz.
Günümüzde bölgede yalnızca birkaç kule kaldı. Bunlardan en ünlüleri ise eğik yapısıyla İtalya’nın popüler bir sembolü olan “İki Kuleler: Asinelli ve Garisenda”. Şu anda Asinelli, 97 metre uzunluğundayken Garisenda hemen hemen 48 metre fakat boy farkları en başında böyle değildi.
12. yüzyılın ortalarında inşa edilmeye başlanan Garisenda’nın inşaatı tamamlanamadı ve Asinelli’den farklı inşaat malzemeleri kullanıldı. Bu yüzden kule, zamanla hem eğildi hem de Asinelli’den daha kısa kaldı.
Peki New York gökdelenlerine benzettiğimiz Bologna kuleleri ne için yapılmıştı?
Kuleler, 12. yüzyılın ortalarından itibaren savunma ve gözlem amacıyla yapıldı. Orta Çağ’da savaşların çokça yaşandığı bir dönem vardı. Bu yüzden, şehrin surlarına ek olarak birer savunma gözlem noktası hâline geldiler. Ancak sadece savunma için değil, güç ve zenginlik sembolü olarak da ön plana çıkıyorlardı. Hatta yangın gözetleme işlevleri de vardı.
Bölgenin inşaatı, dönemin inşaat yöntemlerine ve işçilik becerisine dayanıyordu. Merdivenlerin ve ahşap iskelelerin yardımıyla yukarı doğru inşa edildiler ve yapım süreci epey dikkatli işçilik gerektirdi.
New York’a benzetilse de aslında tamamen farklı bir tarihi, kültürü ve coğrafyayı barındırıyorlar.
Dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan Bologna Üniversitesi, Bologna’nın sembollerinden bir diğeri. Tarihi merkezi Orta Çağ’dan kalma surlarla çevrili bu bölge; tarihi binalar, dar sokaklar ve etkileyici kulelerle ön planda. Şehrin muhteşem bir manzarasını görmek için ahşap merdivenlerden kulelerin tepesine çıkmak da mümkün.
New York ise dünya finans merkezlerinden biri olarak kabul edilir ve kültürel çeşitliliği ile turistik yapıları öne çıkar. Kısacası ikisi de önemli şehirler olmasına rağmen aslında çok farklı dinamikleri vardır.