Metrolarda en sık gördüğümüz oturma düzeni, kenarlara boylu boyunca yan yana uzanan uzun koltuklardır. İçeriye çok daha fazla koltuk sığdırma ve çok daha fazla yolcuya oturma imkânı vermek varken neden bu şekilde tasarlandıklarının, yolcuların metro kullanım alışkanlıklarına dayanan ilginç cevapları var.
İstanbul da dahil dünyanın birçok büyük şehrinde metroların oturma düzeni neredeyse aynıdır. Ya tüm koltuklar kenara bitişik düz sıra dizilir ya da özellikle Avrupa Yakası’nın eski metrolarından hatırlarsanız bir yan bir dikey şekilde, yine ortada büyük alan bırakacak şekildedir.
Peki bu oturma düzeni neden otobüslerdeki gibi maksimum kişinin oturabileceği şekilde değil? “Neden metrobüsler gibi değil?” derdik ama onda da koltuklar ne metro kadar az ne de otobüs kadar çok yer kaplıyor. Bu özelliği ve özellikle de en arka kısımdaki ilginç “şark köşesi” modeli ile isminin hakkını veren bir ulaşım aracı. O zaman otobüs veya trenlerdeki gibi diyelim.
İkişer sıra ikişerli koltuk olsa çok daha kullanışlı olmaz mıydı? Kesinlikle olmazdı, hatta büyük bir kaos olurdu.
Çünkü metrolar çok fazla indi-bindi’nin olduğu ve kısa süreli kullanımın yaygın olduğu ulaşım araçları. Başka bir örneğe bakacak olursak dolmuşlar ve metrobüsler de aynı şekilde biraz daha hızlı indi-bindiler şeklinde çalıştığından onlarda da koltukla neredeyse eşit ayakta durma alanı oluyor.
Otobüs veya tren sistemi ile dizilmiş olsa sürekli yerinden kalkanları, kalan küçük ayakta durma alanındaki sürekli itiş kakış hâlini düşünebiliyor musunuz?
Metrolar aslında yolcu davranışları üzerine yapılan araştırmalara göre tasarlanıyor. Veriler ilginç.
Bu araştırmalarda yolcu davranışları metronun özellikle yoğun kullanılmadığı saatlerde gözleniyor ki yolcuların oturma veya oturmama şeklinde iki seçeneği olsun ve bunlardan hangilerini seçtikleri belirlenebilsin. İş çıkış saatinde balık istifi bir metroyu gözlemlemek muhtemelen pek işe yarar bir veri sağlamayacaktır.
Araştırmanın sonucunda ortaya çıkan yolcu davranışları genel olarak şöyle:
Tahmin edebileceğiniz gibi yolcular birbirlerine yakın durmaktan hoşlanmıyorlar.
Ama ne kadar hoşlanmadıklarını muhtemelen tahmin edemeyeceksiniz. Genel olarak yarı dolu sayılabilecek ve birçok boş koltuğun olduğu bir metroda bile insanlar iki kişinin ortasına oturmaktansa çoğunlukla ayakta gitmeyi tercih ediyorlar.
Daha da ilginci, koltukların %90’ının dolması için metronun balık istifi dediğimiz %120 doluluk kapasitesine ulaşmış olması gerekiyor. Yani sanılanın aksine oturmak o kadar da tercih edilir değil.
Koltuklara yakın direklere tutunmaktansa kapıya yakın dikey demirlere tutunmayı tercih ediyorlar.
Yine mümkün olduğunca uzak durma davranışı burada da etkili. Oturan insanların hemen yakınında ya da önlerinde dikilmektense kapıya yakın ve daha çok alan olan direklere tutunmayı tercih ediyorlar.
Tabii bunun bir sebebi de çıkışın kolay olması. Bu nedenle genelde kapı önlerinde daha çok yığılma görebilirsiniz. Bu yüzden araştırmacılar kapı önünde direk ve geniş bir alan olmasını tavsiye ediyorlar ki az durak için binen maksimum sayıda yolcunun ayakta durabileceği ve geri kalan yolcuların arasına girip sürekli bir itişme hâli oluşturmayacağı bir alan oluşsun.
Metrolarda uzun duraklar arası yolculuk yapanlar için bu tasarım kullanışsız değil mi?
Uzun yolculuk yapanlar için ise özellikle vagonların en ön ve arka kısımlarına enine, yani otobüslerdeki gibi koltuklar konması ama geri kalan tüm orta kısımların az önce bahsettiğimiz uzunlamasına düzende olması tavsiye ediliyor.
Ama bazı zalim metro tasarımcıları uzun yolcuk yapanların tercih edeceği bu arka koltukları da istemiyor. Neden mi?
Çünkü metro kullanımı ile ilgili çok önemli bir sorunumuz daha var. Bir düşünün, metroya inen merdivenlerde geçen zaman, bekleme süresi, metrolar arası aktarma, metroların her bir durakta ne kadar uzun süre beklediği gibi birçok faktör, yolculuk sürenizi uzatıyor.
Metronun olabildiğince hızlı bir ulaşım aracı olması gerekiyor ki otobüs gibi diğer ulaşım araçlarına hızlı bir alternatif olabilsin.
Metro içerisinde ne kadar fazla koltuk olursa insanların koltuklara yerleşmek için orta alanda geçirdiği süre ve dolayısıyla diğer yolcuların içeri girebilmeleri için gereken süre uzuyor.
Bazı tasarımcılar, buna koltukları mümkün olduğunca azaltmak ve daha da fazla ayakta durma alanı yaratmak gibi acımasızca çözümler getiriyor. Burada ilk feda edilen de enine arka koltuklar oluyor.
Acımasız mıymış gerçekten? Biraz daha fazla hızlı gitmek için biraz konfordan vazgeçebilecek çok kişi var.
Büyük şehirlerde bazen dakikalar hatta saniyeler bile önemli oluyor. Siz de zaman kazanmak için oturmaktan vazgeçebilecek olanlardan mısınız? Yoksa daha yavaş olsun, ama rahatıma bakayım diyenlerden misiniz?
Herkesin aklına gelen o dahiyane(!) çözüm: Niye metrolar daha uzun değil?
Burada uzun uzun mühendislik detaylarına girmeyelim ancak metroları daha da uzun yapmak teknik olarak çoğu zaman mümkün değil. Bu nedenle mevcut trenlerin içini olabildiğince daha verimli hâle getirebilmek için belki bize saçma gelebilen bu tip düzenlemeler yolculuktan aldığımız verimi en iyi hale getirebiliyor.