Saç sektörü azımsanamayacak seviyede büyük. Peruklar, örgüler, kaynaklar… Bunların hepsi, satın aldığımız hâliyle harika görünse de veya Nicki Minaj gibi ünlülerin fotoğraflarında göz kamaştırsa da o rengârenk buklelerin son aşamaya gelene kadar nerelerden geçtiğine inanamayacaksınız.
Daha önce kaynak veya peruk için saç araştırması yaptıysanız bilirsiniz; Hint saçı doğal bir parlaklığa sahiptir, Brezilya saçı dolgundur, Çin saçı en kaba saçtır ve Filipin saçı da Çin saçına benzerdir fakat daha parlaktır.
Peki bu saçların nerelerden, nasıl geldiğini, ne gibi hikâyeleri olduğunu ve hangi işlemlerden geçtiğini; en basitinden, kafanıza taktığınız saçın kime ait olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Tahmin ettiğinizden çok daha fazlası var.
Günümüze gelmeden önce perukların geçmişine kısaca bir göz atmakta fayda var.
1800’lü yılların Fransa’sında köylü kadınlar, zavallı bir koyun gibi kırpılmak zorunda bırakılıyordu. 1900’lü yılların başında satılan saçlar da Çin’deki kanalizasyonlardan ve cesetlerden geliyordu.
Günümüzde ise bu saçların nereden geldiği hâlâ merak konusu olmaya devam ediyor. Emin olun, merak etmeye değer arka planları var.
Çin’den gelen saçların hikâyesi, midenizi biraz kaldırabilir.
Kadınlar, taraklarından çıkan ya da banyo giderinde biriken saç yumaklarını biriktiriyor ve köylülere, seyyar satıcılara satıyor. Bazıları sokaklardan toplanıyor ve pisliklere, plastiklere karışmış oluyor. Bu taraktan çıkan atıkların çözülmesi, sınıflandırılması ve işlenmesiyle ilgili koca bir prosedür uygulanıyor.
Tüccardan tüccara aktarılan saçlar; Bengladeş, Hindistan ve ücretlerin düşük olduğu ama insanların çalışmaya ihtiya duyduğu Myanmar’ın bazı bölgelerindeki saç çözme atölyelerine götürülüyor.
Asıl şoke edici emek ise burada başlıyor.
Onlarca kadın, yerde oturup diğer insanlardan gelen kıl yumaklarını çözmekle uğraşıyor. Çözülen saçlar, uzunluklarına ve renklerine göre demetlere ayrılıyor. O kadar emek gerektiriyor ki 1,5 kg saçın çözülmesi yaklaşık 80 saat sürüyor.
İşleme aşamasına geldiğimizde ise kimyasal banyo gerekiyor çünkü saçın dış katmanı olan katikül, işlevsizleşmiş oluyor. Katikül, balık pulları gibi hepsi aynı yöne bakan pullara sahip fakat tarak atıklarında saçlar birbirine karıştığı için saçların iyice dolaşmasına ve düğümlenmesine neden oluyor. Kimyasal banyolar ise bu katikülü çıkarıyor. Banyo sırasında saçın kalitesi de düşüyor hâliyle.
Hindistan, saç almak için en etik ve güvenilir yer olabilir.
Hindu tapınakları, saç sektörünün önemli bir parçası. Her yıl milyonlarca dindar insan, tapınakları ziyaret ediyor ve burada saçlarını tanrılara adak olarak tıraş ediyor. Bu da tapınak için yılda 7 milyon dolardan fazla bir gelir kaynağı oluyor.
Sürekli olarak ucuz ve kaliteli saç tedariği de sağlanmış oluyor. Yani tam “win-win situation (iki tarafın da kazançlı çıktığı durum)” ortaya çıkıyor.
Vietnam’a gelelim…
Vietnam, saç sektörü konusunda sömürünün en çok olduğu yerlerden. Kadınlar, çok az para karşılığında saçlarını satmak zorunda kalıyor. Hatta dolandırıcılık da çok fazla olduğu için bazen paralarını alamadan saçsız kalıyorlar.
Dan adındaki bir adam, bu sahtekârlık ve sömürü odaklı sektörü dönüştürmek için kendi işini yürütmeye başladı ve uzun saçlı olmanın hâlâ önemli bir kadınlık göstergesi olarak görüldüğü kırsal bölgelere odaklandı. Burada kadınlar güzel ve uzun saçlarını Dan’e satıyor ve en az 1 ay boyunca ev geçindirecek kadar gelir elde edebiliyor.
Dan’in hikâyesini daha detaylı görmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Saçların arka planında bunlar olduğunu tahmin edebilir miydiniz?
Gördüğünüz üzere geçmişten günümüze saç sektöründe de ne yazık ki bir kadın emeği, sömürüsü ya da mecburiyeti yatıyor. Bahsettiğimiz Dan isimli adamdan önce kırsaldaki kadınlar, tüm saçlarını 1-2 dolar karşılığında satıyormuş. Durumun vahametini siz düşünün.
Artık her şeyden hızlıca sıkılınan yeni dünya düzeninde ise bir gün mavi ve kısa saç kullanmak isterken ertesi gün pembe ve uzun saç tercih etmek isteyen pek çok insan var. Görünüşe göre saç sektörü hız kesmeden büyümeye devam edecek fakat umuyoruz ki etik yolları artar.
Not: Elbette her saç gerçek değil. İzmir Kemeraltı gibi yerlerden aldığımız 100 liralık peruklar ya da takma saçlar sentetik. “Remy” olarak adlandırılan doğal saçların 100 gramına minimum 500 TL civarı ödemeniz gerek. O saçın gerçekten de doğal olup olmadığına inanmak ise size kalmış tabii.